İleri yaş inmelerde giderek artan oranda bir sıklık görülmekte, ancak 50 yaş altı genç inmelere bakıldığında verilerde stabil bir seyir seyrettiği gözleniyor. Türkiye’de beyin felci halk arasında bilinen adıyla inme geçiren hastaların sayısı birkaç milyon olup, giderek bu sayı artmaktadır. Yıllık 45 bin yaşam kaybı inme kaynaklıdır. Felç geçiren hastada parmaklarına veya kulak memelerine iğne batırmak, üzerine su dökmek gibi yapılan şeylerin hiç faydası yok, tamamen şehir efsanesi, zararı ise hastaya vakit kaybettirmek. Tek tedavi damar tıkanıklığına bağlı bir inmede, tıkanan damarı akut ilaç tedavisi ile veya anjiyografik girişimle açmaktır. Bunun için de hızla 112 ‘yi arayarak bir inme merkezine hastanın acil şekilde götürülmesi gerekir.
Nöroloji Uzmanımız Dr. Öğr. Ü. Halide Rengin Bilgen Akdeniz beyin felci halk arasında bilinen adıyla inme ile ilgili merak edilenleri cevapladı.
İnme (felç), beyne giden kan akışının kesilmesi ve beyin hücrelerinin ölmesiyle meydana gelir. Hasar uzun süreli sakatlığa yol açabilir ve insanların düşünme ve hissetme biçimlerini etkileyebilir.
Beyin felci geçirilmesinde en yaygın neden iskemik inme olarak bilinen beyni besleyen arterleri tıkayan yağ birikintileri veya kan pıhtısıdır. Bu, kan damarlarının zamanla plaklar tarafından daraltıldığı veya tıkandığı kardiyovasküler hastalık nedeniyle olur. Bunlar, ateroskleroz olarak bilinen bir süreçte arter duvarlarında biriken kolesterol, kalsiyum ve diğer maddelerden oluşur. Hemorajik inme olarak adlandırılan diğer atak türü ise beyinde bir kan damarı hasar aldığında ve kanı organa sızdırmaya başladığında meydana gelir.
Her yaşta inme geçirme riskini arttıran sebepler içinde, hipertansiyon, diyabetes mellitus, kolesterol yüksekliği, obezite, sigara kullanımı, kalp hastalıkları, ailede inme geçirme/kalp damar hastalıkları öyküsünün olması, sedanter yaşam dediğimiz hareketsiz yaşam, düzensiz uyku, stres gibi özellikleri sayabiliriz. Bazen bu risk faktörlerinin olmadığı genç yaşta görülen inmelerde (50 yaş altı), genetik özellikler; kullanılan ilaçlar (örneğin oral kontraseptifler), gebelik ve postpartum dönem gibi, kanda hiperkoagülabilite yaratan (yani pıhıtlaşmaya eğilimin arttığı durumlar); travmaya bağlı ya da bağ doku hastalıklarında gördüğümüz servikal disseksiyon dediğimiz damar duvarı yırtılmaları, vaskülit dediğimiz tüm vücudu ya da bazen sadece sinir sistemini etkileyen otoimmün hastalıklar, çocukluk-genç erişkin dönemde görebildiğimiz bazı kalp hastalıkları ve onların sekellerine bağlı gelişen durumları (kalp kapak hastalıkları, patent foramen ovale gibi normalde kapanması gereken deliğin açık kalması, bazı ritm bozuklukları) inmenin nedeni olarak görebilmekteyiz.
İleri yaşta da genetik faktörler, bahsettiğimiz gibi, aile öyküsü önemli olmakla beraber, ilerleyen yaşla ortaya çıkan birçok risk faktörünün hepsi birden inme etyolojisine katkıda bulunmakta, dolayısıyla multifaktöryel olabilmekte, yani pek çok sebep altta yatabilmektedir. Genç yaş inmelerde genetik faktörleri, inme sebebi olarak biraz daha ön planda görüyoruz.
İnme geçiren bir kişide yapılması gereken ilk tedaviler, inme tedavisinin yönetimi, sonrasında gelişebilecek sekeller ve bunlara yönelik yapılan tedaviler, aslında genç ya da ileri yaş inmelerinde belirgin farklılık göstermemekte. İnmede ister genç ister ileri yaş olsun en önemli şey, konuşmada bozukluk, yüzde kayma, kol ve bacakta güç kaybı gibi yeni gelişen bir nörolojik semptom olduğunda hiç vakit kaybetmeden 112’ye haber verilmesi ve böylece hastaya müdahalenin yapılabileceği bir merkeze bir an önce ulaştırılmasıdır. İnmede akut tedaviler ne kadar hızlı yapılabilirse o kadar iyi sonuçlar alabilmekteyiz. Beyin hücrelerinin maalesef kan akımı azlığına, oksijensizliğe dayanıklılığı çok azdır. O nedenle burada genç/ileri yaş demeden bu tür semptomlar varlığında, hızlı tedavi tek önemli şeydir.
Akut tedavileri yaptıktan sonra, inmenin nedeniyle ilgili ileri araştırmaları yapar ve inme geçiren kişide, tekrarlayan inmeyi önleyebilmek için vereceğimiz tedaviyi buna göre belirleriz.
Kontrollere gelecek olursak, ailede inme/kalp krizi/ bacak damar tıkanıklık problemleri gibi sorunlar yaşayanlar çoksa, beyin kanaması öyküleri olanlar varsa, genetik faktörler etkili olabileceğinden bu açıdan, hiç inme geçirmemiş bu kişilerin kontrollerinin mutlaka bir nöroloji uzmanı tarafından yapılması gerekir.
Onun dışında inme riskini azaltmak için hep söylediğimiz şey, önleyebileceğimiz risk faktörlerini ortadan kaldırabilmek, mümkün olduğunca hayatı bu yönde düzene sokabilmektir. Bu da sağlıklı beslenme, sedanter yaşam, sigara ve stresten mümkün olduğunca uzak kalma, uyku düzeninin sağlanması, hipertansiyon, diyabetes mellitus gibi mevcut hastalıkları düzenli ilaç ve doktor takibi ile kontrol altında tutabilmektir.
Basın Yansımaları: hurriyet
”
Alo Yeditepe