Yüksek tansiyonun ileri yaşlarla ilişkili gibi düşünülse de günümüzde daha erken yaşlarda görülmeye başladı. Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Aytek Şimşek, bu durumun genetik ve çevresel faktörlerden kaynaklandığını belirterek hayati bilgiler verdi.
Yüksek tansiyon ülkemizde her 3 kişiden birinde görülen önemli bir sağlık sorunu. Tedavi edilmediği takdirde kalp krizi, inme, böbrek yetmezliği ve körlük gibi ciddi sorunlara neden olabiliyor. Üstelik artık sadece ileri yaştaki kişileri değil gençleri de tehdit ediyor. Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Mustafa Aytek Şimşek, bu sinsi hastalığın gençlerde görülme nedenlerini ve tedavi yollarını şöyle açıkladı:
Değişik kaynaklarda farklı yaş grupları “genç hipertansiyon” olarak adlandırılsa da 50 yaştan önce başlayan hipertansiyonu “genç hipertansiyon” olarak tanımlamak mümkündür. Fakat bu yaş grubundaki kişilerde artan oranda hipertansiyon görülmesi artık bu grubun genç hipertansiyon olarak sınıflandırılmasını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle bazı kaynaklar “genç hipertansiyon” sınırını 30 yaşına kadar düşürmüşlerdir. Adölesan çağda hipertansiyon içinse çeşitli kaynaklar 16-24 yaş arasını dikkate almaktadır.
Gençlerde hipertansiyonun artmasına sebep olan etkenler her hastalıkta olduğu gibi genetik ve çevresel faktörler olarak ikiye ayrılır. Bir kronik hastalık ne kadar erken yaşta ortaya çıkıyorsa kalıtsal temeli o kadar kuvvetlidir. Hipertansif genç hasta grubunda da aile öyküsü önemli bir risk faktörüdür. Birinci derece akrabalarda erken yaşta hipertansiyon varlığı kişinin hipertansif olma olasılığını belirgin bir biçimde artırır. Çevresel faktörler de yaşam tarzı ve maruz kalınan stresörleri ifade eder. Obezite, sedanter yaşam (yeterli düzeyde egzersiz yapmamak), fazla tuz tüketimi, sigara, fazla miktarda alkol, aşırı miktarda çay-kahve tüketimi hipertansiyon riskini belirgin biçimde artırmaktayken; modern hayatın getirdiği duygusal stres, uyku bozukluğu ve çevre kirliliği gibi faktörler de hipertansiyona belirgin yatkınlık yaratmaktadır.
Genç yaşta ortaya çıkan hipertansiyonda mutlaka düzeltilebilir bir faktörün varlığı araştırılmalıdır. Hipertansiyon başka bir hastalığa bağlı ortaya çıkmışsa buna sekonder hipertansiyon denir ve genç yaşta sekonder hipertansiyon sıklığı ileri yaşa göre çok daha yüksektir. Tiroid hastalıkları, böbrek üstü bezi hastalıkları, böbrek hastalıkları, metabolik hastalıklar ve uyku apnesi gibi hastalıklar mutlaka araştırılmalı eğer bunlar saptanamazsa kişiye primer hipertansiyon tanısı konularak buna göre tedavi edilmelidir. Kronik bir hastalık ne kadar erken yaşta ortaya çıkarsa vücutta yaratacağı tahribatın o kadar fazla olması beklenir zira kişi bu hastalıkla yaşıtlarından daha uzun süre yaşamak zorundadır. 10 yıl boyunca hipertansiyonla yaşamakla 30 yıl boyunca bu hastalıkla yaşamak elbette ki farklıdır. Bu nedenle genç yaşta hipertansiyon tanısı alanların mutlaka hedef kan basıncı değerlerine hem ilaç tedavisi hem de yaşam tarzı değişiklikleri ile ulaştırılması, düzenli takip edilmeleri ve hipertansiyonun yaratacağı organ hasarının (özellikle beyin, böbrek ve kalp) önlenmesi büyük önem taşımaktadır.
Hipertansiyona bağlı oluşan organ hasarı özellikle üç organı etkiler. Hipertansif bireylerde damar hasarına bağlı inme riski belirgin biçimde artar, ayrıca kronik ve iyi tedavi edilmemiş hipertansiyona bağlı vasküler bunama sıklığı artar. Kalpte hipertansiyona bağlı duvar kalınlaşması olur. Bu da kalbin yeterli miktarda kan ile dolmasını engelleyerek kalp yetersizliğine yol açabilir. Ayrıca hipertansiyon damar sertliği riskini belirgin biçimde artırır. Böbreğin de yüksek kan basıncına maruz kaldıkça doku düzeyi hasar görür ve fonksiyonu azalır. Son dönem böbrek hastalığının en önemli nedenlerinden biri uygun şekilde tedavi edilmemiş hipertansiyondur.
Hipertansiyon tüm yaş gruplarında çoğunlukla sessiz biçimde ilerleyebileceği gibi, baş ağrısı, baş dönmesi, görme problemleri, çarpıntı, hareketle nefes darlığı gibi belirtiler yaratabilir. Gençlerde hipertansiyon genellikle rastgele yapılan bir ölçümle saptanır. Genç yaşta sayılan belirtilere vücudun tolerasyonu yüksek olduğundan kişi bir şey hissetmeyebilir veya hissettiğini kan basıncı yüksekliğine bağlı olarak düşünmeyebilir. Bu nedenle genellikle tanı konulduğunda hipertansiyonun en az 6 ay-1 yıllık bir geçmişi olduğu kabul edilir.
Basın Yansımaları: sozcu
Alo Yeditepe