Hematoloji, tam kelime anlamıyla hema ve tolojiden oluşuyor. Kan bilimi. Kanın içerisinde, alyuvarlar, akyuvarlar, trombositler, pıhtılaşma faktörleri gibi yapılar vardır. Hematoloji de bu hücreler ve faktörlerle ilgili olabilecek her türlü hastalığı kapsar. Kanın az olması, çok olması, pıhtılaşmanın olmaması, olması, fazla olması, bunun dışında lenf bezi hastalıkları, dalak hastalıkları, kemik iliği hastalıkları hematolojinin kapsama alanında yer alır.
Dünyada da Türkiye’de de en sık görülen hematolojik hastalık kansızlık yani anemi. Özellikle genç adet gören kadınlarda, gebelik ve sonrasında da demir eksikliği kansızlığı ile çok fazla karşılaşılmaktadır. Gelişmekte olan çocuklarda da kansızlık sık görülmektedir. Kansızlık bu denli yaygın olmasına karşın asıl önemli olan nokta tedaviyle hastanın normal haline gelmesini ve devamlılığını sağlamaktır. Yani kansızlık olayının çözülmesi sonrasında tekrar olmaması için gerekeni yapmak. Bu nedenle altta yatan başka bir sebep varsa mutlaka bununla ilgili araştırmaların da yapılması gerekmektedir. Dolayısıyla hastanın öyküsü alınırken, şikayetlerinin neler olduğu, ne zamandan bu yana sürdürdüğü, laboratuvar değerleri gibi tüm parametreler bir arada değerlendirilerek nasıl bir yol alınacağına karar verilmektedir.
Kansızlık, vücuttaki kırmızı kan hücrelerinin az olması anlamına gelmektedir. Kan hücreleri vücuda oksijen taşıdığı için bu hücrelerin azlığı durumunda da vücuttaki her türlü dokuda da oksijenin azlığı söz konusu olur. Bu durumun oluştuğunu gösteren işaretler; Halsizlik, çabuk yorulma, nefes darlığı, konsantrasyon kaybı, devamlı uyku hali, efor kapasitesinde azalma, yani yol yürürken çabuk yorulma, nefes nefese kalma, merdiven çıkarken veya spor yaparken azalma şeklinde oluşmaktadır. Bunun haricinde hekim muayenesinde de tespit edilebilen, ciltte solukluk, göz altlarında solukluk şeklinde genel görüntüde bazı bozukluklar olabilmektedir. Tüm bu belirtiler ve klinik bulgular bir araya getirilerek yol haritası belirlenmektedir.
Evet kansızlıkta genetik geçiş olabilmektedir. Örneğin Akdeniz Anemisi taşıyıcılığı olabiliyor ve hastalık şeklinde görülebiliyor. Bu hastalar doğuştan kansızlıkla dünyaya geliyor.
Özellikle kansızlık için kalıtımsal bir geçiş olabiliyor. Akdeniz anemisi taşıyıcılığı olabiliyor. Hastalık şeklinde olabiliyor. Bu hastalar doğuştan çok ciddi kansızlıkla karşımıza çıkıyor. Talasemi dediğimiz olay çok ciddi kansızlıkla görülebilirken, sadece hafif kansızlık veya hücre boyutlarında küçülmeyle kendini gösterebiliyor. Kanın pıhtılaşmaması olarak tanımlanan Hemofili de bebekliğinden itibaren kanamalarla kendini gösterebilmektedir. Bu hastalık grubunda da kalıtımsal geçiş söz konusudur.
Kansızlık tedavisinde hastanın aldığı tanıya göre uygun tedavi planlanmaktadır. Demir eksikliği anemisi tanısı alan bir kişiye ilaç tedavisi, damardan demir takviyesi ve gerekirse kan nakli uygulanmaktadır. Bunun yanında beslenmenin de mutlaka düzenlenmesi gerekir. Hastanın haftada tüketmesi gereken kırmızı et miktarı, beraberinde süt ve süt ürünlerine ne zaman ve ne kadar yer verileceği gibi kesin kurallar çizilmektedir.
Şöyle pekmez aslında içerisinde tabii ki demir var üzümden yapılıyor ama bizim rutinde kullandığımız bir demir hapı var. Bütün hastalara hemen hemen yazıyoruz.
Üzümden yapılan pekmezin içinde elbette demir var ve hastaya fayda sağlayacaktır. Ancak anemi tedavisinde rutin kullanılan demir hapı oldukça etkilidir ve elbette pekmez gibi ürünler tek başına hiçbir şekilde yeterli olmaz. Şöyle ki, bir galon pekmez, 100 litre kadar olan bir pekmez, bir kapsül kadar demir içeriyor. Dolayısıyla destek amaçlı kullanılabilse de hiçbir zaman yeterli olmaz. Asıl önemli olan nokta düzenli takiplerinin sürmesi, beslenmesinin düzenlenmesi, alışkanlıklarının ve altta yatan sorunun çözülmesidir. Aksi taktirde hastalığın başındaki tabloya gelinebilir.
”
Alo Yeditepe