Küçük yaşında böbrek yetmezliği hastalığıyla tanışan Tuğba Nur Ön (12) teyzesinden alınan böbrekle yeniden doğdu. Tedavi sonrası her şeyin kolaylaştığını söyleyen küçük kız, "Artık rahat hareket ediyor, koşabiliyor ve arkadaşlarımla iyi vakit geçiriyorum. İlerde hemşire olmak istiyorum" dedi.
Organ bağışı konusuna dikkat çekmek amacıyla Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Organ Nakli Merkezi tarafından 'Naklen Hayat' başlıklı bir toplantı gerçekleştirildi. Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Organ Nakli Merkezi’nden Genel Cerrahi Uzmanı ve Nefroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gülçin Kantarcı’nın konuşmacı olarak yer aldığı toplantıya tedavi olan hastalar katıldı. Tuğba Nur Ön ve 60 yaşındaki Şükran Kalınoğlu da katılımcılar arasındaydı.
4 yıl önce fazla kilo kaybı nedeniyle kızı Tuğba Nur'u doktora götürdüklerini anlatan anne Nuray Ön, "Kızım zayıflamaya başladı. Sebeplerini aradık ve birçok tahlil yapıldı. Doktorlar kansız olduğu söyledi. Ondan sonra ellerinde kasılma yaşandı. Tekrar doktora götürdüğümde böbrek yetmezliği teşhisi kondu. Bir yıllık tedavi sürecinin ardından Genel Cerrahi Uzmanı hocamızla tanıştık. Önce ben böbreğimi vermek istedim. Ameliyattan önce böbreğimde taş olduğu öğrenilince kız kardeşim yani teyzesi böbreğini bağışladı" diye konuştu.
Hastalık sürecinde küçük Tuğba'nın psikolojisinin de bozulduğunu belirten anne Ön, "Yiyemediği birçok gıda vardı. Doktorlarımız nakilden sonra 'Tuğba özgürsün' dediklerinde Tuğba için yeni bir hayat başladı" dedi. Nakilden sonra kendini iyi hissetmeye başladığını belirten küçük kız ise "İlk başlarda tabi çok zordu. Tedavi sonrası her şey kolaylaştı şimdi sağlığıma kavuştum. Artık rahat hareket ediyor, koşabiliyor ve arkadaşlarımla iyi vakit geçiriyorum. İleride de hemşire olmak istiyorum" ifadelerini kullandı.
21 yıllık diyaliz sürecinin ardından kadavradan yapılan böbrek nakliyle sağlığına kavuşan 60 yaşındaki Şükran Kalınoğlu ise yaşadığı zor yılları şöyle anlattı:
"İdrarımdaki koyuluk nedeniyle doktora başvurdum. Yapılan tetkikler sonrası böbrek yetmezliği teşhisi kondu.9 yıllık tedavinin ardından diyalize başladım. 21 sene boyunca diyalize girdim. Böyle bir hayat tabi ki zordu. O zamanlar okula giden iki evladım vardı. 21 sene sonunda nakil oldum. Çok güzel bir şey. Kana kana su içip istediğiniz yeri gezebiliyorsunuz. Herkesin organ bağışı yapması gerekiyor. Diyalizde yaşamak çok zor iğnelerden kolunuz bile bozuluyor."
Türkiye'de en çok organ bekleyen kişilerin böbrek hastaları olduğuna dikkat çeken Genel Cerrahi Uzmanı, "Batılı toplumlarla kıyaslandığında hasta sayımız bir miktar fazla. Ama Nefroloji doktorlarımızın yoğun çalışmalarıyla bu rakamı bir miktar azaltmaya çalışıyoruz. Sonuçta toplumda şeker, tansiyon, obez insan sayısı arttıkça doğal olarak bu problem de artıyor. Sağlık standartları yükseldikçe nüfus daha yaşlanıyor. Yaşlanmaya bağlı sorunlar artabiliyor. Türkiye bu konuda iyi bir alt yapıya sahip, yurt dışından birçok ülkeden insan da tedavi için Türkiye'ye geliyor" dedi.
Kadavradan organ nakli diye bilinen bağışın "vefaten bağış" olduğuna dikkat çeken Genel Cerrahi Uzmanı, "Bu kadavra değildir. Kadavra, tıp fakültelerinde bedenini kadavra olarak bağışlamış kişilerin üzerinde yapılan işlemler için bu ifade kullanılır. Organ bağışı yapmış ve hayatını kaybetmiş kişiler en hassas şekilde ameliyat edilerek estetik dikişlerle vücut bütünlüğü bozulmadan dikilir. Bu kişiler asla kadavra değildir" uyarısında bulundu.
Organ nakli konusunda Türkiye'de rakamların iyi olduğunu belirten Prof. Dr. Gülçin Kantarcı ise "Canlıdan nakil sayımız iyi. Diyalizde ise çok sayıda hastamız var. 80 bin kadar kronik böbrek hastasının yüzde 80'i diyalizde sadece yüzde 20'si organ nakli olabiliyor. Vefaten organ bağışında dünyada oldukça gerilerdeyiz" değerlendirmesinde bulundu.
”
Alo Yeditepe