Alerji normalde vücudumuza zararlı olmayan maddelere karşı vücudumuzun tehdit altındaymış gibi reaksiyon göstermesidir. Aslında bir savunma mekanizmasıdır ama savunacak şey vücuda zararlı olmamasına karşın vücut bunu zararlı bir madde ile karşı karşıya gelmiş gibi bağışıklık sistemini aktifleştirir ve reaksiyon gösterir. Hafif ya da şiddetli olabilen bu reaksiyonlar yaşam kalitesini bozabilir.
Alerjik bireylerde gözlerde sulanma, kaşınma, hapşırık, burun tıkanıklığı, geniz akıntısı, öksürük ile uyku problemleri, nefes darlığı, nefes alırken tam nefesinin yetmediğinin hissi, göğüste baskı hissi ya da ciltte dermatit dediğimiz daha doğrusu alerjik reaksiyon belirteçleri alerji olabileceğine dair ipuçları verir.
Ailesinde alerjisi olan bireyler yani genetik yatkınlığı olanlar, kimyasallara-zararlı partiküllere maruz kalınan riskli meslek gruplarında çalışanlar, aroma-boya-katkı ve koruyucu madde içeren gıdaları fazla tüketenler, elektronik sigara dahil tüm tütün ürünlerini kullananlar, hava kirliliğine maruz kalanlarda ve yoğun stresli bireylerde risk daha yüksektir.
Alerjik reaksiyonlar, genellikle çevresel faktörlerle ilişkilendirilir ve bu faktörlerin mevsimsel değişikliklerle birlikte değişebileceği doğrudur. İklim kriziyle beraber mevsimsel değişiklikler gelişti. Mevsimsel değişikliklerle beraber polenlerin yükü ağaçların değişimi ve polen gelişimi de değişti. Dolayısıyla bu sebeple allerji dönemlerinin de değiştiği görülmektedir.
Bazı insanlar polen, mantar sporları veya küf gibi alerjenlere duyarlıdır ve bu tür alerjenlerin miktarı mevsimlere göre değişebilir. Örneğin, bahar ve yaz aylarında polen miktarı artabilirken, nemli koşullar altında küf ve mantar sporlarının sayısı artabilir. Vakaların görüldüğü tarihler de değişti. Eskiden mart ayının başında yoğunluk artarken şimdi Nisan ayının başından Mayıs ayı sonuna kadar kaydı denilebilir. Ancak, alerji sadece belirli mevsimlerle sınırlı değildir. Bir kişi için alerji belirtileri yıl boyunca devam edebilir, özellikle iç mekan alerjenlerine karşı hassasiyeti varsa (örneğin, evcil hayvan tüyleri, toz akarları). Dolayısıyla, alerjik reaksiyonlar her mevsimde ortaya çıkabilir ve kişinin yaşadığı çevresel faktörlere, genetik yatkınlığa ve kişisel duyarlılığa bağlı olarak değişebilir.
Alerji ve akciğer hastalıkları arasında çeşitli ilişkiler olabilir. Özellikle astım, alerjik reaksiyonların solunum yollarında inflamasyona ve daralmaya neden olduğu bir durumdur ve bu nedenle alerji ve astım sıklıkla birlikte görülür. Alerjenlere maruz kalmak, astım semptomlarını tetikleyebilir veya kötüleştirebilir.
Ayrıca, alerjik reaksiyonlar bazen akciğerlerde inflamasyona ve hava yollarının daralmasına neden olabilir, bu da belirli bir durum olan alerjik bronşit olarak bilinir. Bu durum, solunum yollarının iltihaplanması ve alerjenlere karşı alerjik bir tepki olarak ortaya çıkar.
Akciğer hastalıklarıyla ilgili alerjiye bağlı olarak en sık gözlenen durumlar arasında astım, alerjik rinit (saman nezlesi) ve alerjik bronşit bulunur. Bu nedenle, alerjik reaksiyonlarla ilişkili solunum semptomları olan kişilerde, alerji testleri ve akciğer fonksiyon testleri gibi değerlendirmeler yapılabilir ve uygun tedavi planları belirlenebilir. Bunun yanında sigara kullanan alerji hastalarının KOAH’ a yakalanma açısından daha yüksek riskte olduğu da bilinilir.
Alerji kişinin şikayetleri varsa mutlaka tedavi edilmeli. Çünkü alerji durumunda bir doku hasarı bir reaksiyon vardır. Aşırı reaksiyon nedeniyle bozulmuş bağışıklık sistemi başka enfeksiyonlar için risk oluşturur. İkincisi özellikle alerjik rinit ya da alerjik astım döneminde tedavisiz kalan hastalarda uyku kalitesinde bozulma, zatürreye yatkınlıkta artış, astım tedavisinde bozulma, atak geçirme gibi riskler de artar.
Özellikle ileri yaş grubunda zaten bağışıklık sistemi daha zayıf olduğu için zatürrenin daha ağır geçeceğini öngörüyoruz. Bu hastalarda alerji tam bir tedavi edilmediğinde alerjinin de bağışıklık sistemi üzerinde olumsuz etkisi olacağı için erişkin grupta ya da ileri yaş grubunda tedavi daha da önem kazanıyor. Çünkü bir grupta burun tıkanıklığı, geniz akıntısına bağlı uyku kalitesindeki bozulmalar hastaların yaşam kalitesini bozar.
Bugün ileri yaş dahil olmak üzere alerji standart birinci basamak tedavilerle hastaların yüzde 80’inde çok başarılı sonuçlara ulaşabiliyoruz. Hastanın durumuna göre basamak tedavisiyle de tedavilerini düzenleyebiliyoruz. Alerji semptomlarını hafifletmek için çeşitli ilaçlar mevcuttur. Antihistaminikler, burun spreyleri, göz damlaları ve dekonjestanlar gibi ilaçlar semptomları kontrol altına almada etkili olabilmekte. Alerji semptomlarını azaltmada etkili bir tedavi seçeneği olan immünoterapi, vücudun alerjenlere karşı toleransını artırmayı amaçlar. Bu tedavi, düzenli aralıklarla küçük dozlarda alerjenlerin verilmesini içerir. Zamanla, vücut alerjenlere karşı daha az reaksiyon gösterebilir. Bunun yanında en önemli adımlardan biri de alerjik reaksiyonlara neden olan alerjenlerden kaçınmaktır. Örneğin, polen alerjisi olan biri, yüksek polen seviyelerinin olduğu dönemlerde dışarıda daha az zaman geçirmeli. Aynı şekilde çalışma ve yaşam alanlarında alerjenlerden mümkün olduğunca uzak durmak da fayda sağlar.
Alerji zaten özellikle yaşam kalitesinin oldukça olumsuz etkileyen bir hastalık ve tüm kronik hastalıklarda olduğu gibi yakın takip, kişinin bilinci çok önemli. Eğer doğru takip ve tedavi altında kalır ise hasta bu şikayetlerin olumsuz etkilerini yaşamadan hayatına çok kaliteli bir şekilde devam edebilir.
Basın Yansımaları: sozcu
”
Alo Yeditepe