Ülkemiz, taş kuşağı denilen sıcak kuşakta bulunuyor. Bu nedenle de nüfusun yaklaşık yüzde 14’ünde böbrek taşı görülüyor. Türkiye’de kronik böbrek yetmezliği görülmesinin en önemli nedenlerinden biri böbrek taşı hastalığı, dolayısıyla mutlaka tedavi edilmesi gerekiyor. Bükülebilir sistemle böbrek içindeki taşların temizlenmesi olarak tanımlanan flexible yöntemin her yaş grubundaki hastaya uygulanabildiğini söyleyen Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Başhekimi ve Üroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yencilek, böbrek taşlarına yönelik merak edilen soruları yanıtladı…
Birçok hastalıkta olduğu gibi böbrek taşının neden oluştuğunu tek bir nedene bağlamak güç. Erkeklerde kadınlara göre 3-4 kat daha sık görüldüğünü biliyoruz. Dolayısıyla cinsiyet taşların ortaya çıkmasında bir faktördür. Bunun yanında genetik faktörlerin de böbrek taşı oluşumunda etkili olduğunu biliyoruz. Şöyle ki, anne ya da babasında böbrek taşı olan bir kişide böbrek taşı oluşma ihtimali artar. Alışkanlıklarımız da böbrek taşı oluşumunda çok önemli bir belirleyici. Zira bazı hastalarda genetik faktör olmasa da sadece beslenme alışkanları taş oluşumunu, hatta taşın cinsini bile belirleyebilmektedir. Az hareket ya da hareketsizlik de önemli bir risk faktörüdür. Hareketsiz bir yaşam sürenlerde, hareketli yaşam sürenlere göre böbrek taşı daha fazla oluşuyor.
Böbrek taşı her yaşta ortaya çıkan bir sorundur. Öyle ki, yeni doğan bir çocukta çok erken dönemde olabildiği gibi 70-80 yaşında da ortaya çıkabilmektedir. Yani insan ömrünün her aşamasında böbrek taşı görülebilmektedir.
Son derece önemlidir. Böbrek taşı olan bir hastada alınacak koruyucu önlemlerin başında, taşın cinsine bakılmaksızın suyun ön plana çıkarılmasıdır. Bir kişinin 2 litre idrar çıkarımı çok önemli bir değerdir. Bunu sağlamak için 2,5 litre sıvı almalıdır. Günde 2 litre idrar çıkartıldığı zaman, her yıl taş düşüren bir kişinin bir yılda böbrek taşı oluşturma ihtimali yüzde 67 azalıyor.
Eğer kişide taş varsa, ilk odaklandığımız konu, idrar yolunun her hangi bir yerinden o taşı uzaklaştırmak oluyor. Bundan sonra da süratle taşın oluşmamasına odaklanmak durumundayız. Çünkü taşlar yenilenebilirler. Beş yıl içerisinde bir taşın yeniden oluşma ihtimali yüzde 50’dir.
Böbreklerimiz vücudumuzun asit baz ve mineral dengesini de sağlamakla görevli çok kompleks ve bir o kadar da sihirli bir organdır. Gün içinde alınan sıvı miktarına bakmaksızın vücudun fazlalıklarını atmakla yükümlüdür. Genetik faktörler ve beslenme alışkanlıklarının etkisiyle de böbrek taş oluşumuna meğilli bir hale geliyor. Bu arada böbrekler de taş oluşumunu önlemek için “sitrat” denilen bir madde üretir. Eğer bu madde yeterli miktarda salgılanmıyorsa, içilen su miktarı azsa küçük kristalleşmeler şeklinde böbrek taşı oluşumu başlar. Taş, yerçekiminin de etkisiyle en fazla böbreğin alt kısmında oluşuyor. Dolayısıyla bol su içmekle birlikte hareketli bir yaşam, oluşan bu kristallerin atılması için çok önem taşıyor. Hareketsiz bir yaşam sürenlerde, hareketli yaşam sürenlere göre böbrek taşı daha fazla oluşuyor.
Böbreğin üst kısımlarında bulunan taşların düşme ihtimali daha yüksek. Böbreğin orta kısmında ortaya çıkan taşların üst bölüme göre kendine düşme ihtimali biraz daha yüksek olurken en zor alt bölümde yer alan taşlar düşüyor.
Böbrek taşı kristalleri belli bir büyüklüğe ulaşıncaya kadar ağrı yapmayabiliyor. Taş ancak idrar akımını engellediği zaman ağrı oluşuyor. Bunun dışında da böbrekte yavaş yavaş büyüyen taşlar zamanla yarattığı dolgunluk hissiyle birlikte künt bir ağrı yapabiliyor. Şanslı olanlarda ağrı hastayı hekime götürüyor ve tedavi edilebiliyor. Ancak yavaş büyüyen bazı taşlarda hasta hiç ağrı duymayabiliyor ya da hissettiği hafif ağrıya zamanla alışıyor. Bu durumda zaman kaybediliyor ve hasta hekime başvurduğunda ne yazık ki böbrek fonksiyonunu kaybetmiş ve son evreye ulaşmış olabiliyor. Bu nedenle sinsi ilerleyen böbrek taşlarının çok önem taşıdığını ve her böbrek taşının ağrı yaşatmayacağını bilmek ve gerekli önlemleri almak önem taşıyor.
Kalsiyum taşları tüm böbrek taşların yüzde 80’ini oluşturmaktadır. Yüzde 10 ürik asit taşıdır, yüzde 8’i ise sık idrar yolu enfeksiyonu geçiren kişilerde ortaya çıkan sitrin (enfeksiyon taşı) dır. Bazen birden fazla farklı mekanizmalar aynı taşı oluşturabiliyor. Örneğin kalsiyum oksalat taşında bazen sadece kalsiyumun, bazen oksalatın bazı durumlarda da her ikisinin de yüksekliği bu taşın oluşmasına neden olabiliyor. Bazı durumlarda da kalsiyum ve oksalat normal olmasına karşın sitrik eksikliğinden dolayı kalsiyum oksalat taşının görülme ihtimali artıyor.
Dolayısıyla böbrek taşı oluşumunu engelleyen tek bir ürün ya da gıdadan bahsetmek mümkün değil. Önemli olan nokta bol sıvı almaktır. Bunun yanı sıra asitli içecekler, çay, kahve tüketiminin de en aza indirmek, tuzu azaltmak ve düzenli egzersiz yapmak tüm böbrek taşlarından korunmak için yapılacakların başında gelir.
Her ne kadar taşlar tüm yaş gruplarında görülebilse de özellikle 40 yaş üstü herkesin mutlaka bir kez ürolojik muayeneden geçmesi önem taşıyor.
Böbrek taşı tedavisi tamamen taşın büyüklüğüne ve idrar yolundaki yerine bağlı. Örneğin üreter dediğimiz böbrekle idrar yolunu bağlayan boruyu tıkayan bir taş varsa, bu taşların ilaçların yardımıyla birkaç hafta içinde kendiliğinden düşmesi beklenebiliyor. Ancak medikal tedavinin yetmediği hastalarda mutlaka bir girişim yapılması gerekir. Bazı durumlarda hastalar “ağrım yok diyerek” tedaviden kaçabiliyor. Fakat ağrıyla tedavi arasında bir ilişki olmadığının bilinmesi gerekiyor. Bu noktada bizim için önemli olan idrarın böbrekten mesaneye rahatça gelip atılmasıdır. Aksi halde sonuç böbrek yetmezliğine kadar gidebiliyor. Dolayısıyla ilaçla tedaviye yanıt vermeyen durumlarda bazen taş küçük de olsa alınabiliyor.
Böbrek taşları tedavi edilmezse, ilerleyip böbreğe zarar veriyor. Ayrıca sadece bir kez tedavi edildikten sonra yeterince takip edilmezse, bu taşların yeniden nüksedebileceğinin de unutulmaması gerekiyor. Taşların tamamen temizlenmesi bu açıdan büyük önem taşıyor. Bükülebilir sistemle böbrek içindeki taşların kırılması yöntemi, yaklaşık 16 yıldır Türkiye’de uygulanıyor. Vücut bütünlüğünü bozmadan, kapalı yöntemle gerçekleştirilen işlemde, idrar yolu tersinden yukarı doğru takip edilerek böbreğe ulaşılıyor. Böbrekte bulunan taş, holmiyum lazerle toz haline getiriliyor.
Flexible yöntemini 2004’ten bu yana hastalarımıza uyguluyoruz. Yıllardır binlerce hasta, ağrı ve acı çekmeden bu yöntemle tedavi oldu. Zamanla, bu konudaki tecrübemiz arttı. İlk başlarda daha küçük taşlarda uygulanan flexible yöntemde 6 cm büyüklüğündeki taşa kadar ulaştık.
Elbette tercih edilen yöntem taş bir defa oluştuktan sonra bir daha oluşmasının engellenmesidir. Bu noktada hem hekime hem de hastaya bazı görevler düşüyor. Ancak hasta şunu bilmelidir ki, izlediği yaşam tarzı taş oluşumuna neden oluyor ve bunu değiştirmek için de herhangi bir çaba sarf edilmezse taş oluşumu devam edecektir. Ancak gerektiği takdirde bu işlem tekrar uygulanabiliyor. Vücut boşluğunu kullanarak yapıldığı için de hastaya herhangi bir zarar vermiyor.
”
Alo Yeditepe