Hipertansiyon Nedir?
Hipertansiyon, damarlarımızdaki basıncın normalden yüksek olması olarak tanımlanabilir. Atardamar içi basıncın belirlenmiş normal değerlerde olması gerekmektedir. Uluslararası kılavuzlara göre, kan basıncının bu belirlenen 140'a 90 mm civanın üzerindeki bir basınçta olması durumunda hipertansiyondan bahsedilmektedir.
Hipertansiyon dünya genelinde en yaygın görülen hastalıkların başında yer almaktadır. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 1,4 milyar insanda hipertansiyon olduğu, bunun 2020'lerin sonunda 2 milyara da yaklaşacağı da tahmin edilmektedir.
Kaç Çeşit Hipertansiyon Vardır?
İki çeşit hipertansiyon vardır. Esansiyel hipertansiyon ve sekondor hipertansiyon olarak da tanımlanan ikincil hipertansiyon. Esansiyel hipertansiyonun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte daha yaygın görülmektedir. Sekonder hipertansiyon ise 100 hastanın birinden azında görülmektedir. Özellikle böbrekler, böbrek atardamanları veya böbrek üste bezlerinden kaynaklanan farklı sorunlar sekonder hipertansiyon için tetikleyici olabilmektedir.
Hipertansiyonda Risk Faktörleri Nelerdir?
Hipertansiyon için temel risk faktörü genetiktir. Genetik dışında fazla kilo, aşırı tuzlu beslenmek, düzenli olarak alkol tüketiminin fazla olması temel hipertansiyondan sorumlu risk faktörleri arasında yer almaktadır.
Dirençli Hipertansiyon Ne Demektir?
Dirençli hipertansiyon, üç ve daha fazla antihipertansif, yani tansiyon tedavisinde kullanılan ilaca rağmen kişinin kan basıncının kontrol altına alınamamasıdır. Bu kişilerde genellikle 3,4,5 tansiyon ilacı kullanımına rağmen tansiyon ölçüldüğünde 140'a 90 mm civa ve üzerinde tansiyon değerleri görülmektedir. Bu durum dirençli hipertansiyon olarak tanımlanmaktadır.
Dirençli Hipertansiyonun En Çok Hangi Yaşlarda Görülür?
Dirençli hipertansiyon her yaşta ortaya çıkabilen bir durumdur. Çünkü dirençli hipertansiyonun bazı alt gruplarında farklı hastalıklar sebebiyle de oluştuğu görülmektedir. Örneğin böbrek üstü bezinde aşırı stres hormonu salınımına sebep olan bir küçük adenom veya küçük bir kitle varlığında, böbrek atardamarlarının darlıklarında ya da kortizol salınımının fazla olduğu bazı durumlarda dirençli hipertansiyon görülebilmektedir. Bu hastalıkların her biri farklı yaş gruplarında ortaya çıktığı için dirençli hipertansiyon da her yaşta ortaya çıkabilen bir sorundur.
Dirençli Hipertansiyonun Nedenleri Nelerdir?
Dirençli hipertansiyonda en sık rastlanan sebep hastanın ilaçlarını düzenli olarak kullanmaması, aksatmasıdır. Başka bir ifadeyle ilaç sadakatsizliğidir. Bunun yanı sıra: hastanın günlük tuz tüketiminin fazla olması, aşırı alkol tüketmesi de dirençli hipertansiyon gelişiminde etkili olabilmektedir. Bunun yanında çok nadir görülmekle birlikte, böbrek üstü bezi ve böbrek atardamarı kaynaklı sorunlar da bu durumun ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.
Dirençli Hipertansiyon Tanısı Nasıl Konur?
Dirençli hipertansiyon tanısında öncelikle hekim muayenesi önemlidir. Muayene sırasında hastanen kan basıncının ölçülmesi ve hastanın ev ölçümleriyle karşılaştırılması ve değerlendirilmesi önemlidir. Buna ek olarak ihtiyaç duyulduğunda tansiyon holter ile 24 saatlik kan basıncı ölçümü ile dirençli hipertansiyon tanısı konabilmektedir.
Dirençli Hipertansiyon Nasıl Tedavi Edilir?
Dirençli hipertansiyon tedavisi aslında bütüncül bir tedavi gerektirmektedir. Hem ilaç tedavisi hem de hastanın yaşam tarzı değişikliği ile birlikte yürütülmesi önemlidir. Tuz kısıtlaması, varsa fazla kilosundan kurtulması, düzenli egzersiz yapması öncelikli olarak hastanın yapması gerekenler arasında yer almaktadır.
Tedavinin önemli bir diğer parçasını ise ilaç tedavisi oluşturmaktadır. Özellikle hastanın yaşına, fiziksel özelliklerine uygun ilaç tedavisinin sürdürülmesi gerekmektedir.
Bütüncül tedavide son yıllarda ilaç dışı bazı girişimsel yöntemler de gündemde yer almaktadır. Bunların en önemlisi de renal denervasyondur. Normal sağlıklı bir insanda kan basıncının kontrol altında tutulması, santral sinir sistemi ve bağlantılı sinir ağları, böbreklerimiz ve atardamar sistemi arasındaki sinyal iletimleri ile sağlanır. Bu sinyaller, özellikle böbrek atardamarları çevresinde bulunan sempatik sinir lifleri tarafından üretilir. Dirençli hipertansiyonu olan hastalarda, bu sempatik sinir lifleri aşırı aktivite göstererek normalin çok üzerinde sinyal üretimine ve buna bağlı olarak da aşırı stres hormonu salınımına sebep olurlar. Aşırı stres hormonu salınımına bağlı olarak ise uygunsuz kan basıncı artışları olur. Renal denervasyon işlemi ile yapılan, böbrek atardamarlarının çevresindeki bu uygunsuz aktivite gösteren sinir liflerine radyofrekans enerjisi verilerek bu liflerin uygunsuz aşırı aktivitelerinin baskılanması ve kan basıncının yükselmesinin engellenmesidir. İşlem teknik olarak anjiyografi prensipleri ile anjiyo laboratuarlarında uygulanır. Genellikle kasık atardamarından girilerek böbrek atardamarlarına ulaşılır ve böbrek atardamarlarının içine girmemizi sağlayan kateter adını verdiğimiz özel cihazlar ve radyofrekans enerjisi sağlayıcı cihaz yardımı ile böbrek atardamarları etrafındaki sinir liflerine ablasyon işlemi uygulanır. Her iki böbrek atardamarına ayrı ayrı yapılan ablasyon işlemi bittikten sonra ise, kateterler vücut dışına çıkarılarak kasık atardamarı giriş bölgesi anjiyografik teknik ile kapatılır. Hasta o gece hastanede takip altında kaldıktan sonra çoğunlukla ertesi gün taburcu edilir.
Bu tamamlayıcı girişimsel yöntem, özellikle dirençli hipertansiyonu olan hastalarda 3 veya daha fazla anti hipertansif ilaç almasına rağmen kan basıncı kontrolü sağlanamayan hastalarda, klinik kullanıma giren etkili, güvenli, orta ve uzun vadeli sonuçları yayınlarla da destekli şekilde uygun olan ve güvenle kullandığımız bir yöntem olarak yerini almıştır.”
Özetle yaşam tarzı değişikliği, ilaç tedavisi ve girişimsel tedavi yöntemleri hipertansiyon, özellikle dirençli hipertansiyon tedavisinin bütünleyici tedavinin temel yapı taşlarını oluşturmaktadır.
Dirençli Hipertansiyon Tedavi Edilmezse Ne Olur?
Hipertansiyonun etkileri; akut etkiler yani ani gelişen ciddi akut etkiler ve kronik etkiler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Akut etkiler damar içerisindeki basıncın yüksekliği damarda yırtılmalara sebep olabilir. Aort diseksiyonu olarak tanımlanan ana damarda oluşabilecek yırtılma kişide hayati risk oluşturabilmektedir. Diseksiyon dışında beyin kanamaları veya ciddi akut organ hasarları, tansiyonun aniden yükseldiği çok ciddi düzeylerde kan basıncı yüksekliğinin olduğu durumlarda ortaya çıkabilmektedir.
Hipertansiyon akut bir hasar vermese de kronik zeminde yıllar içinde vücuda zarar verebilmektedir. Bu nedenle hipertansiyon “sessiz katil” olarak tanımlanmaktadır. Kalp damar hastalıkları, damar sertliği hipertansiyonun neden olabileceği kronik sorunlardan bazılarıdır. Bunun dışında, küçük damarlarda da hasar bırakarak farklı organları da risk altına sokmaktadır. Böbrek yetersizliği, kalp yetersizliği gibi durumlar hastalarda hem akut hem de kronik dönemde hayati risk oluşturmaktadır. Bu nedenle hipertansiyon mutlaka iyi tedavi edilmelidir.
”
İlgili Yazılar
- Kalp Hastalıklarında Risk Faktörleri
- Kalp Kapak Hastalıkları ve Tedavi Yöntemleri
- Kalp Hastalıkları Risk Faktörleri Kadın ve Erkeği Nasıl Etkiliyor?
- Kalp Krizi Nedir? Kalp Krizi Belirtileri Nelerdir?
- Karotis Arter (Şah Damarı) Hastalığı
- Damar İçi Ultrason (IVUS) Nedir?
- Hipertansiyon Tedavisinde Renal Denervasyon
- TAVI Nedir?
- Kalbiniz Kışa Hazır mı?
- Türk Hekiminin Geliştirdiği Tekniği Yerinde İzlemeye Amerika’dan Profesörler Geldi!
- Kalp Krizi Belirtileri
- Tansiyon Holter
- Koroner BT Anjiyografi (Sanal Anjiyo)
- Türk Hekimin Geliştirdiği Teknik Literatüre Girdi
- Ritim Bozukluklarının Nedenleri 3 Boyutlu Görüntülenebiliyor
- Ritim Bozukluklarında Kalıcı Tedavi Sağlanabiliyor mu?
- Uzmanı Uyarıyor : Bayılma Halinde Önce Kalp Doktoruna Gidin
- Kadın Kalbiyle İlgili Doğru Bilinen Yanlışlar
- 2025'e Kadar Hipertansiyon Hastalarının 1.5 Milyara Ulaşacağı Düşünülüyor
- Yüksek Tansiyon Riski Yüksek Rakımlara Çıkıldıkça Artıyor