Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Başhekimi ve Üroloji uzmanı Prof. Dr. Faruk Yencilek, prostat kanseri ameliyat süreci hakkında bilgi verdi.
Genel olarak 2 tür ameliyat vardır. Endoskopik ameliyatlar ve açık operasyon. Açık ameliyat neredeyse artık hiç yapılmıyor. Kapalı ameliyatın da klasik TUR, bipolar TUR, plazma kinetik TUR, lazer gibi farklı türleri var.
Prostat ameliyatında; kapalı ameliyatlar penisten girilerek yapılıyor. Prostatın iç kısmı, Kabuk kısmına kadar bıçakla soyulur gibi parça parça çıkarılıyor. Lazerde ise prostatın iç dokusu buharlaştırılıyor.
Hayır, yok. Bir cerrah olarak işinizde yetkinseniz hepsinde aynı sonucu alırsınız. Moda yöntemlere değil, cerrahın tecrübesine bakmak gerekiyor. Geçmişte greenlight lazer rüzgarı esti, uygun olana da olmayana da yapıldı. Sonra pek çok hastada idrar kanalı darlığı ortaya çıktı.
Kapalı bir prostat ameliyatı 1 saatte tamamlanıyor. Sonra odaya çıkarılıp hastaya sonda takılıyor Ameliyat tekniğine ve hastanın durumuna göre sonda 1 - 3 gün arasında takılı kalıyor. Hastanede kalış süresi de sondanın durma süresiyle aynı. Sonda alındıktan sonra hasta rahat idrarını yapınca taburcu ediliyor.
Kapalı ameliyat olsa da sonuçta bu bir ameliyat. Ameliyattan sonraki dönemde hasta gezip dolaşabilir, işini gücünü yapabilir. Bir kısıtlama yok. Sadece küçük bazı tavsiyelerde bulunuyoruz. Mesela "Hemen cinsel ilişkiye girmeyin" gibi. Cinsel yaşama dönüş süresi hastadan hastaya değişmekle birlikte ortalama 1 hafta sonra oluyor. İyi huylu prostat büyümesi nedeniyle ameliyat olmuş bir hasta hiçbir şikayeti olmasa da her yıl ürolog kontrolünden geçmeli. Prostat kanserine karşı muayene ve PSA testi yaptırmalı.
Kapalı ameliyat tekniklerinin tamamında yan etkiler benzer. En önemli yan etki cinsel ilişki sırasında meninin ileriye doğru değil de içeriye doğru kaçması. Bunun da tıbbi ya da cinsel haz açısından bir sakıncası yok. Bu arada prostatın mesaneye doğru fazla büyüdüğü olgularda mesane boynunu koruyarak yapılan operasyonlar var. Bu tür cerrahilerde geriye boşalma riski daha düşük. Son olarak prostat büyümesi nedeniyle yapılan ameliyatlarının hiçbirinin ereksiyona olumsuz etkisi bulunmuyor.
Ülkemizde erkeklerde akciğer kanserinden sonra en sık görülen kanser türü. Bilimsel olarak kanıtlanmış 3 tane risk faktörü var.
İlerleyen Yaş; 40 yaşında 10 bin erkekten bir erkekte rastlanıyor ama yaş ilerledikçe sıklığı artıyor.
Etnik Köken: Siyahilerde daha fazla görülüyor.
Genetik: Birinci derece akrabalarında prostat kanseri olanlarda rastlanma sıklığı artıyor.
Kırmızı et ağırlıklı, yüksek kalorili ve yağdan zengin beslenmenin olumsuz etkisi biliniyor. Doymuş ya da doymamış fark etmez riski azaltmak için yağdan fakir beslenmek lazım. Şişmanlık da önemli bir risk faktörü. Vücutta yağ tabakası fazla olunca yağ dokusunun içinden insülin-like grow fodor (IGF) ve leptin denen bir madde salgılanıyor. Bunlar da prostat sağlığı için kötü etkiye sahip.
Kendine özgü bir belirtisi yok. Mesela idrarda kan görüldüğünde mesane tümörü akla gelmeli. Fakat prostat kanserinde bu tür uyarıcı bir belirti yok. İyi huylu prostat büyümesinde gördüğümüz idrarla ilgili sıkıntılar tamamen prostat kanseriyle ilgili de olabilir. "Doktor Bey, benim hiçbir sıkıntım yok, aslan gibiyim" diyen ama tetkiklerine baktığımızda prostat kanseri çıkanların sayısı azımsanmayacak oranda. Dolayısıyla hiçbir şeyinin olmaması, prostat kanserini ekarte etmez. 50 yaşından sonra her erkek prostat kanseri taramasına girmek zorunda.
Bel kemiğine çok sık metastaz yaptığı için bel ağrısı da ilk şikayet olabiliyor. Ama bu tür vakaları 1980'li yıllarda sık görüyorduk çünkü o zaman taramalar yoktu. 1990'lı yılların başına kadar hastaların yüzde 30'u metastatikken yakalanırdı. Artık PSA yaygınlaştı, insanlar daha bilinçlendi. Günümüzde vakaların yüzde 60'ında kanser prostattayken, başka bir organa yayılmamışken yakalanıyor.
”
Alo Yeditepe