Depremlerden, yaşanan acı afetlerden sonra deprem çantaları tekrar gündeme geliyor. Peki, deprem çantası gerçekten hayati bir öneme sahip mi? Yoksa deprem esnasında ve sonrasında hayatta kalmayı sağlayan temel detaylar başka mı? AKUT Kurucu Başkanı ve Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Acil Tıp Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Ferudun Çelikmen depreme karşı alınması gereken önlemleri ve deprem anında yapılması gerekenleri anlattı.
6 Şubat günü Kahramanmaraş merkezli 10 ilde ve Türkiye'nin dört bir yanında milyonlarca kişiyi etkileyen iki deprem yaşadık. Çok büyük kayıplara yol açan bu depremlerin ardından tüm ülke tek yürek olduk; bir yandan umutla enkazlardan sağ çıkarılacak insanların haberlerini bekliyor bir yandan da yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz.
Ülkemiz sınırları içinde çok sayıda fay zonu bulunuyor ve her an deprem gerçeği ile yüz yüzeyiz. Korkuyoruz ve depreme nasıl hazırlanmamız gerektiği konusunda bilinçlenmek istiyoruz. Bu konuda kaleme alınmış haberleri okuyor, TV’lerde konuşan uzmanları dinliyoruz. Deprem çantalarını doldurup baş ucumuza koyuyor, bir iki hafta boynumuzda düdükle yatıyor ancak zaman ilerledikçe düdüğü bir kenara çantayı bir kenara atıyoruz. Ta ki bir başka deprem ile korkularımız yeniden tetiklenene kadar…
Hepimiz biliyoruz ki enkaz altında kalanlar için ilk 72 saat en kritik aralık ama depremden günler hatta haftalar sonra bile sağ salim kurtulan insanlar olduğu da bir gerçek. Peki enkaz altından kurtarılanların hayatta kalmasında en önemli etken ne? Deprem çantası ile depreme hazırlıklı olmak hayati önem mi taşıyor? Her evde mutlaka deprem çantası bulundurulmalı mı?
İlk günden itibaren depremin vurduğu illerde hayat kurtarma mücadelesi veren AKUT Kurucu Başkanı, Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Acil Tıp Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Ferudun Çelikmen bugüne kadar yurt içi ve yurt dışı ekibiyle depremlerde enkazda kalmaktan kurtulup da hayatta kalmayı başaran hiç kimsenin yanında deprem çantası olmadığını söyledi ve deprem esnasında yapılması gerekenleri, hayat kurtaran bilgileri paylaştı.
Yıllardır bize 'Depreme hazırlıklı olmak için her evde mutlaka bir deprem çantası olmalı' deniyor. Peki deprem çantasının mantığı nedir? Amacı bir deprem sonrasında enkaz altında kalırsak hayatta kalmamızı sağlamak mıdır yoksa depremden sağ salim kurtulduğumuzda dışarıda işimizi kolaylaştırmak, yardım gelene kadar ihtiyaçlarımızı karşılamak mı?
"Öncelikle bu çantaları aracınızda nasıl tutacaksınız?" diye soran Çelikmen, şu anda deprem bölgelerinde kişisel araçların neredeyse hepsinin enkaz altında olduğunu, gelecekteki depremlerde de durumun bundan farklı olmayacağını, yeni yapı yönetmeliğine göre bina altındaki otoparklarda tutulması gereken araçların deprem esnasında bina yıkılırsa enkaz altında kalacağını dile getirdi ve ekledi:
"Deprem çantası hazırlayıp araçlarda saklamanın bir diğer dezavantajı da içine koyduğumuz şeylerin bozulmasıdır. Arabanın içi sağlıklı bir saklama ortamı değildir. Deprem çantası, çok kısa sürede çok hızlı bir şekilde uygulayacağımız bir eylem planımızın olması gereken yerde ayağımızı bağlayan bir prangadır. Deprem esnasında alacağınız pozisyon bundan çok daha önemlidir.”
Deprem çantası, ilk sarsıntıyı hissettiğinizde, sevdiklerinizle enkaz altında kalmamak için önceden tasarladığınız acil durum eylem planını uygulamanız gerekirken ayağınıza takılan bir prangadır. Hayatınızı kurtaracak olan ve ilk yapmanız gereken şey, içeriği itibarı ile bavul haline gelmiş çanta değil, gece dahi olsa yakınınızda, şarjda olan bir cep telefonu ve bir pet şişe su bulundurmaktır.
Acil Tıp Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Ferudun Çelikmen “Deprem çantası dediğiniz şey içine doldurulacaklar ile birlikte resmen bavul gibi bir şeye dönüşüyor” ifadelerini kullandı ve şöyle devam etti:
“Bu çantalarda mücevher gözü, para gözü, pasaport gözü ve kıymetli evrak gözü var. Bu çantayı evde en yakınınızda tutmanız lazım ki hırsız çalıp götürmesin. Diyelim ki deprem çantanız evde. Bir sallantı hissedildiği anda çoluğu çocuğu bırakıp bu çantaya mı sarılacaksınız?"
Deprem çantası diye lanse edilen şeyin kökenini, nereden geldiğini bilmemiz gerektiğini vurgulayan Çelikmen, şu bilgileri verdi:
“Deprem çantası, İkinci Dünya Savaşı sırasında Londra’nın bombalanması sırasında metroda sığınakta kalan insanların mama ihtiyacı, haberleşmek için radyo ihtiyacı, beslenmek için konserve, aydınlanmak için ışık, ısınmak için battaniye ihtiyacı nedeniyle ortaya çıktı. İşte bu nedenle sonradan bu deprem çantası rant haline döndü. Enkazdan kurtulmayı başaranlar emin olun bu yiyeceklere ihtiyaç duymaz. Enkazdan çıkan insan, en fakir ülkelerde bile (Çin, Pakistan, Hindistan) bir kuru ekmek, bir tas çorba bulur.”
"Siz kurtulanların yanında deprem çantası gördünüz mü?" sorusunu yönelttiğimiz Çelikmen, “Bugüne kadar bir tek kişi dahi yanında deprem çantası var diye enkazdan kurtarılmadı. İnsanlar enkaz altında kıpırdayamıyorlar bile. Çanta önünde olsa bile kolunu uzatıp alamayabiliyor. İşte bu yüzden 'Deprem çantası işe yaramaz' diyorum. Önemli olan deprem olduğunda enkaz altından bir şekilde cep telefonu ve su ile ezilmeden kurtulmak" dedi.
1992 yılından beri afet sonrası faaliyetlerin içinde yer aldığını belirten Çelikmen, sadece deprem özelinde değil her zaman herkese yatağın yanına bir şişe su koyulmasını tavsiye ettiğini, bunun hayati öneme sahip olduğunu ifade etti.
"Bana göre ateşten ve tekerlekten bile daha önemli bir icat” diye tabir ettiği cep telefonlarının ulaşabilir yerde ve şarjının dolu olmasının en önemli şey olduğunu vurgulayan Çelikmen sadece su ve telefonun deprem sonrasında yeterli olacağını, o bavul haline gelmiş çantalara ihtiyacımız olmadığını bir kez daha yineledi.
Enkaz altında kalanlar için düdüğün de aynı derece önemli olup olmadığını sorduğumuz Çelikmen, cep telefonlarının, deprem bavulunda bulunan düdük, fener, radyo, para çekmek için QR kod gibi özelliklere sahip olduğunu, hem konum atarak kurtarma ekiplerine yer bildirimi yapmanıza hem de dışarı ile irtibat kurmanıza yardımcı olacağını, kısacası telefonların adeta birer Deprem Çantası olduğunu ama sallantı halinde ulaşabileceğiniz bir mesafede olması gerektiğini sözlerine ekledi.
Yıllardır deprem sırasında yere çöküp masa gibi bir cismin ayağına tutunmayı öneren 'Çök-Kapan-Tutun' tekniğinin doğru olduğu söyleniyor ancak Çelikmen, bunun yerine hayat kurtaran cenin pozisyonunun uygulanması gerektiğini vurguladı.
Çök-kapan-tutun tekniğini savunan uzmanların olduğunu ancak bugüne kadar yıkılan bir binada çök-kapan-tutun yöntemi ile kurtulan bir tek vaka olmadığını belirten Çelikmen, kişi bu pozisyondayken bina yıkılırsa en ölümcül darbenin baş-boyun-omurgaya geleceğini söyledi. Çelikmen bu yöntemin kökenini ve bizde uygulanma nedenini de şöyle açıkladı:
“Soğuk Savaş yıllarında Sovyetler Birliği, ABD hidrojen bombası patlattığı için vatandaşlarına camdan geçen ama tuğladan geçemeyen gama radyasyonuna karşı cam seviyesinin altında durmayı amaçlayan bu yöntemi öğretmiştir. Yani bu 1950’lerin bilgisidir ancak maalesef zaman içinde yaygın bir korunma tekniği haline geldi. Yıkılmayacak binada bu teknik kullanılabilir ama yıkılan binalarda bu teknik kullanılamaz. Japonya’da ABD'de geçerli olabilir çünkü onların derdi bina yıkılmasın değil, başlarına bir şey düşmesin. Onların sorunu ile bizimki bir değil. Bugüne kadar bu pozisyonda hayatta kalan olmadı."
Tabii ki enkaz altından sağ kurtulmak için hiçbir pozisyonun garantisi yok ama bugüne kadar enkaz altından kurtarılan kişiler genelde hangi pozisyonda oluyorlar?
Çök-kapan-tutun pozisyonunda istenen yüksekliğin 80-100 santimetre olduğunu, kendi önerdiğinin ise sağlam bir eşyanın yanında yere yatıp cenin pozisyonunu almak olduğunu belirten Çelikmen, kurtardıkları insanların hep bu pozisyonda olduklarını, bu pozisyonun hedef küçülttüğünden dolayı hayatta kalma şansını artıracağını belirtti ve neden en ideal pozisyon olduğunu anlattı:
“Özellikle bu soğuk havalarda hipotermi riskine karşı en sağlıklı pozisyonun cenin pozisyonudur. Üzerinizden yorgan çekildiğinde istemsiz olarak ne yaparsınız bir düşünün. Küçülür ve cenin pozisyonunu alırsınız ve bu sizi korur. Neden enkaz altından en çok bebek ve çocuklar çıkarılıyor? Küçük oldukları, içgüdüsel olarak bu pozisyonu aldıkları ve yaralanma riskleri azaldığı için. Bu İzmir Depremi'nde de böyleydi, bu depremde de böyle. Küçük oldukları için yaralanma riskleri de azalıyor."
Enkaz altından geç çıkarılanların Crush sendromu nedeniyle hayati tehlikelerinin olabileceğini hatırlatan Çelikmen, depremlerde 250’ye yakın kişinin kurtarıldığını, bu kişilerin enkaz altında cenin pozisyonunda yattıklarını, bunun teorik bir bilgi olmaktan ziyade kurtulanların gerçeği olduğunu ifade etti.
Yıllarca ‘Deprem anında sıranın, masanın altına girin’ bilgisinin öğretildiğini ama bu uygulamanın yanlış olduğunu belirten Çelikmen, yıkım kararı alınan iki binada cansız mankenlerle bu durumu simüle ettiklerini, ezilse bile yok olmayan eşyaların yanında olabildiğince hedef küçültmenin yani cenin pozisyonunun daha koruyucu olduğunu gördüklerini söyledi ve “Bina yıkılırsa ve enkaz altında kalınırsa bu şansı iyi kullanmak lazım” dedi.
Çelikmen, “Bina yıkılsa dahi binayı ayakta tutan kolonlar ve kirişler tıpkı kitap sayfalarının arasındaki kalemin yarattığı boşluklar gibi yaşam üçgeni oluşturur” diye konuştu ve bu yaşam üçgenlerine örnekler verdi:
“Yatakların altındaki bazaya kitaplarınızı doldurun ya da nevresimlerinizi koyun yani altı dolu olsun. Kafanıza düşebilecek olan eşyaların sabitlenmiş olması gerekir. Yatağın yanına uzanıp cenin pozisyonunu alın. Ya da içi dolu çeyiz sandığı da yine sizi koruyabilecek sağlam bir eşyadır. Buzdolabı, çamaşır makinesi gibi eşyalar iri eşyalardır ama içleri boştur, sactan yapıldığı için incedir, bu nedenle onlara güvenemeyiz.”
Çelikmen, ayrıca kitapların betonarme yığıntılara karşı ciddi direnç gösterdiğini, kask ve baret gibi şeylere gerek olmadan kafanızı kalın kitaplarla koruyabileceğimizi söyledi.
Çelikmen “Çök-kapan-tutun pozisyonunda 1 metreye ihtiyaç var, cenin pozisyonunda ise 40 santimetre kalça yüksekliği gerekli. İşte o 40 santimetre ile 1 metre arasındaki fark hayat kurtarıyor” sözleri ile DEPREM anında aldığımız pozisyonun ne kadar önemli ve hayati olduğunu vurguladı.
Çelikmen, gece sarsıntıda uyanamayanlar için özel sismik alarmlar yanında tavandan sarkan lamba-avizelerin altına balıkçı zili bağlamak, yatağın başucunda bir raf üzerine sallantıda kafanıza düşecek bir plastik bardak içine su koymak, gardırop gibi eşyaların en üst kenarına sarsıntıda düşünce şıngırtı çıkaracak bir kumbara koymak gibi uyandırıcı önlemlerin de işe yarayacağının altını çizdi.
Alo Yeditepe