Mide Kanserinin Belirtileri Nelerdir?, Hızlı Kilo Verme Mide Kanseri Belirtisi midir? Gastroenteroloji Cerrahisi Uzmanları, mide kanseri ile ilgili merak edilen soruları yanıtladı.
Mide kanseri çok sinsi ilerleyen bir kanser türüdür. Bu kanserler yüzde 90 herhangi bir belirti vermeden ilerler. Mide, bir litrelik matara şeklinde geniş bir organdır. Bir kanserin herhangi bir şikayete yol açabilmesi için ya sistemik olarak şikayetlere neden olması gerekir ya da o bölgede oluşturduğu bir takım sıkıntıların oluşması gerekir. Ama ilk semptom olarak genelde ete tahammülsüzlük söz konusu olur. Ek olarak eğer ülserli bir kanser ise mide kanseri ağızdan kanamayla kendini gösterebilir. Bununla birlikte mide ağrıları, gece uyandıran ağrılar, kilo kaybı, iştahsızlık, makattan kanama şeklinde şikâyetlerle de mide kanseri kendini gösterebilir. Mide kanseri çok sinsi bir hastalık olduğu için toplum taramaları çok önemlidir. Endoskopi (mide gastroskopisi) ile mide kanseri, makattan kolonoskopiyle de kalın bağırsak kanseri taramaları 50 yaş üzeri tüm kişilere şikayet olsun veya olmasın mutlaka yapılmalıdır.
Kronik gastrit tedavi edilmezse mide kanseri riskini artırmaktadır. Mide kanseri riskini artıran diğer durumlar da söz konusudur. Genetik aile yatkınlığı, midede polip olması, kronik gastrit olması, kan grubunun “A” olması, Helicobacter Pylori gastritinin olması, aile öyküsü, mide kanseri açısından risk oluşturmaktadır.
Hastaların yüzde 90’ı hiçbir şikâyeti olmadığı halde, bazıları hiç sigara alkol kullanmadığı halde, mide kanserine yakalanmaktadır. Kimi zaman hiçbir şikâyet olmadan sadece kilo kaybı ile şikâyetiyle de hastalar hekime başvurabilmektedir. Bu nedenle kişi diyet yapmadan istemsiz bir şekilde son üç ayda toplam kilosunun yüzde 15’inden fazlasını kaybediyorsa mutlaka vücudunda bir kanser taraması yapılması gerekmektedir. Akciğer, beyin, böbrek, karaciğer, karın içi organları, kemik iliği ile ilişkili bir kanser olabileceği için ve bunların taranması, araştırılması gerekir.
Mide kanseri tanısı en sık ‘’Üst GİS endoskopisi” adı verilen endoskopik yöntemle konulabilmektedir. Buradan alınan patoloji ile mide kanserinin türü, hücresinin ne kadar saldırgan olduğu ve midenin ne kadarını tuttuğu anlaşılabilmektedir. Ancak tanı ve evreleme için tek başına endoskopi yeterli olmamaktadır. Muayene, aile öyküsü (anamnez), tomografi, gerekirse diğer tarama yöntemleri (PET, kolonoskopi, karaciğer, karın içi ve akciğer taramaları) sonrasında hastada evreleme yoluna gidilir. Böylece kanser tanısı ve evresi netleşmektedir.
Mide kanserinin temel tedavi yöntemi cerrahidir. Cerrahi olmadan mide kanserinin tedavisinden söz edilemez. Ancak, gastrointestinal sistem bölgesi kanserleri dört evreye sahiptir ve bu dört evrenin (evre 1, evre 2, evre 3 ve evre 4) her birinin kendine has özelliklerinden dolayı, çeşitli tedavi yöntemleri söz konusudur. Her yere yayılmış evre 4 bir kanserde cerrahi opsiyonu söz konusu olamazken genel anlamda, sadece karın içine, karın içi zarına ulaşmış, mideye sınırlı, mide etrafına sınırlı kanserde evre 4 te sıcak kemoterapi uygulanabilmektedir. Evre 1 ve evre 0 olarak tanımlanan evre 1’in daha aşağısında olan, mikroskobik mide kanserlerinde ise endoskopik tedavi yöntemleri kullanılmaktadır. Evre 2 ve evre 3 mide kanserlerde cerrahi tedavi özellikle kapalı laparoskopik cerrahi uygulanır. Bazı hastalarda hem endoskopinin hem laparoskopinin birlikte kullanıldığı da görülmektedir.
Mide kanserinin her evresinde tedavi opsiyonları söz konusudur. Ancak, bir kanser söz konusu olduğunda evre 1 için mide kanserinde 5 yıllık yaşam yüzde 90’ın üzerindeyken, evre 2 ve evre 3’te bu oranlar yüzde 70-50 ye kadar düşebilmektedir. 5 yıllık yaşam beklentisi evre 3, ileri evre 3 bir kanserde yüzde 50’ye kadar düşebilmektedir. Evre 4 kanserlerde ise sıcak kemoterapi ile birlikte tam temizlik sağlanabilirse daha önceleri 3-5 ay yaşama şansı olan hastaların yaşam süreleri günümüzde 27 - 44 aya kadar çıktığı literatürde belirtilmiştir.
Tüm kanserlerde olduğu gibi mide kanserinde de metastaz hastalar için korkulan bir durumdur. Bazı mide kanseri hastaları hekime başvurduğunda hastalık metastaz yapmış ve kanser midenin etrafında bulunan lenf nodlarına, karaciğere, karın içi organlarına, akciğere sıçramış olabilmektedir. Bu şartlarda görüntüleme yöntemleriyle durum saptandıktan sonra uygun tedaviler yapılabilmektedir.
Mide kanserinin tedavisinde son yıllarda çok fazla yeni yaklaşım söz konusudur. Geçmişte mide kanserleri çok geç evrelerde saptandığı için mortalite (ölüm) oranları daha yüksekti. Ancak günümüzde endoskopi ve kolonoskopiye çok kolay ulaşılabilir olmasından dolayı ülkemizde, erken evre mide kanserlerine artık daha sık rastlanmaktadır.
Mide kanserinde evrelerine, tümörün tipine ve tümörün midenin hangi noktasına yerleştiğine göre belirtileri değişebilmektedir. Örneğin yemek borusu ile mide kapağı arasındaki tümörlerde hastalar, yutulan gıdanın geri gelmesi, bulantı, kusma, tıkanma, yutkunamama gibi şikâyetlerle hekime başvururken, midenin küçük kenar kısmındaki ülserli tümörleri hastalar kanama ile başvurabilmektedir. Mide çıkış kapağı üzerindeki tümörler ise beklemiş sindirilmemiş gıdaların kusulması şeklinde kendini göstermektedir. Mide büyük kenarında dalak kısmına doğru büyüyen tümörlerde erken doyma, karın ağrısı, pankreasa yakın bölgedeki mide tümörlerinde de geceleri uyandıran sırt ağrıları şikayetlerine rastlanmaktadır. Ancak 1. Evredeki mide kanserini endoskopi yapmadan saptama olasılığı neredeyse imkânsızdır.
Mide kanserinde laparoskopik cerrahi genel laparoskopi prensipleri uyarınca hemen hemen tam mide kanseri hastalarına uygulanabilmektedir. Ancak hastanın buna ek olarak karaciğerle ilgili bir sıkıntısı varsa ya da akciğerde ciddi bir karbondioksit retansiyon sıkıntısına yol açacak akciğer hastalığı yoksa, karın içini şişirmekten dolayı kişinin hayati riski oluşmayacaksa, kanama problemleri doğmayacaksa ve 4’lü 5’li organ çıkartımı gerekmeyecekse laparoskopik cerrahi uygulanabilmektedir.
Laparoskopik cerrahi uygulamasında karına önce 1 cm’lik kesi ile kamerayla girilir. Karaciğer, dalak, periton yüzeyleri, karın içi zarı yüzeyleri, ince bağırsaklar, ince bağırsakların üzerindeki yağlı doku ve mide tek tek gözlemlenir. O bölgede uzak metastaz gözlemlenmişse, hastaya kemoterapi uygulanır. Metastaz görülmeyen hastalarda ise cerrahi işlem yapılır. Önce midenin etrafındaki yağlı dokular ve lenf dokuları, damarsal yapılarla birlikte temizlenir. Bazı hastalarda midenin tamamı, bazı hastalarda da yüzde 75 ila yüzde 85’i de alınır. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta midenin kendisi ile birlikte etraf yağlı dokularının ve lenf dokularının da alınmasıdır.
Mide kanserinin laparoskopik cerrahisi sonrasında hastanın yatış süresi daha azdır. Hastalar gündelik yaşamına 3-5 gün sonra dönebilmektedir. Ancak ilk 3-5 ay ağır fiziksel aktivitelere izin verilmez. Tüm midesi alınmış bir kişide yeni oluşturulan ince bağırsak yolu nedeniyle ameliyat sonrasında ağır gıdalar yemesi söz konusu olamayacağından, ek olarak sıvı beslenmeler söz konusudur. Laparoskopik cerrahi yapılmasının en önemli avantajlarından birisi de hastanın daha az ağrı çekmesidir.
Mide kanserinin laparoskopik cerrahisinde de hastanın yaşından ziyade genel olarak hastanın genel sağlığı önem taşımaktadır. Eğer hastanın akciğer ya da kalp ile ilgili bir problemi yoksa laparoskopik cerrahinin başarısının sonucunu etkilememektedir. Bu noktada hekimin deneyimi, teknolojik altyapı da son derece önem taşımaktadır.
Mide kanseri ameliyatı sonrasında uygulanacak kemoterapinin insan hayatını kurtarıcı bir tedavi şekli olduğunu unutmamak gerekir. Ek olarak, verilen diyet tedavilerine dikkat edilmesi önem taşımaktadır. Bununla birlikte ağır fiziksel aktivitelerden de uzak durulmalıdır. Ameliyat sonrası ilk 2 yıl, 3 ayda bir hekim kontrolü (hem ameliyatı yapan cerrah hem de onkolog) şarttır.
Kişide kronik gastrit, Helicobacter pylori mikrobuna bağlı gastrit, reflü ya da ülser varsa bunu mutlaka tedavi ettirmesi gerekmektedir. Bununla birlikte beslenme alışkanlıklarını da değiştirmesi önem taşımaktadır. Közlenmiş et, kebap türü yemeklerden uzak durulması, tuzlu ürünler tüketmemeye özen göstermek ve genel olarak sağlıklı beslenme alışkanlıklarını edinmek önemlidir. Ayrıca tüm kanser türlerinde olduğu gibi mide kanserinde de fazla kilodan kaçınmak, hareketsiz kalmamak ve pozitif bir yaşam felsefesi edinmek mide kanserinden korunmada etkilidir. Ek olarak hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği olan bölgelerden uzak durmak, o bölgelerin besinlerini tüketmemeye dikkat edilmelidir.
Mide kanseri ve beslenme ilişkisi araştırmalarla da kanıtlanmıştır. Örneğin tütsülenmiş balık ve et gibi yüksek tuz içiren gıdalar (salamura) nitrit içeren işlenmiş et ve konserve tüketilen toplumlarda mide kanseri sıklığı belirgin olarak yüksektir. Buna en iyi örnek Japonya’dır. Dünyada mide kanserinin en sık olduğu ülkelerden olan Japonya’dan başka ülkelere giden göçmenlerde on yıllar içinde mide kanseri sıklığı azalır ve yerleştikleri ülkedeki mide kanseri sıklığına geriler. Bu durum diyetin bu hastalığın oluşumun ne kadar etkili olduğunu gösterir.
Ayrıca alkol ve sigara kullanımı da diğer tüm kanser türlerinde olduğu gibi mide kanserinin de en önemli nedenleri arasındadır. Organik meyve sebze tüketimi, etin haşlanmış olarak tüketilmesi mide kanseri riskini azaltmaktadır.
Mide kanserinin genetik geçişi olan kanserlerden biridir. “E-cadherin” gen mutasyonu mide kanseri gelişiminde önemli rol oynamaktadır.
Gastrointestinal kanserler genelde polip zemininde gelişen kanserlerdir. Bu polipler özellikle kalın bağırsakta gelişir. Söz konusu poliplerin içinde kanser ihtiva edecek hücreleri barındıran polip haline gelmesi durumu ortalama iki yıldır. İki yıl vücut bir opsiyon sunar. Adeta “bu polipi benim vücudumdan götür at” der. Bu tedavi edilirse mide kanseri ve kolon kanseri riski bertaraf edilebilir. Ancak o polip alınmaz, endoskopi kontrollerine gidilmez, görmezden gelinirse illaki o polip büyür ve kansere dönüşebilir. Bu nedenle mutlaka poliplerin kontrol altına alınması ve polipektomi denen yöntemler ile temizlenmesi gerekir.
Bağırsak polipleri belirlendiği zaman çıkartılması gerekmektedir. Polipin çeşit ve sayısına göre yapılan işlem değişebilmektedir.
Polipektomi: Forseps veya tel döngü ile polipin kalın bağırsaktan çıkartılmasıdır. Polip 1 santimetreden daha büyükse, polipin çevre dokulardan uzaklaştırılması ve izole edilmesi için bir sıvı enjekte edilerek işlem gerçekleştirilebilir.
Minimal invaziv cerrahi: Kalın bağırsak ve rektum taraması sırasında çok büyük veya güvenli bir şekilde çıkarılamayan polipler genellikle laparoskopik olarak çıkarılır.
Kolon ve rektum çıkarılması: FAP gibi nadir bir kalıtsal hastalık varlığında kolon ve rektumunuzu (total proktokolektomi) çıkarmak için ameliyat gerekebilir. Bu tür ailesel sağlık sorunları olan insanlar için kolon kanserini önlemenin en iyi yolu kolon ve rektumun tamamen çıkartılmasıdır.
”
Alo Yeditepe