Obezite cerrahisinde en çok kullanılan yöntemler nelerdir? Her fazla kilosu olan kişi obezite cerrahisi olabilir mi? Obezite cerrahisinden sonra kaç kilo verilir? Tüp mide ameliyatından sonra ne zaman normal yeme düzenine geçilebilir? Genel Cerrahi & Gastroenteroloji Cerrahisi uzmanları Obezite Cerrahisi ile ilgili merak edilen soruları yanıtladı.
Günümüzde obezite cerrahisinde üç yöntem vardır. Bunlar içinde en yaygını tüp mide ameliyatıdır. İkinci sırada normal bypass (Roux-en-Y), üçüncü sırada da mini bypass ameliyatı gelmektedir. Aslında tüp mide ameliyatı ve bypass ameliyatları olarak ikiye de ayrılabilmektedir. Tüp mide ameliyatı sadece midede yapılırken bypass ameliyatları mide ve ince bağırsakta yapılır. Tüp mide ameliyatı yediğimiz gıdaların kısıtlanmasını sağlayan bir ameliyattır. Mideyi küçülterek yapılmaktadır. Bypass ameliyatlarında ise mideyi küçültmenin yanı sıra gıdanın gidiş yolunu bypass yapılarak kısaltılmaktadır. Böylece gıdanın daha az emilmesini sağlanır. Mini bypassta 2 metrelik bir barsak uzunluğu atlanıyor. Normal bypassta ise 1-1,5 metrelik bir yol devre dışı bırakılıyor. Mini bypass normal bypassa oranla isminden dolayı daha kolay bir operasyon gibi algılansa da normal bypassa oranla daha fazla yolu devre dışı bıraktığı için daha ağır bir ameliyattır. Ameliyatları şiddetlerine göre sıralarsak, tüp mide en hafifidir. Sonra normal bypass gelir. İçlerinde en ağırı ve dolayısıyla etkilisi ise mini bypasstır. Bu ameliyatların etkinliği arttıkça yan etkileri de artabilmektedir. Bunun içindir ki yan etki açısından en hafifi tüp mide ameliyatıdır. Sonra normal bypass gelir. En ağırı ise mini bypasstır.
Bir kişinin obezite cerrahisi olabilmesi için belli kriteler gerekir. İlk kriter beden kitle endeksi denilen boy ve kilonun birbirine oranıyla hesaplanır. Bu oranın 20-25 arasında olması idealdir. 35-40 arasında ve kalp, karaciğer yağlanması, diyabet, hipertansiyon vb. kronik hastalar varsa ya da oran 40’ın üzerindeyse obezite cerrahisi yapılabilir. Aksi takdirde 3-5 kilo fazlası olanlar için obezite cerrahisi yapılmaz.
Ameliyat için net bir üst yaş sınırı yoktur ancak yaş ilerledikçe ameliyatların yapılması daha risklidir. Fiziksel olarak performansı iyi olan hastalar için yaş sınırı yoktur. 65 yaşına kadar ameliyat olan hastalar görülebilmektedir. 65 üstü kişilerde fiziksel performansı iyi ise yapılabilir ama yine de daha nadirdir.
Obezite cerrahisinde hangi yöntemin kullanılacağına, hastanın yaşı, kronik hastalıklarının olup olmaması, beden kitle endeksine bakılarak karar verilir. Örneğin kontrol edilmesi zor diyabeti olan hastada mini bypass iyi bir seçenek olabilir. Yaşı daha genç olan hastalarda tüp mide ameliyatı daha çok tercih edilebilmektedir. Beden kitle endeksi çok yüksek olmayan kişilerde de yine tüp mide tercih edilebilir. Hastanın reflüsü varsa tüp mide veya mini bypass sonrası reflü problemlerinden artış görülebileceği için normal bypass tercih edilebilir. Tek bir kriterle değil birçok kritere göre hangi ameliyatın hangi hasta için uygun olabileceğine ancak muayene esnasında karar verilebilmektedir.
Bu sıkça karşılaşılan bir soru ve sorun olabilmektedir. Bu iki problemden kaynaklı olabilir; İlk olarak ameliyatı ile ilgili teknik bir problem olabilir. Küçük olan mide büyümüş olabilir. Çıkartılması gereken yerlerinden bir kısmı içeride kalmış olabilir veya bypass yapılan hastalarda fistül (ikinci bir yolla kapatılan mideye gıdalar kaçıyor olabilir) gelişmiş olabilir. Bunları anlamak çok kolaydır. Ameliyattan sonra çekilen tomografi, pasaj filmi ve endoskopi gibi yöntemlerle eğer içeride teknik bir sorun varsa bunları anlamak çok kolaydır. Bunların düzeltilmesi hastanın tekrar kilo vermesine yardımcı olacaktır. Ancak hastaların birçoğu teknik bir sorun olmadan kilo alabilmektedir. Bu da ikinci nedendirdir. Burada en önemli neden hastaların ameliyatta önce edindikleri kötü yemek yeme alışkınlarına tekrar dönmelerinden kaynaklanmaktadır. Kötü yemek yeme alışkanlığı genellikle stresle mücadele ederken yemek yiyerek kendilerini rahatlatma isteklerinden kaynaklanır. Hastalara ikinci bir ameliyat yapmadan önce psikolojik destek verilmesi daha önemlidir.
Hastanın ne kadar kilo vereceğini belirleyen en önemli etken ameliyattan önceki kilosudur. Hastanın kilosu ne kadar çoksa vereceği kilo da o kadar çok olacaktır. Örneğin ameliyattan önce 200 kg olan bir kişinin ameliyat sonrası 120 kg’ya düşmesi bir başarıdır. Ancak 120 kg’lık bir hasta ameliyat sonrası 40 kg vermesi başarı olarak sayılabilmektedir.
Tüp mide ameliyatından sonra normal yeme düzenine birkaç haftada geçilebilir. İlk haftalarda sıvı gıdalar ardından yumuşak gıdalar alınır. En son olarak katı gıdalara geçilebilir. Kilo verdirme açısından ameliyat sonrasında en fazla avantajlı olan dönem ilk 3 aydır. İlk 3 ay altın dönemdir. Bu nedenle hastalara ilk 3 ay sıvı ve yumuşak gıda tüketmelerini önerilmektedir.
Ebeveynlerin onayı ile obez olarak tanımlanan 18 yaş altı kişiler için cerrahi uygulanabilmektedir. Obez olan 18 yaş altı gençler, psikolojik yan etkiler olduğu için özel bir gruptur. Benim şu ana kadar ameliyat ettiğim en küçük yaştaki hastam 14 yaşındaydı. Çocuk annesiyle bana ilk geldiğinde 13 yaşındaydı. Bu yaşta bir çocuk için cerrahi kararı vermek çok zor. Çocuk doktorlarına danıştım. Bir süre diyet programı uyguladık. Bir süre sonra daha fazla kilo vermeyince okullar tatil olduğunda yazın ameliyat ettik. Bu ameliyatın üzerinden 10 yıl geçti. Şu an üniversiteden bile mezun oldu ve bir daha obezite derecesinde bir kilosu olmadı. Söz konusu yaş grubu için obezite cerrahisi kararı verirken çok özenli ve dikkatli olmak gerekir. Hastanın ve ailesinin bu ameliyat ve kilo verme konusunda çok motive olması gerekir.
Her ameliyatta olduğu gibi bir risk mevcuttur. Ameliyat öncesindeki hazırlıklar ve sonrasında yapılması gerekenler yapıldığında, hasta cerrahi ekiple uyum sağladığında, talimatları yerine getirdiğinde, cerrahın tecrübeli olması durumunda ve hastanenin alt yapısının uygun olması halinde risk daha az olur. En basitinden ameliyattan sonra hastanın erken dönemde ayağa kalkması gerekir. Derin nefes alması, öksürmesi gerekir. Bunlar hastanın yapması gereken olmazsa olmaz şartlardır.
Her ameliyat ağrılıdır. Ameliyat sonrası hiç ağrı olmuyor demek mümkün değildir. Ancak hastanede kullanılan ağrı kesici protokolleriyle ağrı şiddetini olabildiğince düşürmeye çalışırız. Ameliyat sonrası ufak hareket ve egzersiz sürekli yatmadan kaynaklanabilecek kabızlık, akciğerlerde su birikmesi gibi riskleri azaltacaktır.
Bu ameliyatlar kapalı yapıldığı için kesi izleri oldukça küçüktür. Bu ameliyatlar genellikle üç-dört delikten yapılır. Bu delikler 0,5 ila 1,5 cm boyutlarında olduğu için iz kalması gibi bir sorun oldukça düşüktür.
Obezite Cerrahisi ameliyatlarından sonra teknik sıkıntılar ya da hastanın eski yeme alışkanlıklarına geri dönmesi sonucunda hasta tekrar kilo alabilmektedir. Cerrahi sonrasında kilo almamak için öncelikle stresle mücadelede yemek yeme dışında başka yollar bulmak gerekmektedir. Gün içindeki gerginlik ve stresi atmak için sürekli atıştırma ve yemek yeme alışkanlığını bir kenara bırakmazsak her zaman bu sıkıntıyı yaşayabiliriz. Bu alışkanlığın yerine vücuda zarar vermeyecek kitap okumak, TV izlemek, yürüyüş yapmak vb. stres azaltıcı şeyler yapılabilir.
Ameliyat sonrası ilk 3 ay hızlı kilo verilir ancak bu süreden sonra biraz azalsa da kilo verme süreci 1 yıla kadar sürer. Dolayısıyla hamile kalmayı düşünen kadınlar için ameliyat sonrası 1 yıl hamileliği önermiyoruz. Obezite gebe kalmayı da engelleyen bir problemdir. Bu nedenle kilolu birçok kadın hamile kalmak için öncelikle obezite ameliyatı olmak istiyor. Bu motivasyonla gelen hastalarımızın bir kısmı korunmadıkları için ameliyat sonrası bir yılda hamile kalabiliyor. Bu bizim hekim olarak istemediğimiz bir durum. Çünkü hasta bu dönemde hızla kilo verirken hamile kaldığında yeni bir canı da karnında büyütmeye çalışıyor. Bu nedenle çocuğun beslenme ve gelişim sorunları yaşamaması için ameliyattan sonraki 1 yıllık dönemde hamileliği önermiyoruz.
Obezite ameliyatlarında istenilen bunun bir kez yapılmasıdır ancak ihtiyaç halinde tekrarlanabilir de. İlk ameliyattan kaynaklanan teknik bir sorun varsa ya da hasta ameliyat öncesi yeme alışkanlıklarına geri dönmüşse psikolojik destekle yeme alışkanlıklarını değiştirme şartıyla ilk ameliyattan en erken 1 ila 1,5 yıl sonra tekrar ameliyat olabilir.
Obezite cerrahileri yapılmaya başlandıktan sonra hastalarda bir takım faydalı yan etkiler görüldü; karaciğer yağlanmasının azaldığı, uyku apnesinin, horlamanın ortadan kalktığı, şeker, tansiyon ve kolesterol seviyelerinin düştüğü, kadınlarda adet düzensizliklerinin düzeldiği görüldü. Obezitenin birçok kanser hastalığına da yatkınlık sağladığı bilinen bir gerçek. Bu anlamda böylece obezite cerrahisinin tek başına bir kilo verme ameliyatı olmadığı görüldü. Aynı zamanda bir estetik ameliyatta değildir. Bizim amacımız kilonun insan sağlığı ve yaşam kalitesindeki olumsuz etkilerini günün sonunda çözmektir.
Kalp hastası bir kişinin obezite ameliyatı olabilmesi için öncelikle kalp doktorunun, anestezi hekiminin hastanın ameliyat olabileceğine dair onay vermesi gerekir. Bu bir ekip işidir, multidisipliner bir yaklaşımla ameliyat kararının verilmesi gerekir.
Her ameliyat sonrası görülebilecek riskler; enfeksiyon, kanama ve kaçak riskleri görülebilir. Gelişen teknoloji ve cerrahların tecrübesinin artmasıyla kaçak görülme riski olabildiğince azaldı. Kanama riski eskiye göre azalmakla beraber halen görülebiliyor. Bunun tamamen sıfırlanamamasının en önemli nedeni obezite cerrahilerinden sonra bazı hastalarda bacaklardan akciğere pıhtı atma riskidir. Bu hastanın hayatını tehdit eden bir durumdur. Özellikle hasta ameliyattan sonra hareketsiz kalırsa, ayağa kalkmazsa pıhtı atma riski daha da artar. Bu nedenle bir takım önlemler almak gerekir; hastanın ameliyat sonrasında bir an önce ayağa kalkması, ilk bir ay kan sulandırıcı ilaç kullanması, pıhtı önleyici özel basınçlı çoraplar giymesi gerekir.
Obezite ameliyatı öncesindeki yeme alışkanlıkları değiştirilmelidir. Stresle başa çıkmak için yemek yeme dışında başka yollar bulunmalıdır. Dolayısıyla ameliyat sonrası tüm yaşam tarzı değiştirilmesi gerekir diyebiliriz.
Diyet, spor ve diğer yöntemlere kıyasla obezite cerrahisinde verilen kilolar daha kalıcıdır. Diyet ve sporla verilen kilolar dikkat edilmediğinde, bir yaşam şekli olmadığında kısa bir süre sonra tekrar geri alınıyor. Sağlıklı olan kişiden durmadan kilo alıp vermesi değil, kilo verdikten sonra bunu uzun yıllar boyunca korumasıdır. Diyet ve sporla kıyaslandığında obezite cerrahisi bu istikralı durumu en çok sağlayabilecek yöntemdir.
Erken dönemde proteinlerin yani kas erimesinin önüne geçmek için protein yönünden zengin beslenmek gerekir. Ayrıca bu dönemde sıvı alımı da çok önemlidir. Süt, yoğurt, tavuk suyu çorbası gibi hem sıvı hem de proteinli besinlerin tüketilmesi önerilir. Yüksek kalorili ve gazlı içeceklerin bırakılması gerekir.
Bu yaptığınız işe bağlıdır. Eğer fiziksel anlamda ağır ve aktif bir iş yapıyorsanız 1-1,5 ay gibi bir nekahet dönemine ihtiyaç duyulabilir. Ancak ev kadınıysanız ya da bilgisayar başında çalışan bir beyaz yakalıysanız genellikle 15 gün içinde işe başlayabilirsiniz. Bu sürenin kısa olmasının en önemli nedeni kapalı ameliyatlar yapılmasıdır.
Hastalar ameliyat sonrası eski düzenlerinde olduğu gibi istediği kadar yiyemedikleri için gergin olabiliyorlar. Bu birkaç ay sürebiliyor. Ancak ameliyattan kaynaklanan bu gerginlik kalıcı değildir. Hastanın ailesinin bu gerginliğe karşı anlayışlı ve çözüm odaklı gerekir.
Uzun dönemde bir takım yan etkileri vardır. Obezite cerrahisi sonrası midenin bazı görevlerinde eksiklikler görülebilir. Midede demirin emiliminde eksiklikler görülebilir. B12 vitaminine bağlı eksiklikler görülebiliyor. Bunların ömür boyu takibi ve mutlaka takviye edilmesi gerekiyor.
Teknik olarak erkeklerde bu ameliyatlar daha sıkıntılıdır. 2 Tip obezite vardır. Bunun ilki elma tip obezitedir. Bu daha çok erkek tipi obezitedir. Üst gövde daha yuvarlak, bacaklar daha zayıftır. Elma tipinde yukarısı fıçı gibi daha yuvarlak olduğu için cerrahi müdahale daha zor olabiliyor. İkinci tip ise armut tipidir. Üst taraf daha ince basen ve bacaklar daha kalındır. Bu da daha çok kadınlarda görülür. Bu vücut tipinde cerrahi teknikleri daha kolaydır. Bu nedenle erkeklerde obezite cerrahisi kadınlara oranla biraz daha zordur.
İlk 2 ay ağır egzersizler yapılmamalıdır. Hafif egzersizler, yürüyüşler yapılabilir.
Aynı zamanda karaciğer nakli cerrahı da olduğum için bu soruyu rahatlıkla cevaplayabilirim. Karaciğer hastalığının 3 evresi vardır. C evresinde ameliyat olamazsınız çünkü örneğin karnında su birikmiş bir siroz hastasına obezite ameliyatı yaparsanız kötü sonuçlanacaktır. B evresindeki bazı hastalar ameliyat olabilirken kimi için de yine C evresi gibi tehlikeli olabilir. Ancak A evresindeki karaciğer hastaları için obezite ameliyatı yapılabilir.
Olabilir. Reflüsü olan hastalarda tüp mide ameliyatı yapılması tartışmalıydı. Tüp mide ameliyatı sonrasında reflüde artış görülebilir ancak kimi zaman görülmeyebilir de. Bu nedenle reflüsü olan hastalara önceden bilgilendirme yapıyorum. Tüp mide sonrası reflü şikâyetlerinin artabileceğini bunu bilmelerini istiyorum. Reflü ve gastriti olan hastalar için bypass ameliyatları daha uygundur.
”
Alo Yeditepe