Otizm yaygın gelişimsel bozukluk olarak tanımlanan ve çocuğun gelişiminin bebeklikten itibaren bozulması ile ortaya çıkan bir grup bozukluk içerisinde en sık görülenidir. OTİZM ne kadar erken tanınır ve uygun yönlendirilirse o kadar iyi sonuç alınan bir bozukluktur.
Otizm ''yaygın gelişimsel bozukluk'' olarak tanımalanan ve çocuğun gelişiminin bebeklikten itibaren bozulması ile ortaya çıkan bir grup bozukluk içerisinde en sık görülenidir. OTİZM ne kadar erken tanınır ve uygun yönlendirilirse o kadar iyi sonuç alınan bir bozukluktur.
Otizm ilk belirtileri bebeklikte ortaya çıkar.
Bazı durumlarda ilk bebeklikte gelişim normal giderken bir yaş sonrasında kazanılan becerilerin kaybedildiği görülür. Kelime söyleme ve karşılıklı iletişim giderek azalır. Bir grup otistik çocukta dil gelişimine ek olarak motor gelişimde de gecikme görülür; geç oturur, geç yürürler. bir grupta ise sorun yalnızca dil gelişimi ve karşılıklı sosyal iletişim becerileri ile sınırlı olabilir.
Çocuğunuzda aşağıdaki belirtilerin birden fazlasını gözlüyorsanız hemen otistik olduğu kanısına kapılmayınız fakat Çocuk ve Ergen Psikiyatri Bölümüne çocuğunuzla birlikte başvururak değerlendirme talep ediniz.
Otizm spektrum bozukluğu, belirtilerinin genellikle yaşamın ilk üç yılında ortaya çıktığı, temelde kişinin sosyal etkileşim becerilerinin gelişimindeki belli eksiklikler ile tanımlanan nöro-gelişimsel bir bozukluktur. Otizme, beynin olağan işlevini etkileyen bazı sinir sistemi sorunlarının yol açtığı sanılsa da ortaya çıkış nedenleri hala netleşmemiştir. Genel tam kanı, genetik yatkınlığın önemli rol oynadığı ve çocuğun yetiştirilme tarzının otizmin ortaya çıkışında bir etkisinin olmadığı yönündedir. Ancak otizme hangi genlerin yol açtığı ve çevresel faktörlerin herhangi bir rol oynayıp oynamadığı konusu hala belirsizdir. Otizm spektrum bozukluğuna her ülkede, toplumda ve aile tipinde rastlanabilmektedir.
Yapılan güncel çalışmalar, otizmin toplumda görülme sıklığının, geçmişte elde edilen verilerden daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Son çalışmalarda bu sıklık yüzde 1,7, yani yaklaşık her 59 çocukta 1 olarak ortaya konmaktadır. Erkek çocuklarında kız çocuklarına göre 4 kat daha sık karşılaşılmaktadır.
Yaşamının ilk günlerinden itibaren bebek çevreyle belirli düzeyde etkileşime girmeye başlar ve zamanla bu etkileşim gelişip çeşitlenir. Bebek çevresindekilerin yüzüne ve sesine tepki vermeye, ilgi göstermeye ve ailesindekileri tanımaya başlar. Surat ifadeleriyle keyif ya da acı gibi duygularını gösterebilir. 1 yaş civarı hecelemekten anne-baba gibi basit kelimeler söylemeye geçebilir, edinmek istediği cismi parmağıyla gösterebilir ya da parmakla gösterilen cisme bakabilir. 2 yaş civarı az sayıda kelimeden oluşan basit cümleler kurmaya başlayabilir, çevresindekilerle oyunlar oynayabilir, çevresindekileri taklit edici davranışlar sergileyebilir. Bu gelişimler her çocukta aynı düzeyde ve zaman zarfında seyretmek zorunda olmasa da, ebeveynler bu gelişim süreçlerinde bazı “normal gelmeyen” gecikmeler gözlemleyebilir.
Çocuğunuzda bu tip gelişim gecikmeleri ve belirtiler gözlemliyorsanız, vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmanız gerekmektedir. Her gelişim gecikmesi ya da her “normal olmayan” davranış otizme ya da başka bir gelişim bozukluğuna işaret etmek zorunda değildir. Bununla birlikte gelişimde gözlemlenen belirtiler, otizm dışında başka nörolojik, fizyolojik, zihinsel veya çevresel faktörlere de bağlı olabilir. Ancak, yukarıda bahsedilen alanlardaki belirtilerin çocuğunuzun zihinsel ve bedensel gelişimini ve sosyal iletişimini etkilediğini düşünüyorsanız, bir çocuk sağlığı uzmanına başvurmanız oldukça önemlidir.
Burada dikkat edilmesi gereken, otizm spektrum bozukluğunun her çocukta farklı seviye ve tipte görülebilmesidir. Bir başka deyişle, çocuğunuzda bu alanların sadece bazılarında belirtiler gözlemlenmekte olup, bazılarında ise bir sorun gözükmüyor olabilir. “Otizm spektrum bozukluğu” tanısı konmuş çocuklar farklı alanlarda farklı beceri düzeyleri gösterebilir. Bu nedenle de Otizme bir spektrum bozukluğu olarak tanımlanmaktadır.
Çocuğun bu yelpaze boyunca özellikle hangi alanlarda daha çok ya da daha az sorun yaşadığı tespit edilmeli ve hangi alanlarda çalışmaya yoğunlaşılması gerektiği özellikle belirlenmelidir. Otizm spektrum bozukluğunda erken teşhis oldukça kritiktir. Otizmin kesinleşmiş bir tedavisi olmasa da, sorun gözlemlenen alanlarda yoğun bir çalışma ve tedavi süreciyle bu alanlardaki becerilerde oldukça pozitif gelişmeler sağlanabilir.
Tedavide temel amaç, çocuğun yaşına uygun gelişim ve iletişim becerileri edinmesini sağlamaktır. Bu doğrultuda, vakit kaybetmeden çocuğun gelişiminde gecikme ya da gerilik saptanan alanlar tespit edilmeli, hem sözel hem de eyleme dayalı becerileri geliştirmeye odaklı özel eğitim programları, dil ve konuşma terapileri gibi çalışmalar başlatılmalıdır.
Her çocuk için çocuğun farklı alanlardaki seviyesine odaklı özel bir eğitim programı oluşturulmalı ve duyusal, zihinsel yada bedensel çalışmalara dayalı terapi türleri uygulanmalıdır. Bu noktada aile de çocukla doğru şekilde iletişim kurma konusunda bilgilendirilmelidir. Ayrıca bu terapi türlerine ek olarak bir ilaç tedavisinin de gerekli olup olmayacağı saptanmalıdır.
Otizm spektrum bozukluğunun temelde sosyal iletişimi olumsuz etkileyen yapısından dolayı, söz konusu çocuklar yaşıtlarıyla iletişimde güçlük yaşayabilir. Buradaki önemli kararlardan biri de, çocuğun yaşına göre okul eğitimine nasıl başlanacağı ya da devam edileceğidir.
Sosyal gelişimin devamı ve çocuğun temel eğitim hakkına ulaşabilmesi için özellikle kaynaştırma eğitimi gibiprogramlar fayda sağlamaktadır. Ancak yaşıtlarıyla ilişkisinde ve akademik hayatta karşılaşabileceği stresli ve psikolojik hasar yaratabilecek durumların da düşünülmesi gereklidir. Eğitimle ilgili bu tip bir karar, anne-baba, çocuk sağlığı uzmanları ve okul arasındaki işbirliği sonucunda alınmalıdır.
”
Alo Yeditepe