Safra kesesi taşları, daha çok kolesterol yüksekliğinde yani kandaki yağ oranı yüksekliğinde meydana gelen bir durum. Bununla birlikte bazı kan hastalıkları olan kişilerde “bilurubin” maddesinin birikmesine bağ olarak da safra kesesinde taşlar ortaya çıkabilmektedir. Safra kesesi taşları tek olabileceği gibi birden fazla sayıda da olabilmektedir.
Safra kesesi taşları daha sık kadınlarda görülmektedir. Ancak bu erkeklerde safra kesesi taşı görülmeyeceği anlamına gelmez. “Kadınlarda, erkeklere oranla daha fazla safra kesesi taşına rastlanmaktadır” demek daha doğrudur. Orta yaşlı, doğurgan çağdaki kadınlarda özellikle de çok çocuk doğurmuş kadınlar safra kesesi taşı görülmesi açısından risk altındadır.
Safra kesesi taşları kadınlarda daha fazla görülür. Bu durumun ortaya çıkmasındaki en temel etken hormonal değişiklerdir. Kadınlarda hamilelik, emzirme ve süt verme döneminde ortaya çıkar östrojen ve progesteron hormonlarındaki değişiklikler safra kesesini de etkilemekte ve safra kesesinde taş oluşumuna meyilli hale getirmektedir.
Genetik özelliklerin de safra kesesinde taş oluşumda etkili olduğu bilinmektedir. Özellikle anne ya da teyze gibi birinci derece yakınlarında safra kesesi taşı öyküsü olan kadınların bu sorunun ortaya çıkmasında daha meyilli olduğu bilinmektedir.
Safra kesesi taşları her zaman şikayete neden olmaz. Birçok kişide bu sorunun sessiz şekilde ilerlediği görülmektedir. Hatta hastaların %90’ında safra kesesi taşları sessiz şekilde herhangi bir şikayet olmadan seyretmektedir. Bununla birlikte 60 yaşına gelmiş kişilerde bakıldığında yaklaşık yüzde 10’unda aslında sessiz seyreden safra kesesi taşlarının bulunduğu görülmektedir. Hastanın yaşam kalitesini bozmayan, ağrıya neden olmayan taşlara müdahale edilmemektedir.
Sessiz seyreden safra kesesi taşlarına da bazı durumlarda müdahale etmek gerekebilmektedir. Bunlar; porselen safra kesesi olarak tanımlanan, safra kesesi duvarında kireçlenme olması durumunda, safra kesesinde polipler varsa ve polip oluşumları artıyorsa müdahale edilmesi ve safra kesesinin alınması gerekmektedir. Çünkü bu durumda uzun vadede safra kesesi tümörüne dönüşebilme riski vardır. Sessiz seyreden taşlar da bazen şikayetlere neden olabilir ve müdahale edilmesi gerekebilmektedir.
Karnın üst kısmında şiddetli ağrı, göz altlarında sararma ve ateş şikayetlerinin olması safra kesesinde iltihaplanma olduğunun hatta taşın safra yoluna düştüğünün göstergesi olabilir. Bu durumda mutlaka müdahale edilmesi gerekmektedir.
Fark edilmeyen taşlar şikayet de yaratmıyor demektir ve bu durum sıkıntı da yaratmaz. Ancak şikayetler ortaya çıkarsa hastanın uzman bir hekime görünmesi gerekmektedir. Kadınlarda daha sık rastlanan bu durum özellikle orta yaşlardan itibaren başlamakta ve ailesel özellik gösterebilmektedir. Gözlerde sarılık ortaya çıkması gözaltlarında sararma taşın safra yoluna düştüğünün ve acil müdahale edilmesi gerektiğini göstermektedir. Bu durumda ERCP olarak tanımlanan işlemle safra kesesi kanalı temizlenmelidir.
Sessiz seyreden safra kesesi taşlarını kan testleriyle tespit etmek mümkün değildir. Bu taşlar sadece ultrasonla fark edilebilmektedir. Ancak safra kanalına düşmüş ya da safra kesesinde iltihaplanmaya neden olan taşlar rutin kan testlerinden anlaşılabilmektedir.
Sessiz taşsa, hastada bu safra kesesi tümörüne yol açabilecek başka bir rahatsızlık yoksa safra kesesi taşlarına müdahale edilmeden sadece takip edilmektedir. Ancak herhangi bir komplikasyon gelişmesi; taşın kanala düşmesi, pankreasın iltihaplanması ya da kesenin iltihaplanması gibi durumlardan birinin geçirilmesi durumunda safra kesesinin alınması gündeme gelebilmektedir.
Safra kesesi taşlarının tedavisinde taş değil organın tamamı alınır. Çünkü taş yapmaya başlaması kesenin iyi çalışmadığı anlamına gelmektedir. Yani uzun vadede taş oluşturarak hastalık yapacağı anlamına gelir. Dolayısıyla bu durumla karşılaşmamak için safra kesesinin alınması tercih edilmektedir. Safra kesesi laparoskopik yöntemle alınmaktadır. Çok küçük kesiler açılarak gerçekleştirilen bu işlem sonrasında safra kesesi alınarak hastalıklı organdan kurtulmuş olunur.
Hastaların en çok merak ettikleri konulardan biri de “safra kesesinin alınmasının sonraki dönemlerde sorun yaratır mı” sorusudur. Safra kesesi alındıktan sonraki ilk zamanlarda vücudun safra tuzlarını konsantre edemediği için hafif ishal yaşanabilmektedir. Bunun dışında hasta ciddi bir sıkıntı ile karşılaşılmamaktadır. Çünkü safrayı üreten organ karaciğer olduğu için üretim devam eder ve bu nedenle vücutta herhangi bir eksiklik yaşanmaz. Bununla birlikte zaten sağlıklı kese alınmaz, hastalanmış ve işlevini yitirmiş bir kese alınır. Dolayısıyla hasta da işlevinin kaybetmiş bir organının alınması sonrasında herhangi bir sorun yaşamaz.
Safra kesesi taşlarının tedavisi genellikle kesenin alınması şekliyle gerçekleştirilir. Safra yollarındaki taşların tedavisi ise endoskopik olarak yani ERCP adı verilen yöntemle gerçekleştirilir.
ERCP işlemi, endoskopik olarak safra yollarının temizlenmesi işlemidir ve ERCP ameliyatın yerine geçmez. Her ikisinde de amaç farklıdır.
ERCP ile safra kanalının temizlenerek safra yolunun açılarak safra akışının sağlanması amaçlanır. Akışın devamlılığını sağlamak için gerekirse stend konulur. ERCP yöntemi ile sadece safra yollarına müdahale edilir, safra kesesine dokunulmaz. Safra kesesinin laparoskopik olarak alınması ise farklı bir cerrahi işlemdir.
İleri yaştaki kişilerde de sessiz taşa müdahale etmeye gerek duyulmamaktadır. Ancak, bu taşlar kanala düşmesi ya da safra kesesinin iltihaplanmasına sebep olması durumunda müdahale etmek gerekebilmektedir. Böyle bir durumda da hastanın yaşı engel teşkil etmez. 70 yaşındaki bir kişi de genel sağlık kontrollerinde safra kesesi ameliyatı uygun bulunursa işlem gerçekleştirilebilmektedir. Bu durumda hastanın kalbi, akciğerleri ve diğer tüm kontrolleri, farklı uzmanlık alanlarındaki hekimlerin bir araya gelerek oluşturulan konsey tarafından değerlendirilerek uygulanacak yaklaşımla karar verilir.
Hastanın risk düzeyi belirlendikten sonra tüm bilgiler hasta ve yakınlarıyla paylaşılarak hastanın yaşam kalitesine en uygun olan tedaviyle devam edilmektedir.
Safra yollarındaki taşlar aldıktan sonra tekrarlayabilmektedir. Ancak kanal güzel açıldıysa tekrarlaması beklenmez. Fakat hastanın da yaşam biçimine dikkat etmesi son derece önemlidir. Safra yollarındaki taşlar temizlendikten sonra hastanın diyetine, egzersizine dikkat etmesi özellikle yağlı yiyeceklerden kaçınması gerekir.
Çocuklarda da safra kesesi ve safra yolu taşlarına rastlanmaktadır. Safra kesesi taşları ailesel özellik gösterdiği için özellikle aile öyküsü olan çocuklarda ya da kan hastalığı bulunanlarda daha sık rastlanmaktadır. Bununla birlikte kilolu olmak da çocuklarda safra kesesi ve safra yolu taşları için risk oluşturabiliyor. Çocuklarda daha çok ergenlik döneminde rastlanmaktadır.
Çocuklardaki safra kesesi taşlarında da yetişkinlerdeki gibi bir tedavi uygulanmaktadır. Eğer kese taşları belirti veriyorsa; ağrıya, hazımsızlığa, sarılığa, safra kesesi iltihabına sebep oluyorsa o zaman kesenin alınması gerekebilmektedir. Taşlar safra yoluna düşmüşse, ERCP yöntemiyle tedavi gerçekleştirilir.
Safra kesesi taşları değil de safra kanalına düşen taşlar pankreas iltihabına neden olabildiği bilinmektedir. Safra kesesindeki taşlar ise diyabetli kişiler gibi kronik hastalığa sahip olan kişilerde daha sık görülmektedir. Bu hastalarda da sessiz taşlara müdahale edilmemektedir. Hastayı rahatsız edecek koşulların ortaya çıkması durumunda müdahale edilmektedir.
Beslenmenin safra kesesi ve safra yolları taşları için bir risk oluşturduğu bilinmektedir. Çok yağlı beslenen ve hayvansal gıdalardan zengin beslenmeyi seçen kişilerde, Akdeniz tarzı denilen sebze ve meyveden zengin beslenenlere göre daha sık rastlanmaktadır.
Özellikle çok kilolu olmak tek başına bir risk faktörüdür. Bununla birlikte 40’lı yaşlarda, kadın, obez, çok doğurmuş, uzun süreler süt vermiş yani hormon seviyeleri çok oynamış kişilerde safra kesesinin taş yapma eğilimi artmaktadır.
”
Alo Yeditepe