Yenidoğan bebeğin muayenesi aslında henüz bebek doğmadan çocuk hekimi doğumhaneye veya ameliyathaneye girdiği andan itibaren başlar. Yeditepe Üniversitesi Bağdat Caddesi Polikliniği Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı, doğumun hemen öncesinde bebekle, anneyle hamilelik dönemiyle ilgili ayrıntılı bilgi almak, risk faktörlerini belirlemek, doğum sonrası ilk olarak bizi nelerin bekleyebileceğini öngörmek bebeğin sonraki takipleri açısından çok önemlidir diye konuştu.
Bebeğiniz dünyaya geldi, onun mis gibi kokusunu duydunuz ve şimdi sıra geldi onun rutin muayenelerine... Bebek doğduktan sonra ayrıntılı bir fizik muayeneden önce bebeğin yaşamsal fonksiyonları, acil bir müdahaleye ihtiyacı olup olmadığı değerlendirilir. Ağlayıp ağlamadığı, solunumunun olup olmadığı, ilk değerlendirilen parametrelerdir. Aynı zamanda bu amaçla bebeğin kas tonusu, kalp atımının varlığı ve hızı, ağrılı uyaranlara verdiği cevap (refleks yanıt), cilt rengi, solunum varlığı ve hızına bakılır. Bu beş parametreme her biri 0-2 arasında bir puanlandırma sistemiyle değerlendirilir. İşte bu değerlendirmelerin adına Apgar Skoru diyoruz.
Apgar Skoru, Amerikalı bir anestezi hekimi olan Dr. Virginia APGAR tarafından 1952 yılında tanımlanmıştır. Bu skor bebeğin doğar doğmaz çocuk hekimleri tarafından standardize bir şekilde değerlendirilmesini sağlar. Bebek doğduktan sonraki 1. ve 5. dakikada olmak üzere 2 defa bazı özel durumlarda ise 10. dakikada da 3. defa bakılır. Apgar, 7-10 arasında olan bir bebeğin durumu gayet iyi diyebiliriz ve anne yanında takip edilebileceğini öngörebiliriz. Eğer bu skor 4-6 arasında ise bebeğin müdahaleye ve desteğe ihtiyacı vardır ve 0-3 arasında ise bebeğin durumu kötüdür ve acil yenidoğan canlandırma basamakları uygulanmaya başlanır. Apgar skoru bize bebeğin doğduğu ilk dakikalardaki genel durumu ile ilgili bilgi verir. Apgar skorunun beynin oksijensiz kalması yani asfiksi dediğimiz durum veya nörolojik bir problemi öngörmek amacıyla kullanılmasının uygun olmadığı son yıllarda yapılan çalışmalarda gösterilmiştir.
Yapılan ilk değerlendirilmelerin ardından öncelikle bebeğin göbeği sıvazlanarak kesilir ve göbek kordonunda normalde bulunması gereken 2 atardamar ve bir toplardamar varlığı değerlendirilir. Bundan sonra da bebeğin ayrıntılı sistemik fizik muayenesi yapılmaya başlanır.
Baş boyun muayenesinde kafa şekli, doğum esnasında oluşabilecek travma bulgularının (kaput suksadaneum, sefal hematom, periferik fasial paralizi) varlığı, göz yapısı, kulakların şekli ve yapısı, ağız içi bütünlüğü damak yapısı ve hepsiyle beraber konjenital (doğumsal) anomali düşündürecek herhangi bir bulgu olup olmadığına bakılır. Aynı zamanda her iki burun deliğinin açık olup olmadığına ince bir sonda yardımıyla bakılır. Kalp, akciğer ve batın muayenesinin ardından kolların ve bacakların yapısı, hareketi, parmak sayılarının normal olup olmadığına bakılır. Yine doğum travmasına bağlı bulgular (klavikula kırığı, brakial pleksus zedelenmesi) değerlendirilir. Ayrıca, avuç içinde Down sendomuna özgü yatay Simian çizgisinin olup olmadığının değerlendirilmesi yapılır.
İlk muayene basamaklarından birisi de omurga yapısının değerlendirilmesidir. Omurga bütünlüğü skolyoz dediğimiz omurgada herhangi bir eğrilik olup olmadığına, ayrıca özellikle bel ve kalça bölgesinde omurgada açıklık varlığına veya açıklık olabileceğini düşündüren gamze (sakral dimple) veya bölgesel tüylenme artışının varlığına bakılır.
Bundan sonra genital bölge muayenesine geçilir. İlk olarak anüsün açık olup olmadığına bakılır. Ardından kız bebeklerde vaginal açıklık labiumlar değerlendirilir, erkek bebeklerde penis yapısı ve mutlaka testislerin skrotumda yani kesede olup olmadığına bakılır.
Yenidoğan bebeğe özgü cilt bulgularının değerlendirilmesi de önemlidir. Özellikle bebeklerde daha çok sırt ve bel bölgesinde mongol lekesi adını verdiğimiz morumsu-mavimsi cilt lekesi görülebilir, tamamen normaldir ve en geç 5 yaş civarında kendiliğinden kaybolur. Yine yenidoğan döneminde gördüğümüz hemanjiom yani damarsal genişlemeyle giden, takip ve tedavisi boyutuna ve bulunduğu yere göre yapılan lezyonların varlığı değerlendirilir. Bu ayrıntılı fizik muayenenin ardından ailelerin en çok merak ettiği bölüm olan kilo, boy ve baş çevresi ölçümü yapılır.
Muayene basamaklarını tamamladıktan sonra bebeğe ilk olarak intramüsküler (kas içine) K vitamini yapılır. K vitamini kanın pıhtılaşması için gereken faktörlerin sentezinde rol oynayan olmazsa olmaz bir vitamindir. Maalesef anneden bebeğe geçmez ve anne sütünde de yeterli miktarda bulunmaz. Bu yüzden K vitamini uygulaması herhangi bir kanama pıhtılaşma bozukluğunun önüne geçilmesi açısında hayati bir önem taşır.
K vitamin uygulamasıyla birlikte ciddi bir bulaşıcı hastalık olan Hepatit B aşısının ilk dozu da yapılır. Yine annenin doğum kanalından bebeğe bulaşıp ciddi göz enfeksiyonuna neden olabilecek bakterilere karşı korumak için bebeğe antibiyotikli göz damlası uygulanır.
Bebek cilt üzerinde onu ısı kaybından koruyan Verniks kazeoza dediğimiz yağlı bir tabaka ile doğar. Yenidoğan bebeklerde ısı kaybı çok kolay olabileceği için, anneden bebeğe geçebilecek bulaşıcı hastalık (hepatit, HIV vs) varlığı dışında doğum sonrası en az ilk 24 saat bebeğe banyo yaptırılmaması gerekir. Bebek hastanede yattığı süre boyunca düzenli muayenesi, tartı takibi yapılır ve anne sütü ile beslenmesi konusunda gerekli destek verilir. Ayrıca sarıklık açısından da yakından takip edilir. Taburculuk sonrası da rutin kontrollerle tartı alımı ve sarılığı takip edilir.
Sağlık Bakanlığı'nın yenidoğan bebek tarama programında toplumda sık görülen ama en önemlisi erken dönemde hiçbir bulgu vermeyen ve maalesef tedavi edilmediği taktirde ise kalıcı ciddi sekel bırakan ancak erkan tanı ve tedavi ile de sekellerin önlenebildiği 4 hastalık için topuk kanı ile tarama yapılır.
Bu hastalıklar Konjenital Hipotiroidi, Biotinidaz Eksiliği, Fenilketonüri ve Kistikfibrozistir. Burada en önemli nokta bu bebekler doğduklarında tamamen sağlıklıdır, bu hastalılar hiçbir şekilde erken dönemde bulgu vermez. Hastalıklar bulgu vermeye başladıklarında ise aslında geç kalınmış ve geri dönüşü olmayan hasarlar oluşmaya başlamıştır. Örneğin konjenital hipotirodi; tiroid hormonu azlığı, yetersizliği veya tamamen tiroid bezinin yokluğunda tamamen sağlıklı doğan bir bebekte zamanla gelişim geriliği ve en önemlisi zeka geriliği görülür. Eğer biz bu tarama programıyla erken dönemde bu hastalığı saptarsak hemen tedaviye başladığımızda bu çocuklar her yönleriyle tamamen sağlıklı ve normal bireyler olarak yetişirler. İşte bu tarama testlerinin yani doğumdan sonra bebek beslenmeye başladıktan 48. Saat sonunda alınan topuk kanıyla yapılması bu denli önemlidir. Yine Sağlık Bakanlığı'nın tarama programı kapsamında yenidoğan bebeklere doğum sonra genellikle ilk hafta çerisinde işitme testi yapılır. Birinci aylarında da doğumsal kalça çıkığı açısından kalça ultrasonu yapılır.
Göz muayenesinin de taburculuk sonrası ilk muayenede ve takip eden her kontrolde 1 yaşına kadar düzenli yapılası çok önemlidir. Özellikle oftalmoskop ile kırmızı yansıma testi yaparak doğumsal katarak veya göz içi doğumsal patolojileri varlığı değerlendirilir. En ufak bir şüphede hastanın göz hekimine yönlendirilmesi gerekir. Bunun dışında 1 yaşında mutlaka göz muayenesi için göz hekimine başvurulması gerekmektedir.
”
Alo Yeditepe