Kalbin düzenli atışını sağlayan özel bir elektriksel iletim sistemi bulunmaktadır. Bu sistem kalbin ne kadar hızlı, yavaş veya düzenli atacağını belirler. Elektriksel iletimde ortaya çıkan her türlü aksama veya düzensizlik kalp ritim bozukluğu (aritmi) olarak adlandırılmaktadır. Ritim bozuklukları farklı şekillerde görülebilir. Bazıları kalbin üst odacıklarından (kulakçık kaynaklı), bazıları ise alt odacıklarından (karıncık kaynaklı) kaynaklanır. Bu nedenle aritmiler, kaynağına ve ciddiyetine göre gruplara ayrılmaktadır.
Kalp ritim bozukluklarının nedenleri kişiden kişiye farklılık gösterebilmektedir. Bazı kişilerde genetik faktörler söz konusu ikin bazı kişilerde de doğuştan gelen kalp yapısal özellikleri bu duruma yol açabilir. Örneğin, kalpte normalde olmaması gereken ek elektriksel iletim yolları aritmilerin gelişmesine neden olabilir. Aynı zamanda sonradan gelişen kalp krizi, kalp kapak hastalıkları, obezite veya uyku apnesi gibi durumlar da ritim bozuklukları için neden teşkil edebilmektedir.
Bununla birlikte, bazen kalp yapısı tamamen normal olan kişilerde de ritim bozuklukları görülebilir. Bu durumlarda genetik yatkınlık ve çevresel faktörler ön plana çıkar.
Kalp ritim bozukluklarının en sık görülen belirtisi çarpıntıdır; yani kalbin hızlı, düzensiz veya güçlü atması hissi. Bunun yanı sıra, bazı kişilerde halsizlik, yorgunluk ve egzersiz sırasında çabuk yorulma görülebilmektedir. Bazı kişilerde de ritim bozukluğuna bağlı olarak nabız çok düşebilir. Bu durumda, baş dönmesi, bayılacakmış gibi hissetme veya gerçek bayılma gibi şikayetler ortaya çıkabilmektedir.
Bazı ritim problemleri, özellikle ekstrasistol adı verilen erken atımlar ile kendini gösterir. Bu tabloda hasta, kalbinin teklediğini, ardından kısa bir duraklama olduğunu hissedebilir.
Dolayısıyla hastanın ritim bozukluğunun tipi ve şiddetine göre de belirtiler ve hastanın şikayetleri değişiklik gösterebilmektedir. Bu nedenle kesin tanı için her çarpıntı veya düzensizlik mutlaka bir hekim tarafından değerlendirilmelidir.
Kalp ritim bozuklukları, türüne ve nedenine bağlı olarak farklı yaş gruplarında gözlenebilmektedir. Örneğin, en sık rastlanan ritim bozukluğu olan atriyal fibrilasyonun sıklığı yaşla birlikte artar. 70’li yaşlardan itibaren yaklaşık yüzde 20 görülme sıklığına ulaşır. Buna karşın, bazı ritim problemleri daha genç yaşlarda veya hatta anne karnında bile görülebilmektedir. Ancak genel olarak kalp ritim bozukluklarının sıklığının yaş ilerledikçe arttığına ancak gençlerde de gözlenebildiği unutulmamalı.
Kalp ritim bozukluklarının onlarca türü bulunmakla birlikte en sık rastlanan atriyal fibrilasyondur. Atriyal fibrilasyon; kalbin üst odacıklarından (kulakçıklardan) kaynaklanan bir ritim bozukluğudur ve inmenin de en sık nedenidir. Atrial fibrilasyon kişinin yaşam kalitesini ciddi oranda etkileyen bir sorundur. Hatta bazı durumlarda yaşam süresini kısaltabildiği gibi kalp yetersizliğine kadar uzanan ciddi tablolara neden olabilmektedir. Bir başka ritim bozukluğu türü ise ventriküler taşikardilerdir. Kalbin alt odacıklarından (karıncıklardan) kaynaklanan bu tür ritim bozuklukları özellikle yapısal kalp hastalıkları veya kalp krizi sonrası sık görülür ve hayati risk oluşturabilmektedir.
Özetle, kalp ritim bozuklukları basit ve masum olabileceği gibi, ciddi ve hayatı tehdit eden boyutlarda da olabilmektedir. Belirtiler ve şiddet, kişiden kişiye değişiklik gösterebilir; bu nedenle her ritim bozukluğu ciddiye alınması gereken sorundur.
Kalp ritim bozukluklarının teşhisinde en sık kullanılan yöntem EKG (elektrokardiyografi)’dir. Halk arasında “kalp şeridi” olarak bilinen EKG, kalbin elektriksel aktivitesini birkaç saniyelik kayıtla gösterir. Ancak her zaman ritim bozukluğunu bu kısa sürede yakalamak mümkün olmayabilir. Böyle durumlarda, Holter cihazı devreye girer. Holter, hastanın üzerine takılan ve 24-48 saat ya da daha uzun süre boyunca kalp ritmini sürekli olarak kaydeden taşınabilir bir cihazdır. Bu sayede çarpıntıların hangi durumlarda ortaya çıktığı ve ritmin nasıl değiştiği ayrıntılı olarak görülebilir. Son yıllarda akıllı saatler de ritim bozukluklarının tanısında yardımcı olmaya başlamıştır. Özellikle EKG çekme özelliği olan saatler, nadiren çarpıntı yaşayan kişilerde oldukça faydalı olabilmektedir. Kullanıcı, saatteki EKG fonksiyonunu çalıştırarak yaklaşık 10 saniyelik kayıt alabilmekte. Bu kayıtlar pratikte hekimin bilgi edinmesine yardımcı olabilmektedir.
Kalp ritim bozukluklarıyla ilgili hastaların bilmesi gereken en önemli nokta en önemli mesajlarından biri, tedavi edilebilir olmalarıdır. 40-50 yıllara uzanan süre boyunca çarpıntı şikâyetiyle yaşayan birçok hasta, uygun tedavi yöntemleri sayesinde sağlığına kavuşabilmektedir.
İlaç tedavisi: Kalp ritmini düzenlemeye veya çarpıntıyı kontrol altına almaya yardımcı olur.
Ablasyon (yakma) tedavisi: Kateterle kalp içine girilerek, ritim bozukluğuna yol açan odak veya ekstra elektriksel yollar yakılır. Bu yöntem bazı ritim bozukluklarında küratif (tamamen tedavi edici) olabilmektedir.
Kateter ablasyon, kasıktaki toplardamar veya atardamarlardan ince kateterlerin kalbin içine gönderilmesiyle yapılan bir tedavi yöntemidir. Bu kateterler, kalbin elektriksel aktivitesini kaydederek çarpıntının kaynağını tespit eder. Üç boyutlu haritalama sistemleri yardımıyla soruna neden olan bölge belirlenir ve bu bölge kontrollü bir şekilde ortadan kaldırılır.
Ablasyon işlemi ısı (radyofrekans), soğuk (kriyoterapi) ya da son yıllarda geliştirilen elektrik enerjisi (pulsed field ablation) yöntemleri ile yapılabilir. Uygun hastalarda başarı oranı oldukça yüksektir.
Kateter ablasyon hemen hemen tüm ritim bozukluklarında uygulanabilmektedir. Kulakçık kaynaklı ritim bozuklukları, atriyal fibrilasyon, ventriküler taşikardiler, ve bayılma ile seyreden bazı aritmilerde, başarılı sonuçlar elde edilmektedir.
Kalp ritim bozukluklarının onlarca türü bulunmakla birlikte en sık rastlanan atriyal fibrilasyondur. Atriyal fibrilasyon; kalbin üst odacıklarından (kulakçıklardan) kaynaklanan bir ritim bozukluğudur ve inmenin de en sık nedenidir. Atrial fibrilasyon kişinin yaşam kalitesini ciddi oranda etkileyen bir sorundur. Hatta bazı durumlarda yaşam süresini kısaltabildiği gibi kalp yetersizliğine kadar uzanan ciddi tablolara neden olabilmektedir.
Bir başka ritim bozukluğu türü ise ventriküler taşikardilerdir. Kalbin alt odacıklarından (karıncıklardan) kaynaklanan bu tür ritim bozuklukları özellikle yapısal kalp hastalıkları veya kalp krizi sonrası sık görülür ve hayati risk oluşturabilmektedir.
Özetle, kalp ritim bozuklukları basit ve masum olabileceği gibi, ciddi ve hayatı tehdit eden boyutlarda da olabilmektedir. Belirtiler ve şiddet, kişiden kişiye değişiklik gösterebilir; bu nedenle her ritim bozukluğu ciddiye alınması gereken sorundur.
Evet, ritim bozuklukları bazen başka hastalıklarla karıştırılabilmektedir. Özellikle panik atak bu duruma en sık örnektir. Panik atakta genellikle yalnızca çarpıntı değil; nefes darlığı, vücutta uyuşmalar, yoğun kaygı ve ölüm korkusu gibi ek belirtiler de eşlik eder. Ritim bozukluklarında ise genellikle hiçbir uyarı olmadan aniden başlayan çarpıntı ve nabızda hızlanma ön plandadır. Ancak bu çarpıntı anı çoğu zaman muayene sırasında yakalanamaz. Bu nedenle bazı hastalar yanlışlıkla panik atak tanısı alabilmektedir. Dolayısıyla sorunun gerçekten bir ritim bozukluğundan kaynaklanıp kaynaklanmadığını araştırılmalıdır.
Erken müdahale ritim bozukluğu tedavisinde çok önemlidir. Gecikildiğinde kalpte yapısal değişiklikler meydana gelebilir. Bu durumda ritmi normale döndürmek zorlaşır ve hastalık kronikleşebilir. Erken tedavi, hem başarı oranını artırır hem de tekrar riskini azaltır.
Evet. Ritim bozukluklarının tedavisinde ilaçlar, ablasyon yöntemleri ve yaşam tarzı değişiklikleri birlikte kullanılabilir. Bunlar birbirinin alternatifi değil, tamamlayıcısıdır.
Evet. Özellikle doğuştan gelen aritmiler, ek ileti yolları veya supraventriküler taşikardi çocuklarda da görülebilir. Bu ritim bozuklukları tedavi edilebilir. Hatta bazı ritim problemleri anne karnında bile tespit edilebilmektedir.
Bazı ritim bozukluklarında genetik faktörler belirgin rol oynar. Örneğin aritmojenik sağ ventrikül displazisi (ARVD) genetik geçişle ilişkili bir ritim problemidir. Genetik yatkınlığı olan hastalarda, genetik danışmanlık ve gerekirse IVF (tüp bebek) yöntemiyle genetik tarama sayesinde hastalığın nesiller arası aktarımı engellenebilir. Böylece genetik aritmilerin çocuklara geçişi önlenebilir.
Bu içerik Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Tıbbi Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır.
”
Alo Yeditepe
