Parkinson hastalığı, beyindeki dopamin üreten hücrelerin zamanla azalması sonucu ortaya çıkan, ilerleyici bir nörolojik bozukluktur. Dopamin eksikliği, başta hareket sistemi olmak üzere çeşitli alanlarda belirtilere yol açar. En yaygın belirtiler; hareketlerde yavaşlama (bradikinezi), titreme, kas sertliği ve denge problemleridir.
Parkinson hastalığı genellikle 60 yaş üzerindeki bireyleri etkiler. Erkeklerde, kadınlara kıyasla yüzde 1.5–2 oranında daha sık görülmektedir. Bu farkın hormonal, genetik ve çevresel etkenlerden kaynaklandığı düşünülmektedir.
Parkinson hastalığı için ileri yaş en önemli risk faktörüdür. Bunun yanı sıra:
daha yüksek risk taşır. Genetik etkenler, özellikle erken başlangıçlı Parkinson hastalarında belirgin bir rol oynar.
Hastalığın erken belirtileri çoğunlukla motor sistem dışındaki bulgulardır:
Bu belirtiler, klasik motor semptomlardan (titreme, katılık, yavaşlık) çok daha önce başlayabilir. Erken fark edilmediğinde hastalık uzun süre sessizce ilerleyebilir.
Parkinson tedavisinde amaç, dopamin eksikliğine bağlı hareket bozukluklarını ve yaşam kalitesini bozan semptomları kontrol altına almaktır. Tam iyileşme mümkün olmasa da uygun tedaviyle hastalar günlük yaşamlarına daha bağımsız devam edebilir. Yeni nesil ilaçlar daha uzun etkilidir, yan etkileri daha azdır. İnhaler ve cilt altı pompa sistemleriyle daha sabit ilaç etkisi sağlanır. İlaçlarla yeterince kontrol sağlanamayan ve genç hastalar için Beyin Pili (Derin Beyin Stimülasyonu) uygulanabilmektedir. Titreme, kas sertliği gibi motor belirtilerde etkili olabilmektedir.
Parkinson tedavisinde rehabilitasyon ve destek de çok önem taşımaktadır. Fizik tedavi, konuşma ve yutma terapileri önemlidir. Düzenli egzersiz (yürüyüş, dans, pilates) önerilir. Ayrıca psikolojik destek de hastanın sürece uyumu için gereklidir.
Son yıllarda Parkinson tedavisinde önemli gelişmeler yaşandı. Bunlardan bazıları, daha uzun etkili ve yan etkisi azaltılmış ilaçlar, medikal tedavinin yeterli gelmediği durumlarda devreye girebilecek hareket bozukluklarını dengeleyen infüzyon pompaları ve seçilmiş hastalarda uygulanabilen derin beyin stimülasyonu (beyin pili) gibi cerrahi yöntemlerdir. Özellikle son dönemde bir çok alana girmiş olan yapay zeka destekli uygulamalar Parkinson hastalığının takip ve tedavisini desteklemek amacıyla da kullanılmaktadır.
Belirtileri ilaçlarla yeterince kontrol altına alınamayan, ilaç tedavisine yanıt verse de hareketliliğinde günlük yaşamı kısıtlayacak derecede dalgalanmalar yaşayan, genç yaşta Parkinson hastalığı tanısı almış hastalar için beyin pili tedavisi uygun bir seçenek olabilir. Bu tedavi ile hareketle ilgili belirtilerde başarılı şekilde düzelme sağlanır, konuşma problemleri gibi bazı belirtilerde etki sınırlıdır. Bu açıdan tedaviye uygun hasta seçimi büyük önem arz etmektedir.
Kök hücreden elde edilen dopamin hücreleriyle yapılan ilk klinik çalışmalar hâlen sürüyor. Henüz araştırma aşamasında olan bu yöntem, gelecekte Parkinson’un seyrini değiştirebilecek potansiyele sahiptir.
Yeni nesil daha uzun etkili dopamin ilaçları mevcut; yine yan etkileri azaltmak için kişiye özel ilaç planları uygulanıyor. Ayrıca diskinezi ve halüsinasyon gibi yan etkiler için yeni ilaçlar geliştirildi. Cilt altı pompalar ve inhaler ilaçlar sayesinde daha sabit dopamin düzeyi sağlanabilmekte.
Yeni çalışmalar bağırsak mikrobiyotasının, bağışıklık sisteminin ve bazı genetik yapıların Parkinson hastalığındaki rolüne odaklanıyor. Bağırsak florasının hastalık sürecinde etkili olduğu düşünülüyor. Erken teşhis için biyobelirteçler üzerinde yapılan çalışmalar, beyinde biriken proteinin tespitine ve yayılımını önlemeye yönelik tedaviler yeni çalışmaların konuları arasında. Ayrıca bazı özel gen mutasyonlarını hedef alan tedavilerde çalışılıyor. Parkinson hastalığının erken tanısı ve tedavisi konusunda umut verici gelişmeler var.
Bu içerik Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Tıbbi Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.
”
Alo Yeditepe
