Fitoterapi günümüzde bitkilerin tıbbi anlamda etkili kısımlarını, özlerini ve bunlardan elde edilerek yapılan farklı formlarını kullanarak uygulanan, destekleyici ve tamamlayıcı bir tedavi yöntemidir. Bitkilerin tedavi amaçlı kullanımının yanı sıra hastalıkların önlenmesinde de güvenli uygulama alanları bulduğunu biliyoruz. Prof. Dr. Gülçin Kantarcı, Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı ve Nefroloji Bölümü.
Bitkilerin hastalıkların önlenmesi veya sağaltımında kullanımı insanlık tarihi kadar eskidir. Dünya tarihinin son 5000 yıllık kısmında bütün uygar toplulukların bitkileri hastalıkların tedavisinde kullandıklarına işaret eden eserler bıraktıklarını görüyoruz. Bunlar arasında Asurlular, Sümerler, Hititler, eski Mısırlılar ve daha yakın zamanlarda Roma, Grek, Bizans ve Osmanlı medeniyetleri sayılabilir.
Fitoterapi günümüzde bitkilerin tıbbi anlamda etkili kısımlarını, özlerini ve bunlardan elde edilerek yapılan farklı formlarını kullanarak uygulanan, destekleyici ve tamamlayıcı bir tedavi yöntemidir. Son yıllarda dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de giderek artan bir kullanım alanı kazanmıştır. Bitkilerin tedavi amaçlı kullanımının yanı sıra hastalıkların önlenmesinde de güvenli uygulama alanları bulduğunu biliyoruz.
Dünyada en yaygın görülen hastalıklar, üst solunum yolu hastalıklarına neden olan viral enfeksiyonlardır. Ciddi morbidite, mortalite ve ekonomik kayıplara neden olduğu bilinen bu hastalıkların tedavisinde fitoterapi, iyi tolere edildiğinden giderek daha yaygın kullanılmaya başlanmıştır. Bitkilerden elde edi- len bazı bileşiklerin özellikle flavonoidlerin antiviral etkili oldukları gösterilmiştir. Virüs molekülleri canlı organizmaya girerek vücudun bağışıklık sistemini yenerse vücutta yayılmalarını önlemek neredeyse imkansız olmaktadır. Fitoterapi uygulamalarıyla hem bağışıklık sistemi güçlendirilip hem de antiviral etki sağlanabilmektedir. Virüsler tekrarlanan kopya- lamaları için konak hücrenin metabolik safhalarını yönetirler. Virüslerin ancak tekmod ile kopyalama işlemi yapabildikleri bilinir; bu da onların kolayca ortadan kaldırılmalarını sağlamaktadır. Virüsler, bulaşmak ve kopyalamak için özel enzimler kullanırlar. Bu enzimlerin durdurulması aynı zamanda metabolizmalarının durmasını sağlamaktadır. Örneğin proteolitik enzim viral poliprotein prekürsörü ayırarak virüsun olgunlaşmasını sağlar. Bundan dolayı, virüs metabolizması ya da kopyalanması özel inhibitörler yardımıyla durdurulabilmektedir. Günümüzde virüsun kopyalanmasını önlemek için sentetik ilaçlar kullanılmaktadır. Fakat ilaç tedavisindeki zorluk, düşük verimlilik, sağlıklı hücrelere zarar verme ve virüslerin ilaçlara karşı bağışıklık kazanmasından ileri gelmektedir. Yeni ve etkili antiviral tedaviler için tıbbi bitkiler çok önemli bir kaynaktır. Hepatit virüsü, insan bağışıklık yetmezlik virüsü (HIV) başta olmak üzere viral hastalıkların kaynağı olan virüslerin tedavisinde etkili antiviral ilaçlara talep artmaktadır.
Cistus bitki genusu bitkisel polifenol bileşikleri içer- mektedir. Polifenoller ise antibakteriyel, antifungal ve antiinflamatuvar etkilerin yanında ayrıca güçlü bir antioksidan olarak bilinmektedirler. Çeşitli çalışmalarda anti-bakteriyel ve antiviral etkinliği gösterilmiş- tir. Polifenoller insan ve bitki diyetinde büyük oranda bulunan bir grup kimyasal bileşikten oluşmaktadır. Günlük diyette alınan toplam miktar yaklaşık 1 g kadardır. Bitki kaynaklı polifenoller güçlü antioksidan etkileriyle insan sağlığına oldukça yararlıdırlar. Kalp üzerinde koruyucu etkisi, vitamin C biyolojik aktivitesini desteklemesi, erken yaşlanmayı önlemesi ve virüs-bakteri bağlanmasını engellemesi en önemli faydalarıdır. Cistaceae ailesinden bir tür olan Cistus Incanus polifenollerden oldukça zengindir. Cistus Incanusun (Pembe laden) birçok çeşidi olup, Akdeniz’den Kafkaslar’a kadar uzanan geniş bir bölgede bulunmaktadır. Fenoller içermektedir. Bitki özü yüksek oranda polimerik polifenoller içermektedir. Bu bitki türünün antibakteriyel ve antiviral etkinliği uzun süredir bilinmektedir. Ayrıca bu bitkinin özünün influenza A virüsüne karşı antiviral etkinliği gösterilmiştir.
Cistus Incanus bitkisinin influenza dışında HIV-1 virüsü ve flavivirüslere karşı antiviral etkinliği de bulunmaktadır. Özellikle polifenolden zengin bitki özü virüsün zarf proteinlerini hedef almaktadır. Bu sayede virüsün konak hücrelerine bağlanmasını engellemektedir. Özellikle rutin antiviral tedaviye dirençli olgularda kullanıldığında viral replikasyonun engel- lendiği görülmüştür. Flavivirüs ailesinden Ebola virüsün zarf proteinlerine direkt aktivitesi de mevcuttur.
Birkaç araştırmada Cistus Incanus bitki özünün Staphylococcus Aureus ve Escherichia Coli gibi bakterilerin çoğalmasını inhibe ettiği saptanmıştır. Ayrıca yeşil çay içinde bulunan polifenoller sıklıkla çürüğe neden olabilen Streptococcus Mutans’ın oral kaviteye bağlanmasını, çoğalmasını engellemekte ve bakterisidal etki gösterebilmektedir.
Bağışıklık sistemin güçlendirilmesiyle ilgili fitoterapi ile etkili sonuçlar alındığını gösteren çalışmalar vardır. Karamürver, zencefil, adaçayı, karabiber ve melisa yapraklarından yapılan çay bağışıklık sistemini güçlendirir. Mürver bitkisinin içerisindeki flavonoidler ve antosiyaninler antioksidan etkisinin yanı sıra bağışıklık sistemini uyarıcı etki gösterir ve vücudun direncini arttırır.
Ülkemizde yaygın olan ve oğul otu olarak bilinen ve günlük rahatsızlıklardan özellikle uçuk iyileştirici etkisi için kullanılan Melissa Officinalis sulu özütünün uçuk virüsüne karşı antiviral etkisi 2 klinik araştırma ve 3 in vitro çalışma ile araştırmacılar ta- rafından kanıtlandı. Herpes Labialis virüsüne karşı antiviral etkisi için klinik araştırma ve sırasıyla HIV, Influenza ve Vaksinia virüslerine karşı in vitro çalış- malar yapılmıştır.
Yapılan çalışmalar sonucunda melissa kreminin Herpes simplex lezyonlarında şikayetlerin azaltılmasında ve enfeksiyonların tedavi edilmesinde pozitif sonuçlar verdiği gözlenmiştir. Adaçayının içerdiği uçucu bileşenlerin, ağız ve boğazda yerleşen enfeksiyon ve iltihaplarda (farenjit, jinjivit gibi) yararlı olduğu biliniyor.
Son yıllarda karabiberin içindeki piperidinin santral sinir sistemi üzerinde uyarıcı, ağrı kesici ve ateş düşürücü etkileri de tespit edildi. Ayrıca zeytinyağı, fındıkyağı gibi sıvı yağlarda bulunan Omega-9 yağ asitleri de bağışıklık sistemini olumlu etkiler.
Tükettiğimiz gıdaların doğru seçimi ve koruyucu / tedavi edici bitkiler ile bir çok hastalıkla mücadele edebileceğimiz gerçeğini unutmayarak, uzman hekimlerin doğru tedavi yaklaşımları ve günümüz tıbbının imkanları ile daha sağlıklı bir yaşam sürebiliriz.
Hastalıklardan korunma ve tedavide bitkisel tedavilerin ve gıdaların, kullandığımız ilaçlarla etkileşimleri olabileceği, yani ilaçların istenen etkilerini azaltıp, arttırabileceklerini akıldan çıkarmamalıdır. Bu tedavileri uygulamadan önce mutlaka tedaviyi üstlenen hekime danışılmalıdır.
”
Alo Yeditepe