Gastroözofageal reflü hastalığı (GERD), mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasıyla ortaya çıkan bir durumdur. En sık görülen belirtiler göğüste yanma ve ağza acı-ekşi sıvı gelmesidir. Uzun dönemde yemek borusunda iltihap ve yara gelişebilir, daralma oluşabilir ya da Barrett özofagus adı verilen hücresel değişiklikler meydana gelebilir. Ayrıca öksürük, ses kısıklığı ve astım benzeri yakınmalar da tabloya eşlik edebilir. Eğer yutma güçlüğü, kilo kaybı veya kanama gibi alarm bulguları varsa mutlaka endoskopi yapılması gerekir.
Her reflü hastası için cerrahi tedavi endikasyonu yoktur. Ancak şiddetli özofajit, büyük mide fıtıkları, ilaç tedavisine rağmen devam eden ve yaşam kalitesini bozan şikâyetler, reflüye bağlı daralma veya kanama gibi komplikasyonların görülmesi ameliyatı gündeme getirir. Ayrıca uzun süreli ilaç kullanmak istemeyen genç hastalar da cerrahi için aday olabilir.
Cerrahi adaylarında objektif tanı zorunludur: endoskopi ile özofajit/Barrett varlığı mutlaka araştırılmalıdır; endoskopi normal ise pH-impedans ölçümü; ayrıca özofagus manometrisi ile majör motilite bozukluklarının (özofagus hareket bozuklukları) ameliyat öncesi mutlaka dışlanması gerekir.
Laparoskopik reflü ameliyatı, genellikle hiatal herni onarımı ile fundoplikasyonun (midenin üst kısmının yemek borusu çevresine sarılması) birlikte yapıldığı bir işlemdir.
•Nissen (360°) – mideyi 360 derece sarmak,
•Toupet (270° posterior) – mideyi 270 derece sarmak,
•Dor (180–200° anterior) – mideyi 180-200 derece sarmak (yalnızca seçilmiş oldularda uygulanmalı).
Hangi ameliyatın seçileceği; manometri, reflü paterni ve cerrah-hasta tercihiyle belirlenir. Laparoskopik/robotik yaklaşımlar semptom kontrolü açısından benzerdir.
Her hastaya cerrahi gerekmez ve her hasta uygun aday değildir. Akalazya (yemek borusu alt ucunda hareket bozukluğu) gibi majör motilite bozuklukları, kontrolsüz ciddi komorbidite, uygun olmayan anatomik/tedavi beklentileri cerrahiye engel olabilir. Normal pH izlemine rağmen yalnızca “hissetme” yakınması olan kişiler kötü adaylardır. Büyük paraözofageal hernilerde de çoğunlukla laparoskopik onarım mümkündür.
Ameliyat genel anestezi altında, karında açılan 4–5 küçük kesiden laparoskopik yöntemle yapılır. İşlem basamakları:
• Diyafram kaslarının serbestleştirilmesi,
• Mide fıtığının yerine yerleştirilmesi,
• Diyafram açıklığının kapatılması (gerekirse mesh ile güçlendirme),
• Fundoplikasyon (Nissen/Toupet/Dor) uygulanması.
Ameliyat süresi ortalama 60–120 dakikadır.
Laparoskopik cerrahi, açık cerrahiye göre çok daha küçük kesilerle yapılır. Bu sayede ameliyat sonrası ağrı daha az olur, iyileşme süreci hızlanır ve hastanede kalış süresi kısalır. Uzun dönem sonuçlar açısından ise iki yöntem arasında belirgin bir fark bulunmamaktadır. Açığa dönüş güvenlik nedeniyle nadiren gerekebilir.
• Küçük kesiler ve düşük yara komplikasyonu; Kapalı ameliyat sayesinde daha küçük kesilerle işlem yapılır ve yara yeri komplikasyonları azalır.
• 1–3 gün içinde taburculuk; Hastalar daha kısa sürede taburcu olabilir.
• İş ve sosyal yaşamlarına hızlıca dönebilir; 1–2 haftada masa başı işe dönüş olasılığı,
• Yüksek semptom kontrolü ve yaşam kalitesinde artış; Ameliyat sonrası şikâyetlerin kontrol altına alınması ve yaşam kalitesinin artması, yöntemin en önemli avantajları arasındadır.
Hastanede kalış süresi merkezden merkeze değişmekle birlikte çoğu hastada yalnızca bir gecedir. Bazı programlarda aynı gün taburculuk da mümkün olabilir. Açık cerrahide kalış daha uzundur. Hastanede yatış süresinin kısa olması ve hastanın ameliyat sonrası ağrılarının daha az olması kapalı onarımın öne çıkmasını sağlamaktadır.
İlk haftalarda yutma güçlüğü, gaz ve şişkinlik gibi şikâyetler sık görülür ancak genellikle 2–6 hafta içinde düzelir. Ofis çalışanları yaklaşık bir–iki hafta içinde işlerine dönebilirken, ağır iş yapanların 4–6 hafta beklemesi gerekir. Bu dönemde küçük lokmalarla yemek yemek, yiyecekleri iyi çiğnemek ve gaz yapan besinlerden uzak durmak iyileşmeyi kolaylaştırır. Diyet kontrolü ve beslenme önerileriyle kısa zamanda ameliyat öncesi şikayetlerin çoğu ortadan kalkar. Ameliyat öncesi doğru hasta seçimi, ameliyat sonrası başarıyı doğrudan etkilemektedir
Ameliyat sonrasında şikâyetlerin belirgin ölçüde azalması beklenir. Ancak her hastada tamamen ilaçsız bir yaşam mümkün olmayabilir. Uzun vadede bazı hastaların yeniden mide koruyucu ilaç kullanması gerekebilir, ancak bu dönemdeki şikâyetler çok daha hafif seyreder.
Her dört hastadan birinde, uzun vadede mide koruyucu ilaç kullanımına yeniden ihtiyaç duyulabilmektedir. Bununla birlikte ameliyatın pozitif etkisi hissedilir ve semptomların daha hafif seyrettiği görülür.
Laparoskopik reflü ameliyatı uzun dönemde yüksek başarı oranına sahiptir. Ancak zaman içinde mide fıtığının tekrarlaması veya fundoplikasyonun gevşemesi mümkün olabilir. Yeniden ameliyat gereksinimi büyük serilerde %5–7 oranında bildirilmiştir.
Ameliyat sonrasında beslenme kademeli olarak ilerler. Öncelikle sıvı gıdalarla başlanır, ardından püre ve yumuşak gıdalarla devam edilir. Yaklaşık 3–6 hafta içinde normal katı gıdalara geçiş yapılır. Bu süreçte küçük lokmalar almak, yiyecekleri iyi çiğnemek ve gazlı içeceklerden kaçınmak önemlidir.
1. Evre (ilk günler): berrak-sıvı → tam sıvı,
2. Evre (2–3 hafta): püre/ yumuşak; gazlı içeceklerden kaçın, küçük lokmalar, iyi çiğneme,
3. Evre (3–6 hafta): yumuşaktan katıya kademeli geçiş; lif ve proteini artır.
Bu önlemler diyetisyen kontrolünde de alınabilir. Genellikle kademeli katı gıdaya geçiş sağlayan sıvı beslenme diyeti ameliyattan sonra tercih edilen beslenme yöntemidir.
Doğru seçilmiş hastalarda, deneyimli bir ekip tarafından uygulanan laparoskopik reflü cerrahisi; yüksek semptom kontrolü, kısa yatış ve hızlı iyileşme sağlar. Ameliyat kararı; endoskopi, pH-impedans ve manometri gibi objektif değerlendirmeler sonrasında, hasta-hekim ortak kararı ile verilmelidir.
Endoskopi, özofagus manometrisi ve gerekli durumlarda pH-impedans ölçümü standart olarak yapılır. Bu incelemeler, reflünün varlığını ve şiddetini belirlemek ve ameliyattan fayda görüp görmeyeceğini değerlendirmek açısından büyük önem taşır.
Hastalar ameliyat sonrasında hemen yürüyüş yapabilir. Ancak ağır kaldırma veya karın kaslarını zorlayan egzersizler için 4–6 hafta beklenmesi önerilir.
Her cerrahi girişimde olduğu gibi bu ameliyatta da bazı riskler vardır. Kanama, enfeksiyon, geçici yutma güçlüğü, gaz-şişkinlik, geğirememe, kusamama veya fundoplikasyonun kayması görülebilir. Nadiren hastalığın tekrarlaması da söz konusu olabilir.
Erken dönemde yutma güçlüğü yaygındır ancak çoğu hastada haftalar içinde düzelir. Kalıcı yutma güçlüğü daha nadir görülür. Toupet gibi kısmi fundoplikasyon yöntemlerinde bu riskin daha düşük olduğu bilinmektedir.
Ameliyat sonrası dönemde gaz ve şişkinlik sık rastlanan yakınmalardır. Çoğu hastada 6–24 ay içinde düzelir. Doğru beslenme ve yemek yeme alışkanlıkları bu süreci kolaylaştırır.
Fundoplikasyon ve ilgili işlemler Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından tıbben gerekli durumlarda karşılanır. Ek ödemeler ve ücretlendirme, hastanenin SGK anlaşmasına ve kurallarına göre değişebilir.
Özel sağlık sigortalarının çoğunda kapalı reflü ameliyatı yatarak tedavi kapsamında karşılanır. Ancak poliçe şartlarına göre ön onay, bekleme süresi ya da muafiyet durumları değişiklik gösterebilir. Hastaneniz veya sigortanızla görüşerek poliçenizin detaylarını öğrenebilirsiniz.
Bu içerik Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Tıbbi Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.
”
Alo Yeditepe
