Yetişkinlerde evde yapılan ölçümlerde 130/80 doktor ofisinde yapılan ölçümlerde 140/90 mmHg ve üstündeki değerler yüksek tansiyon (Hipertansiyon) olarak kabul edilir. 130-140 ve 80-90 arası değerler de hipertansiyona yatkınlık olarak kabul edilir.
Yüksek tansiyon çoğunlukla genetik bir hastalıktır. Genetik bazı etkenlerin böbrekler yoluyla alınan tuzun atılmasında azalma sağlanması vücutta ise tuz ve su tutulmasını arttırması en önemli nedenlerden birini oluşturur. Hipertansiyon bir kalp hastalığı değildir ancak doğru ve zamanında tedavi edilmediğinde kalbe, böbreklere, gözlere ve beyne zarar veren önemli ve çok yaygın görülen, çoğunlukla genetik kökenli pek çok organ sistemini etkileyen bir hastalıktır.
Stres ve gerginliğin tek başına kan basıncını yükselttiği görüşü ispatlanmamıştır. İrsi nedenler, şişmanlık, yanlış beslenme, fazla tuz tüketimi, aşırı alkol alımı, sigara kullanımı, hareketsiz yaşam ile birlikte streste, hastaların %95’inde görülen, nedeni belli olmayan veya esansiyel hipertansiyon olarak adlandırılan hipertansiyon türünün gelişme ihtimalini arttırır. Hastaların sadece %5’inde hipertansiyona neden olan bir hastalık bulunabilir ve bu durum sekonder (ikincil) hipertansiyon olarak adlandırılır. Bu çeşit hipertansiyona en sık böbrek hastalıkları, endokrin hastalıklar ve bazı ilaçlar neden olmaktadır.
Esansiyel Hipertansiyon, ailevi geçiş gösterir ancak çevresel faktörler dediğimiz bizim elimizde olan değiştirilebilir faktörler de yüksek tansiyona neden olur. Ailede özellikle anne, baba ve kardeşlerde hipertansiyon varsa bu kişiler kan basıncı değerlerini takip etmeli ve fazla kilo, hareketsiz yaşam, sigara, alkol, tuz gibi kalp hastalıklarına yakalanma riskini artıran diğer faktörlerden korunmalıdır.
Benim "oynak" tansiyonum var. Çok kısa sürelerde bir yüksek bir düşük çıkar. Evde düşük, doktorda yüksek çıkar. Aslında ben tansiyon hastası değilim.
Kan basıncı, kişinin fiziksel aktivitesi ve duygusal durumuna bağlı olarak gün boyu değişiklik gösterebilir. Gece uyku sırasında en düşük düzeydedir, sabah uyanma ile artmaya başlar ve öğlen saatlerinde en yüksek düzeye çıkar. Çalışma sırasında artar, dinlenme sırasında azalır. Gece tansiyon düşüşü olmayan hipertansiflerde daha çok kalp, böbrek hastalığı ve beyin felci riski vardır.
Hipertansiyon olan kişilerin pek çoğunda hiçbir yakınma olmayabilir. Hipertansiyon herhangi bir şikayete neden olmasa bile kalp, böbrek, göz ve damarlarda hasar oluşturmaya devam eder. O nedenle hiç yakınması olmayan kişilerde de kan basıncının yılda bir kez ölçülmesi ve yüksek tespit edilirse tedavi edilmesi gerekir. Hastaların bir kısmında şu belirtiler bulunabilir; baş dönmesi, bağ ağrısı (genellikle kafa ağrısı ve ensede), çabuk yorulma, nefes darlığı, görme bozuklukları, göğüste ağrı, burun kanaması, kulak çınlaması, çarpıntı, kafada ağırlık hissi. Bu belirtiler başka hastalıklarda da görülebildiğinden yüksek tansiyona özgü değildirler.
Şikayete neden olsun veya olmasın her düzeydeki hipertansiyon, eğer tedavi edilmezse önemli sorunlara neden olur. Tedavi edilmeyen yüksek tansiyonlularda “uç organ” hasarı denilen beyin felci, kalp krizi, böbrek yetmezliği ve yüksek tansiyona bağlı körlük daha sık görülür. Hipertansiyonu tedavi edilmeyen kişiler, normal tansiyonlu kişilere göre 2 misli daha fazla ölüm, 3 misli daha fazla kalp hastalığı ve 7 misli daha fazla felç (inme) riskine sahiptir.
Hipertansiyon tedavisinde "yaşam tarzı değişiklikleri " olarak adlandırdığımız öneriler, tek başına veya ilaç tedavisine yardımcı olarak tansiyonun istenilen düzeye düşürülmesi için son derece önemlidir.
Tuz alımı ile hipertansiyon arasında güçlü bir ilişki vardır. Fazla tuz tüketen toplumlarda hipertansiyona daha sık rastlanır. Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği’nin yaptığı araştırmada, Türk toplumunun normalden 3 kat fazla tuz tükettiği ortaya çıkmıştır. Ülkemizde günlük tuz tüketimi ortalama 18 gramdır. Her düzeydeki hipertansiyonda tuz kısıtlanması kan basıncını düşürür, hafif hipertansiyonda kan basıncını normale getirebilir, şiddetli hipertansiyonda ise kullanılan ilaç miktarının azaltılmasına neden olur. Bu konuda unutulmaması gereken nokta salça, konserve türü besinler ve işlenmiş, dondurulmuş gıdalarda ihtiyacımız olandan çok daha fazla tuz olduğudur. Hazır gıdaların damakta tuz tadı bırakmasının da gizli tuz kaynağı habercisi olabileceğini akılda tutulmalıdır.
Hipertansiyon ömür boyu süren bir hastalıktır. İlaç tedavisi de ömür boyu devam edecektir. Hipertansiyon tedavisi kişiye özel olarak planlanır. İlaçların etkileri ve yan etkileri konusunda bilgilendirilen hastaların tedavisine ilgili uzman hekimler tarafından başlanır. Nasıl olsa ömür boyu ilaç kullanacağım, ilaçlara hemen başlamama gerek yoktur. Zaten tansiyon ilaçları böbrekleri yorar. Ne kadar geç başlarsam o kadar iyidir. Doktorunuz tarafından gerekli görüldüğünde ilaç tedavisine başlamanız, vücudunuzu hipertansiyonun vermesi muhtemel hasarlardan koruyacaktır. Eğer ilaçlar yüksek tansiyon nedenleri doğru araştırılarak verilmiş ise böbreklerinize zarar vermez, aksine koruyucu olur. Ancak hipertansiyon nedeni araştırılmadan tedavi verilir ve düzenli olarak doktor tarafından takip edilmez ise ilaçlar da, hipertansiyonun kendisi de böbreklere zarar verebilir.
Ağrı kesiciler, grip ilaçlar ve bazı psikiyatri ilaçları hipertansiyona neden olabilirler. Üstelik tansiyon ilaçlarının bazıları beraber kullanıldığında kalp ritmini bozabilir. Eğer yüksek tansiyon hastasıysanız sizi takip eden doktorunuza sormadan hiçbir ilaç kullanmayın. Her hipertansiyon ilacının etki süresi farklıdır. Bazen aynı anda alınmaları da sakıncalıdır. İlaçlarınızı sadece doktorunuzun önerdiği şekilde ve saatlerde kullanınız.
”
Alo Yeditepe