Avustralya’da bulunan tıbbi araştırma enstitüsü, jinekolojik kanserler grubu tarafından gerçekleştirilen çalışmanın sonuçlarını değerlendiren Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Orhan Ünal, “17 bin rahim kanseri hastasının geçmişi incelenmiş ve burada gebelik geçiren kişilerde rahim içi (endometrium) kanserine rastlanma olasılığı yüzde 40 oranında düşük bulunmuş” dedi.
Yapılan çalışmalar, kadınların yaşadığı her hamileliğin, endometriyal (rahim) kanserinin gelişme riskini azaltmaya yardımcı olabileceğini ortaya koydu. Avustralya’da yapılan çalışmanın sonuçlarını değerlendiren Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum, Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Orhan Ünal, rahim kanseri açısından riskli durumlara da dikkat çekti.
Rahim içi kanserine (endometrium) hiç doğum yapmamış kadınlarda daha fazla rastlandığının altını çizen Prof. Dr. Orhan Ünal, “Bu konuda yapılan çalışmalar mevcut. 17 bin rahim kanseri hastasının geçmişi incelenmiş ve burada gebelik geçiren kişilerde rahim kanserine rastlanma sıklığı yüzde 40 oranında düşük bulunmuş. Hatta düşükle sonuçlanan gebeliklerde bile yüzde 7-8 oranında azalma görülmüştür. Öyle anlaşılıyor ki, gebeliğin kendisinin kanserin düşük oranda olmasında olumlu bir etkisi var. Gebelikte de, rahim ağzı kanser öncüsü lezyonların doğum sonrası dönemde gerilediğini gösteren yayınlar var” diye konuştu.
Adet düzensizliğinin de kanser açısından risk oluşturabileceğini anlatan Prof. Dr. Orhan Ünal, “Kadınlarda her ay düzenli adet kanaması söz konusudur. Eğer yumurtlama olmaz ve progesteron hormonu salgılanmazsa östrojen tek başına bu olayı idare eder. Ancak östrojenin giderek artan etkisiyle endometrium dediğimiz rahim içi yatak dokusu çoğalır, kalınlaşır ve bu aşamada uzun süren bir adet görememe durumu ortaya çıkar. Sonuçta bunun doku olarak yerinde kalması zorlaşır. Doku yıkımı olduğundan kanamalar başlar düzensiz ve uzun sürme şeklinde olur. Bunun tehlikesi şudur, hücresel olarak devamlı çoğalan bu yapı bir süre sonra kanserleşmeye doğru gidebilir. Bu nedenle adet düzeni önemlidir. Özellikle polikistik over sendromu gibi bu durumu yaşayan hastaların tedavi edilmesi bu anlamda da ayrı bir önem taşımaktadır” değerlendirmesinde bulundu.
Adet döneminde bir iki aylık gecikmelerin söz konusu olabileceğini ifade eden Prof. Dr. Orhan Ünal, bu durumun ne zaman dikkat edilmesi gereken bir durum haline geldiği konusunda şunları anlattı: “Adet düzensizliğinin 3 ayı aşması durumunda mutlaka hekime başvurulmalıdır. Çünkü bu durum zamanla hiperplazi (hormonlara bağlı hastalık) dediğimiz patolojik sonuca gidebilir. Sonuçta hiperplazi de ilerleyip kanserleşmeye doğru gideceği için çok fazla zaman kaybetmeden ultrasonla gerekli kontrollerin yapılması gerekir. Ultrasonda endometrium doku kalınlığının artması hiperplaziyi gösterir ve gerekirse biyopsi ile ortaya konulabilir. Bu durumun doğum kontrol ilaçlarıyla veya progesteron hormonu ile tedavi edilmesi mümkündür.”
Adet görememenin tek başına rahim kanseri belirtisi olmadığının da altını çizen Prof. Dr. Orhan Ünal, “Bazı durumlarda 15 günde bir kanama yaşanabilir. Bu durumda rahimde bir polip bulunabilir. Ya da polipin altında gizlenen kanser gelişimi söz konusu olabilir. Bu kişilerin mutlaka bir doktor kontrolüne gitmeleri gerekiyor ki özellikle menopoz çağında görülen kanamalarda mutlaka doktor tarafından gerekli görüldüğünde biyopsi aldırmaları hayati önem taşır. Bununla birlikte obezite, diyabet ve hipertansiyonun da rahim kanseri açısından risk oluşturabileceği hatırlanmalı ve düzenli kontroller ihmal edilmemeli.”
Hem vajinal smear hem HPV testinin beraber yapıldığı durumlarda 5 yılda bir inceleme gerekebileceğini belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Orhan Ünal, muayene aralıkları hakkında ise şu bilgileri paylaştı:
“Ailesel bir faktör varsa özellikle ailesinde rahim, meme, yumurtalık, kolon kanseri olan kişilerin her yıl bu kontrolleri yaptırması gerekiyor. Erken dönemde yakaladığımız bir kanserin sadece rahim almak suretiyle kurtulma şansı çok yüksektir. Bu sayede 5 yıllık yaşam şansı yüzde yüze kadar ulaşabiliyor. Geç kalınması durumunda ise, rahimin kas dokusuna ve oradan da lenf bezlerine yayılım gerçekleşebiliyor. Bu durumda ameliyat şansı da zorlaştığı gibi ameliyatın yanında radyoterapi ve kemoterapiye ihtiyaç duyuluyor.”
Anne olmak isteyen kişilere dikkat çeken Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Orhan Ünal, “Rahim içi kanserlerinde kanser rahim duvarına çok fazla ilerlemediyse yüzeyde kaldıysa bunları ameliyat etmeden yüksek doz progesteron ile yani ilaçla tedavi edebiliyoruz. Bu aşamada tedavi tamamlandıktan sonra 6 aylık tedavi sonrası alınan biyopsilerde tümör hücresine rastlanmadıysa bir an önce hamile kalmalarını öneriyoruz. Yumurtalık kanserlerinde erken evrede veya tek yumurtalıkta ise karın içerisinde bir yaygınlık yoksa tek taraflı yumurtalığın alınması ve takiplerle doktor önerisiyle bazı kanser türlerinde cerrahi sonrası gebeliğe müsaade edilebilir” dedi.
”
Alo Yeditepe