Uzakdoğulu kadınlarda kıllanma daha azdır. Ülkemize oranla Batı toplumunda da aşırı kıllanma oranının daha düşük olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, Ortadoğu ve Akdeniz toplumlarında kıllanma daha fazla ortaya çıkmaktadır. Bunun hem etnik hem de genetik nedenleri vardır.
Ailede, konjenital adrenal hiperplazi ve polikistik over sendromu gibi aşırı kıllanmaya neden olan hastalıklar bulunması da bir risk faktörüdür. İnsülin direnci nedeniyle androjen hormonunda artış olduğu için obezite de aşırı kıllanma için risk oluşturur.
Tip 2 diabetes mellitusun görülme sıklığı PKOS’lu kadınlarda normal kadınlara göre 4-5 misli daha fazladır. Ayrıca PKOS’lu hastaların önemli bir kısmında metabolik bozukluklar vardır. Kardiyovasküler risk faktörleri artmıştır (insülin direnci, kolesterol yüksekliği gibi). Hastaların yarısından fazlası obezdir. PKOS’lu hastalarda yeme bozukluklarına daha sık rastlanır. Endometrium kanserinin de PKOS’lu hastalarda daha sık görüldüğünü gösteren araştırmalar vardır.
Meme gelişiminin erken olması, normal kıllanmanın, örneğin 8 yaşından önce ortaya çıkması ve erken adet görme hormonal bir bozukluğun habercisi olabilir.
Mekanik olarak kılın kökten koparılmasına yönelik girişimler, jiletle temizlenmesi ve tüy dökücü kremlerin kullanılmasında herhangi bir sakınca görülmemektedir. Düşünülenin aksine kılların jiletle temizlenmesi aşırı kıllanma sorununu kötüleştirmemekte, hatta folikülit ve kıl dönmelerine neden olmadığından daha az travmatik bulunmaktadır. Tüy dökücüler ise bazı hastalar için yararlı olabilirler ama özellikle yüz bölgesinde cilt irritasyonuna yol açabilirler. Son yıllarda istenmeyen kılların tedavisinde lazer epilasyon tedavisi artan oranda kullanıma girmiştir. Ancak bu uygulamaların kesinlikle deneyimli kişiler tarafından yapılması gerekmektedir. Lazer epilasyon kesin bir tedavi değildir ve ancak hirsutizme neden olan sebep ortaya çıkarıldıktan sonra hekim tavsiyesine göre uygulanabilir.
”
Alo Yeditepe