İstanbul’da yaşayan 18 yaşındaki Berkay Derviş Yaldız, 2019 yılının şubat ayında aniden rahatsızlandı. Kalp çarpıntısı şiddetlenen ve halsizleşen genç, ailesi tarafından hastaneye kaldırıldı. Tetkikler sonucunda Yaldız’a lösemi teşhisi konuldu. Apar topar tedavi süreci başlayan Berkay, öğretmenlerinin desteğiyle liseden mezun oldu. Mezuniyet kepini hastane odasında atan Yaldız, sınava girip hayalindeki bölümü kazandı. İstanbul’da yaşayan Berkay Derviş Yaldız’ın yaşam azmi herkesi kendine hayran bıraktı. Lise son sınıfta okurken aniden şiddetli kalp çarpıntısı ve halsizlik yaşayan Yaldız anne ve babası tarafından hastaneye kaldırıldı.
Doktorların kan tahlili ve çeşitli tetkikler yaptıkları gence lösemi tanısı konuldu. Hastalığı duyduğu an büyük üzüntü yaşayan aile, Berkay için ayakta durdu. Her şeyi bir kenara bırakıp tedavi sürecine odaklanıldı. Berkay, Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Çocuk Hematoloji Uzmanı Dr. Çetin Timur, tarafından sürdürülen 9 aylık zorlu tedavi sürecinin ardından hastalığı yendi.
Bu süreçte öğretmenlerinin desteği ile okulunu bitiren Berkay, mezuniyet kepini de hastane odasında attı. YKS’ye de giren genç, özel bir üniversitede görsel iletişim tasarımı bölümünü kazandı. Şu an tedavisi ilaçlarla evde devam eden genç, üniversite eğitimini başarılı bir şekilde tamamlamayı hedefliyor.
Üniversite sınavına hazırlandığı yoğun bir dönemde hastalıkla karşılaştığını ifade eden Berkay Derviş Yaldız, zorlu tedavi süreci hakkında şunları söyledi: Lise son sınıf öğrencisiydim, YKS’ye hazırlanıyordum yani yoğun bir dönem yaşıyordum. Belirtiler ilk başladığında çıkabildiğim yokuşları çıkamamaya başladım, halsizlik tavan yaptı. Kanserden hiçbir zaman şüphelenmedim. Başka bir hastalık olduğunu düşünüyordum. Acil olarak hastaneye gittik. Kan sonucuma doktorlar bile şaşırdı. Kemik iliği testi sonucunda ise lösemi teşhisi konuldu. Hastalığı duyduğum anda tabi çok üzüldüm, ancak çabuk toparladım. Çünkü üzülmemin faydalı olmayacağı bir süreçti. Tedaviye odaklanmaya başladık. Hocalarım destek oldular evde sınav yaptılar. Diplomamı bu şekilde aldım. Mezuniyet kepimi bile hastane odasında tedavi sırasında attım. O da tedavi sürecinde bana büyük moral sağladı iyi bir andı.”
Tedavi sürecinde zihni rahatlatmanın önemli olduğuna dikkat çeken Yaldız, “Sağlıktan önemli hiçbir şey yok. O nedenle tedavinize odaklanmaktan başka bir durumu kesinlikle düşünmemelisiniz. İnanmak çok önemli. En başında da bu kaygıları bırakmak geliyor. Kişinin kendini zihnen rahatlatması tedavi sürecinde çok önemli. Dersleri düşünmek hiç faydalı olmuyor. Tedavi sonrası yavaş yavaş derslerime odaklandım. Kısa sürede başarı sağladım, bu hiç zor değil. Şubat 2019'dan itibaren 6-7 aylık kritik bir tedavi sürecim oldu. Bu süreçte kendimi mutsuz edecek hiçbir şey düşünmedim. Evde kendi başıma çalıştım. Notlarım çok iyi gelmiyordu ama pes etmedim. Zor dönemin ardından bir de zorlu bir sınav süreci geçirdim. Sağlığımdan taviz vermeden derslerime de çalıştım. Süreç sonunda istediğim üniversitede, istediğim bölümü kazandım. Daha doğrusu uzun bir maraton sonrası bunu baş ardım” diye konuştu.
Tedavi boyunca oğlunun hep yanında olan anne Hülya Yaldız ise Berkay’ın moralini yüksek tutmak adına hep mutlu olmaya çalıştığını söyledi. ‘Oğlum için ayakta durdum’ diyen anne hastalıkla mücadele eden ailelere ise şu tavsiyelerde bulundu: “Biz ailecek neyin içine düştüğümüzü anlayamadık. Oğlum hem okuyan hem çalışan bir çocuktu. Kendimizi birdenbire onkoloji servisinde bulduk. İlk duyduğumda kriz geçirdim. İğnelerle 2 gün boyunca uyutuldum. Oğlum için ayakta durmak zorundaydım. Oğlum, 'anne senin gözlerin öyle olursa ben yaşayamam' dedi. ‘Ben oğlumu yaşatmak için ayakta durmak zorundayım’ dedim. Ona mutlu gözükmem gerekiyordu. Ayağa kalktım, dışarıda çığlık çığlığa ağlarken onun yanında güçlü göründüm. Oğlumun yanında gayet mutlu, pozitif, onunla şakalaşan bir anne oldum. Teşhis konulduktan bir hafta sonra da doğum günüydü 18'ine girecekti. Oğlumu yaşatmak adına bir anne olarak elimden gelen her şeyi yaptım. Ailelere tavsiyem ise asla hastalık psikolojisine girmesinler, 'biz bunu kazanacağız' desinler. Hastalıkla nasıl mücadele edebileceklerini düşünsünler. Tedavilerini aksatmadan doktorların uyarılarını da dikkate alsınlar. Moral olsunlar çocuklarına hasta gibi davranmasınlar." Hastanemiz ve bizi tedavi eden hocamız Dr. Çetin Beyin çok büyük emeği var. Çok kısa sürede tedavisine başladı. Tedavinin her aşamasında yanımızda oldu.
Ailece tedavi sürecinde hep umutlu olduklarını anlatan baba Orhan Yaldız da “Asla umudumuzu kaybetmedik. Ben Berkay'ın bu hastalığın üstesinden geleceğinden çok emindim. Çünkü çok azimli, başarılı, pes etmeyen bir çocuktu. Hastalıkla mücadele ettiği dönem liseden mezun oldu. Üniversite sınavına girdi ve sınavı kazandı. Hastane odasında kepini attı. O kep atma görüntüsü mezuniyet töreninde gösterildi. Bu bizim ve Berkay için büyük bir moral oldu” dedi.
Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Çocuk Hematoloji Uzmanı Dr. Çetin Timur, çocukluk kanserlerinin yüzde 30'unu löseminin oluşturduğunu anlatarak, “Berkay, 2019 yılının şubat ayında bize geldiğinde halsizlik, renk solukluğu ve çarpıntısı vardı. Muayenesinde boyun lenf bezlerinde ve dalakta büyüme belirlendi. Hastalıktan şüphelendiğimiz için tetkiklerini istedik. Koruyucu hücrelerinde azalma tespit edildi ve anemi tablosu vardı. Çarpıntı ve halsizliğin nedeni de buydu. Kanamayı artıran trombosit sayısında ciddi oranda düşüklükler vardı. Kemik iliği incelemesinde yüzde 90'dan fazla blast dediğimiz atipik hücreleri saptadık. Hastaya yapılan diğer tetkiklerle Akut lenfoblastik lösemi tanısını koyduk. Berkay'ın yoğun kemoterapisi yaklaşık 9 ay sürdü. Ateşinin yükseldiği sıkıntılı dönemleri oldu, kemoterapiye bağlı problemler yaşadık ama sonuçta hepsini atlattı ve tedavide başarı sağlandı” değerlendirmesinde bulundu.
Lösemi 25 bin çocukta 1 görünüyor. Ancak bazı durumlarda daha sık gözükebiliyor. Ama çocukluk kanserleri içerisinde lösemi en sık görülen kanser türü. Çocukluk kanserlerinin yüzde 30'unu lösemi oluşturuyor. Günümüzde löseminin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu hatırlatan Hematolog Dr. Çetin Timur, “Yüzde 90'lara varan bir başarı oranı var.
Hastalığın bir takım diğer hastalıkları da taklit edebilen öncül belirtileri var. Lösemi hücrelerinin anormal seviyede çoğalması kemik iliğinde diğer sağlıklı kan hücrelerin yapımını engelliyor. Hastalık kırmızı kan hücrelerinde veya anemi, lökosit dediğimiz koruyucu hücrelerde azalma nedeniyle ya da tekrarlayan üst solunum yolu enfeksiyonları gibi ateşli hastalıklar, kan pulcuklarında (trombositlerde) azalma sonucu; çeşitli şekilde kanamalar ve morarmalar şekline görülebilir. Hastalar; kemik ve kemik iliği tutulumuna bağlı sebepsiz bacak ağrılarından yakınabilir. Tabii bunlar olduğunda hemen en kötüsü akla gelmemeli, bunların çoğunun sebebi önemsizde olabilir. Bu gibi durumlarda önemli olan muhakkak aile hekimine veya ilgili hekime başvurmak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
”
Alo Yeditepe