Yeditepe Üniversitesi Tüp Bebek Merkezinde kullanılan bilimsel yaklaşımın yanı sıra, sağlıklı gebelikler elde etme ve sağlıklı bebekler dünyaya getirebilme başarısını artırabilmek adına şu yöntemler kullanılmaktadır.
Embriyoları çevreleyen zarın (zona pellucida) mekanik olarak, asit tyrode kullanılarak veya lazer yardımı ile belli bir bölgesinin inceltilmesi veya tam olarak açılması olarak tanımlanmaktadır. Bu sayede embriyoların rahim duvarına tutunmalarının kolaylaşması amaçlanmaktadır.
Gebelik oluşabilmesi için embriyoların (döllenmiş yumurta) beslenip gelişebilmesi için rahim iç zarına tutunması gerekmektedir.Embriyoyu çevreleyen zarın gereğinden kalın olması durumunda rahime tutunma işlemi gerçekleşemediği için gebelik de oluşamaz. Bu durumun önüne geçebilmek ve embriyonun rahim duvarına tutunmasını kolaylaştırmak için bu zar çeşitli işlemlerle inceltilebilmekte veya bir kısmında küçük bir delik oluşturulabilmektedir.
Geçmiş yıllarda bazı kimyasal maddeler ve enzimler kullanılarak gerçekleştirilen bu işlemler için son yıllarda lazer sistemi uygulanmaktadır. Lazer daha önce tüp bebek yöntemiyle gebelik elde edememiş kişilerde, 35 yaş ve üstü kadınlarda kullanılmaktadır. Ayrıca genetik tanı için biyopsi yapılacak embriyolara, dondurma-çözme sonrası elde edilmiş embriyolara, önceki denemelerinde iyi kalitede embriyo elde edilmesine rağmen gebelik olmayan vakalara, FSH hormonu sınırda ya da yüksek olan kadınlarda uygulanmaktadır.
Yapay rahim içi uygulaması, tekrarlayan tüp bebek tedavilerine rağmen gebe kalamayan, embriyoları yavaş veya kötü gelişim gösteren çiftler için yeni bir umut oluşturmaktadır. Adetin 21. günü rahim içinden alınan ufak bir doku örneği laboratuvar koşullarında üretilerek yapay bir rahim içi dokusu oluşturulur ve embriyolar bu doku içinde büyütülür. Bu uygulama sırasında kadının kendi rahim içi (endometrium) hücreleri kullanıldığı için sarılık, AIDS ve diğer riskli durumlar da dışlanmış olur.Endometrial hücreler embriyo gelişimine zarar vermediği gibi gelişiminin devamını sağlayarak büyüme şansını artırmaktadır.
Blastosist, döllenme sonrası beşinci güne gelmiş embriyoya verilen isimdir. Tüp bebek tedavisinde genel kabul gören uygulama, döllenme işlemi yapıldıktan sonraki üçüncü günde embriyoların anne rahmine yerleştirilmesidir. Embriyoların blastosist döneminde transferinin bazı önemli kazanımları bulunmaktadır. Örneğin bu döneme ulaşabilmiş embriyoların rahime tutunma ihtimali daha fazladır. Çünkü bu embriyoların beşinci güne kadar yaşama kabiliyeti diğerlerine göre daha yüksektir.
Birçok kalıtsal hastalığın henüz embriyo düzeyinde iken tanısı konulabilmektedir. Sadece sağlıklı embriyoların seçilerek anneye transfer edildiği bu teknik Preimplantasyon Genetik Tanı (PGT) olarak tanımlanmaktadır. Bu yöntemde, döllenmeyi takiben normal gelişim gösteren embriyolar 7–8 hücreli aşamaya ulaştığında, 1 ya da 2 blastomer hücresi her bir embriyodan biyopsi yapılarak alınmakta ve tek hücre PCR metoduyla hastalığı taşıyan genetik bölge çoğaltılmaktadır.
Kadına bağlı olan zorunlu nedenlerden dolayı embriyo dondurma işlemi yapılmaktadır. Örneğin embriyoların transfer edileceği dönemde hormon tedavisi sırasında yumurtalıkların aşırı uyarılması gibi kadına ait herhangi bir sorun ortaya çıkması durumunda tüm embriyolar dondurulmaktadır. Kadında hayati risk oluşturan bu tablonun gerilemesinden sonra daha güvenli bir zamanda çözülerek transfer işlemi gerçekleştirilebilmektedir. Bununla birlikte rahim içi zarının (endometriumun) gebelik için uygun bir kalınlıkta olmaması durumunda da embriyolar dondurularak saklanabilmekte ve rahim içinin daha iyi hazırlandığı başka bir dönemde transfer işlemi yapılabilmektedir.
Tüplerin yumurtalık tarafındaki ucunun tam tıkanıklığı olarak tanımlanan hidrosalpenks varlığı gebelik elde etmeyi de engellemektedir. Ultrasonografi ile tanımlanabilen ve embriyoların tutunmasını engelleyen bu durum, kadında tüp bebek şansını azaltan en önemli ve en sık görülen nedenlerden birini oluşturmaktadır. Tüplerde biriken sıvı rahim içine akarak embriyoların tutunmasını engellemekte veya gebelik oluştuğunda erken düşüklere yol açabilmektedir. Rahim filmi çekilerek veya laparoskopi yapılarak hidrosalpenksin boyutlarını daha net olarak ortaya koymak ve sorunu düzeltmek mümkün olabilmektedir. Bu durumda tüplerin laparoskopi ile çıkarılması veya rahimle birleştiği noktadan bağlanması başarı şansını belirgin olarak artırmaktadır.
Mikro-TESE; ağır erkek kısırlığı tedavisinde uygulanan bir cerrahi yöntemdir. Özellikle üreme kanallarında tıkanıklık olmayan azosperm durumunda sperm elde etmek için uygulanan Mikro-TESE yöntemi mikroskop altında yapılmaktadır. Üreme kanallarında tıkanıklık olmayanların, klasik testis biyopsisi (TESE) işlemi ile yaklaşık olarak yüzde 20’sinden sperm elde edilirken Mikro-TESE işlemi ile yüzde 45’inden sperm elde edilebilmektedir.
Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlere yeni bir kapı açan Mikro-TESE ayakta tedavisi mümkün olan lokal ya da genel anestezi ile gerçekleştirilmekte ve vakanın zorluğuna göre 1-4 saat içerisinde tamamlanmaktadır. İşlem lokal anestezi olarak yapıldıysa hasta çok kısa bir süre sonra, genel anestezi altında yapıldıysa da 1-2 saat içinde ayağa kalkabilmekte ve birkaç gün içerisinde de normal günlük yaşantısına dönmektedir.
”
Alo Yeditepe