Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri’nde Pelvik Ağrı ve Endometriozis Kliniği Hayata Geçti
Her 10 kadından birini etkileyecek kadar yaygın olan kronik pelvik ağrının neden ve sonuçlarını multidisipliner yaklaşımla değerlendirmek üzere hayata geçen Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Pelvik Ağrı ve Endometriozis Kliniği çalışmalarına başladı. Pelvik ağrının kaynağını ve nedenini anlayabilmek için hastanın semptomlarına en uygun teşhis testleri kullanılmasının ve güncel gelişmeleri takip ederek planlanan tedavilerin uygulanacağını söyleyen Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Kadın Hastalıkları ve Doğum, Tüp Bebek Uzmanı Prof. Dr. Erkut Attar, “Amacımız, ağrıyla bozulan hayat kalitesini ağrısız döneme yeniden getirebilmek” diye konuştu.
Kliniğin açılışı dolayısıyla gerçekleştirilen toplantıda, Prof. Dr. Erkut Attar, pelvik ağrının 10 kadından 1’inde görüldüğünün altını çizerek “endometriozis hastalarının bize gelme şikâyetleri arasında birinci derecede karın, kasık ve adet ağrıları, ikinci derecede infertilite yani kısırlık sorunu var. Endometriozis hastalarının yaklaşık yüzde 30’unda kısırlık olabiliyor” dedi. Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Kadın Hastalıkları ve Doğum, Tüp Bebek Uzmanı Prof. Dr. Erkut Attar, Pelvik Ağrı ve Endometriozis Kliniği’nde, her hastanın, pelvik ağrı konusunda uzmanlaşmış kadın sağlığı uzmanları tarafından, üroloji, gastroenteroloji, genel cerrahi, fizik tedavi ve psikiyatri bölümleriyle birlikte multidisipliner yaklaşımla incelendiğini söyledi.
Aralarında Uluslararası Pelvic Pain Society üyesi ve Kolombiya Kadın Hastalıkları ve Doğum Federasyonu (FECOLSOG) Bilimsel Komitesinde görev yapan Uluslararası Pelvik Ağrı Derneği eski başkanı Juan Diego Villegas-Echeverri’nin de bulunduğu kliniğin açılışına Fransa'dan Eric Bautrant, Amerika'dan Jorge Carrillo katıldı.
Dünyada pelvik ağrı merkezlerinin sayısının giderek arttığını söyleyen Juan Diego Villegas-Echeverri, görüşlerini şöyle dile getirdi: “Pelvik ağrı tedavisi özel bir uzmanlık alanıdır ve deneyim gerektiren bir konudur. Prof. Dr. Erkut Attar’ın bu konuda Amerika’da ve tüm dünyada önemli katkıları ve çalışmaları oldu. Uluslararası Pelvik Ağrı Derneği’nde çok uzun süreler beraber çalıştık. Dünya kadınlarına çok büyük hizmetlerimiz oldu. Türkiye’de de çeşitli eğitimler ve kurslar vermeye devam ediyoruz. Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri’nde bu kliniğin pelvik ağrı ve endometriozis hastalarına çok büyük katkılar sağlayacağı tartışılmaz. Bu hastaların ameliyatlarının da uzman bir ekip tarafından yapılması son derece önemli. Bizler de bu kliniğe daima destek vereceğiz ve tüm bilgi, beceri ve deneyimlerimizi Türk ekibi ile paylaşacağız.”
Kronik pelvik ağrıya yol açan en önemli etkenlerden biri olan endometriozisin kadınların yaklaşık yüzde 10’unda görüldüğünün altını çizen Prof. Dr. Attar, hastalığın kadınlardaki etkisini şöyle anlattı: “Bahsettiğimiz hastalık, sadece basit bir karın, kasık ya da adet ağrısı değil, aynı zamanda mesane ağrıları, ilişki sırasındaki ağrılar, vulva ağrıları, huzursuz bağırsak sendromu, bundan da önemlisi migren türü baş ağrıları ve ağır derecede depresyon ile anksiyeteye giden bir rahatsızlık olabiliyor. Ağır depresyon, kronik ağrı ve üstüne kısırlık eklenince bu hastalığa sahip olan kadınların, hem aile ilişkilerinde büyük sorunlar oluşuyor hem de profesyonel yaşantılarında ciddi derecede iş gücü kayıpları ortaya çıkıyor. Dolayısıyla endometriozisin kadını sosyal, toplumsal ve bireysel olarak son derece etkileyen bir hastalık olduğunu söyleyebiliriz.”
Hastalığın bu denli yaygın olmakla birlikte hala yeterince tanınmadığını belirten Prof. Dr. Erkut Attar sözlerine şöyle devam etti: “Hastalık kadınlar arasında yaygın olmasının yanında kesin tanı için laparoskopik girişim gerektiriyor. Bunun yanında hastanın yaşam kalitesindeki etkisi nedeniyle bireysel verimliliğini de etkiliyor. Toplumsal farkındalığın arttırılması endometriozisin gerek hasta gereks00000e devlet için maliyetli bir hastalık olması açısından da önem taşıyor. 2010 yılında da Pelvik Ağrı ve Endometriozis Derneğini kurduk ve hastalığın farkındalığını arttırmak için ülkenin her yerinde çalışmaları sürdürüyoruz.”
Endometriozisin neden kaynaklandığı konusunda henüz kesin bir bilginin olmadığını söyleyen Prof. Dr. Attar, bununla birlikte risk teşkil edebilecek nedenlerle ilgili bilgi verdi: “Hastalığın kesin nedeni bilinmemekle birlikte oldukça iyi bir bilgi birikimimiz var. Gerek ülkemizde gerekse yurtdışında hastalığın nedenini ortaya koyabilmek için çalışmalar yapılmakta. Örneğin östrojen hormonunun endometriozisi tetiklediğini biliyoruz. Bunun yanında ters adet kanı akımı olarak tanımladığımız yani adet kanının karın boşluğuna akması da hastalığın ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Genetik faktörler de önemli. Bunun dışında çevresel faktörlerin de giderek önem kazandığını söylemek gerekir.”
Endometriozis hastalarının tanı konulabilmesi için farklı branşlarda çözüm aramaları nedeniyle zaman kaybettiklerinin altını çizen Prof. Dr. Erkut Attar, bu durumu yeterli farkındalığın olmamasına bağladı. Doğru tanı konulana kadar geçen sürecin yaklaşık 7 yıla kadar ulaşabildiğini söyleyen Prof. Dr. Erkut Attar, “Özellikle adet ağrısı çeken genç kızlarda bu ağrının normal olabileceği, evlilikle ya da gebelikle beraber düzelebileceği konusunda yanlış bir inanış var. Hastanın tanı konulana kadar geçirdiği bekleme süreci içinde hastalık giderek ilerliyor ve çok daha ciddi sıkıntılara yol açabiliyor” dedi.
Endometriozisin vücuttaki birçok sistemi etkilediği için tedavisinde de multidisipliner bir yaklaşım gerektiğinin altını çizen Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Kadın Hastalıkları ve Doğum, Tüp Bebek Uzmanı Prof. Dr. Erkut Attar, “Ülkemizde pelvik ağrı ve endometriozis üzerinde çalışan merkezlerden biriyiz. Elbette daha önce de endometriozis hastaları tedavi ediliyordu. Ancak artık hastalarımızı multidisipliner yaklaşımla çalışan bir ekip değerlendiriyor. Hastaların tüm şikayetleri bir arada değerlendirilip tedavi ediyoruz” diye konuştu.
“Pelvik ağrı ve endometriozis hastalarının ağrılarını geçirmek her zaman mümkün olamayabiliyor. Bu nedenle tedavi sırasında kadının yaşam kalitesini artıracak önlemler de alınması gerekir” diyen Prof. Dr. Erkut Ettar, sözlerini şöyle tamamladı: “Bunun yanında özellikle ileri evre endometriozis ya da infiltratif endometriozis olarak tanımladığımız durumlar oldukça zorlu bir cerrahi sürecini gerektirdiği için ameliyatların da özel bir ekiple gerçekleştirilmesi gerekir. Dolayısıyla tedavinin tüm süreçlerinde deneyim oldukça önem taşımaktadır.”
Basın Yansımaları: cnnturk | oncevatan | winally | cumhuriyet | yenicaggazetesi
”
Alo Yeditepe