Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Başhekimi ve Üroloji uzmanı Prof. Dr. Faruk Yencilek, prostat muayenesi ve Psa Testi yaptırmanın Prostat kanseri sürecinde hayat kurtarabileceğini belirtti.
Hayır, dönüşmez. Prostatın bilimsel olarak 4 anatomik bölgesi var. Fakat pratikte anlatmak için 2 bölgeden söz ediyoruz: İç ve kabuk bölgesi. Prostatı portakal gibi düşünün, içindeki meyve kısmı ve kabuğu. İyi huylu prostat büyümesi prostatın iç kısmından, kanser ise dış kısmından gelişir. Bunu bilmek şu açıdan önemli: İyi huylu prostat büyümesi nedeniyle ameliyat geçirenler "Ben prostatımı aldırdım, artık takibe gerek yok" diyor. Son derece yanlış. Çünkü iyi huylu prostat büyümesi için yapılan ameliyatların hepsinde prostatın kabuk kısmı yerinde bırakılır, iç kısmı boşaltılır. Dolayısıyla kabuk kısmında kanser gelişme riskinin devam ettiği akıldan çıkanlmamalı, rutin yıllık prostat muayenesine devam edilmeli.
Birçok erkek parmakla muayene yapıldığı için üroloğa gitmekten çekiniyor. Oysa muayene özellikle kanser açısından bize çok değerli bilgiler veriyor. Parmakla muayene sayesinde prostatın ağırlığını, yüzeyinin düzenli olup olmadığını, simetrik mi asimetrik mi büyüdüğünü, prostatta sert bir noktanın varlığını tespit edebiliyoruz. Bu bilgiler bize kanser konusunda ciddi ipuçları veriyor. Tümör tespitinde kadınların meme muayenesi nasıl önemliyse erkeklerde de prostat muayenesi o kadar kıymetli. Çünkü hastalıklı olabilecek bir organa dokunma şansın var. Kısaca çekinmenin anlamı yok, 1 dakikalık muayene ve PSA testi hayat kurtanr.
Prostat bezi PSA maddesini meni akışkan olsun diye üretiyor. Böylece cinsel ilişki sırasında meni su gibi akıp gidiyor, vajene sperm taşınıyor. Spermler prostatın arka kısmında adeta bir bekleme odasında depolanıyor ve prostat sıvısı içinde rahat hareket ediyor. PSA yalnızca kansere işaret etmekle kalmıyor, prostatın bütünlüğünü bozan her şey enfeksiyonlar (iltihap), iyi huylu prostat büyümesi, ilerleyen yaş gibi PSA'yı artırıyor.
Normalde prostatın içinde ölçülen PSA, kanda ölçtüğümüz PSA’dan yüzlerce kat daha fazla. PSA’nın sadece az bir kısmı kana karışıyor. Kanda ölçülen PSA’nın dA 2.5’in altında olması lazım. Genç yaşlarda biraz daha düşük olursa daha iyi olur.
Üroflometri denen bir işeme testi yapıyoruz. Bu testle hastanın prostat yolunun ne kadar tıkalı olduğunu anlıyoruz. Ultrasonla geride kalan idrar miktarını ölçüyoruz. Bir de böbrekler idrar yolu, mesane ve prostatın durumunu ortaya koymak için idrar yolu ultrasonu yapıyoruz. Mutlaka idrar tahlili yapıp olası bir enfeksiyonu ekarte etmeye çalışıyoruz. Kanda kreatin değerlerine bakıp böbrek fonksiyonlarını değerlendiriyoruz.
İyi huylu prostat büyümesinde ilk aşamada ilaç tedavisi var. Elbette, böbreklerin fonksiyonu bozulmaya başlamışsa, prostat kaynaklı böbrek hastalığı potansiyeli varsa, tekrarlayan enfeksiyonlar oluyorsa, idrar yolunda kanamalara rastlanıyorsa, mesanede taş ya da divertükül denen küçük cepçikler oluşmuşsa ilacı pas geçip direkt ameliyata geçiyoruz. Fakat bu tür sıkıntılar yoksa hastanın sıkıntısını 'semptom skorlaması' denen bir testle anlamaya çalışıyoruz. Şikâyetler hafif dereceyse sadece takip yeterli. Orta ve şiddetli bulgularda ilaçla tedaviye başlıyoruz. İlaçla yanıt alamadığımız durumlarda ameliyat öneriyoruz.
Prostat ilaçlarını tansiyon ilacı gibi düşünün, hastanın her gün alması gerekiyor, aksi takdirde sıkıntısı yeniden başlıyor. İlaç kullanımı yıllarca sürebiliyor. Bazen bu tedaviye prostatı küçültmeye yarayan ilaçlar ekleniyor, bunlar da en az 6 ay kullanılıyor. Bazı çalışmalara göre bu ilaçlar, prostatta yüzde 30'a kadar küçülme sağlıyor. Prostatı küçülten ilaçların, yüzde 15-20 oranda cinsel isteği azalttığıyla ilgili çalışmalar var. Ama prostatla ilgili ilaçların hiçbiri ereksiyon kapasitesini azaltmıyor. Bir de prostat ilaçları bazen menin geriye kaçması, baş dönmesi, halsizlik gibi yan etkilere yol açabiliyor.
Gelebilir... İlk yıllarda faydalı olsa bile 5-10 yıl sonra etkisini yitirmeye başlayabilir. Bazı hastalarda ise ilaç hiç fayda etmeyebilir. Bu tür durumlarda ameliyata geçiyoruz.
Maalesef açabilir. Ürolojide yaptığımız bütün işlemlerde temel mantık böbrekleri korumaktır. Elbette, hastanın rahat idrar yapması önemli ama daha hayati olan böbrekleri güvence altına almaktır. Böbreklerimiz sadece bir diyaliz makinesi değil, aynı zamanda vücudumuzun fazla su dengesini sağlıyor. Asit-baz ve elektrolit dengesine de büyük katkı sağlıyor. Ayrıca hormon salgılıyor. Normal idrar akışını engelleyen her durum, böbrekler için tehdittir. Ürolojinin felsefesi, insanın yaradılışına mümkün olduğu kadar uygun bir idrar modeli sağlamaktır ki, böbrekleri koruyabilelim. Prostata bağlı iyi idrar yapamama önce mesaneyi ardından da böbreği bozuyor.
”
Alo Yeditepe