Günlük yaşam içinde, virüsler, bakteriler, kanserojen maddeler gibi birçok zararlı etkenle vücudumuz karşı karşıya kalabiliyor. Yaşamın devam etmesi ve hastalanmamak için bu maddelerle savaşmak gerekiyor ki bağışıklık sistemi bu noktada devreye giriyor. Bu maddelerin vücudumuza verebileceği zararlı etkileri yok etmeye çalıştığı için bağışıklık sistemi bizim hayatta kalabilmemiz için çok önemlidir.
Uzmanlar, küresel bir salgın olarak tüm dünyayı etkileyen yeni tip koronavirüsten (Kovid-19) korunmak için güçlü bir bağışıklık sisteminin önemine dikkati çekerken, özellikle dengeli ve zengin beslenme, kaliteli uyku ile egzersizin immün sistemin güçlendirilmesi için en temel unsurlar arasında yer aldığını belirtiyor.
Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı: - "İlk silahımız beslenme. Beslenmeye çok dikkat etmemiz gerekiyor. El yıkama, dezenfektan ve maske kullanımının yanında beslenme en önemli unsur. Her şeyden belli bir miktarda yemeyi öneriyorum. Ekmeği de kesmeden dengeli bir beslenme önemli. Bunun yanında C vitamini alımı çok önemli. Limon, portakal, mandalina ve kivi doğal C vitamini kaynakları" diye belirtti.
Bağışıklık sisteminin "Bir canlıdaki hastalıklara karşı savunma mekanizmasını oluşturan, patojenleri ve tümör hücrelerini tanıyıp onları yok eden, vücudu yabancı ve zararlı maddelerden koruyan bir sistem" olarak tanımlandığını belirten Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı, neredeyse tüm dünyaya yayılan, geçtiğimiz günlerde Türkiye'de de görülen Kovid-19 nedeniyle önemini giderek artırdı.
Uzmanımız bağışıklık sistemi güçlü olmayanlarda vücuda yayılması daha hızlı ve kolay olduğu bilinen corona virüsten korunmak için bağışıklık sisteminin doğal yöntemlerle güçlendirilebileceğini ifade etti.
Dengeli ve sağlık beslenmenin yanında, bağışıklık sisteminin kuvvetlendirilmesi için taze zencefil, zerdeçal, çörek otu, ıhlamur, meyve ve sebze tüketiminin önemini de vurgulayan uzmanımız konuya ilişkin soruları yanıtladı.
Bağışıklık sisteminin güçlü olup olmadığını ölçümlemek çok mümkün değildir. Yani bağışıklık sisteminin güçlü olup olmadığını gösteren bir test de yoktur. Yapılan bazı kan testleri ise kesin sonuç vermez, sadece ipuçlarıyla yol gösterici olur. Bunun için en önemli gösterge enfeksiyonlara yakalanmamak ya da hastalıklarla karşılaşıldığında en az zararla atlatabilmektir.
Bağışıklık sistemi herkeste genetik yapı, genel vücut yapısı gibi birçok farklı nedenlerden dolayı değişiklik gösterir. Yani herkesin bir bağışıklık sistemi haritası vardır. Çok yorulmak, stres altında kalmak ya da yetersiz beslenmek, diyabet, kanser, kalp hastalıkları gibi birçok etken bağışıklık sistemini zayıflatır.
Bağışıklık sisteminin zayıfladığının en önemli göstergesi kişinin sık enfeksiyon geçirmesidir. Örneğin kışın 3-4 kez üst solunum yolu enfeksiyonu geçirmek zayıf bağışıklık sisteminin en önemli göstergesidir. Genel olarak enfeksiyonlara yatkınlık zayıf bağışıklığı işaret eder. Özellikle şu an içinde bulunduğumuz pandemi ya de salgın dönemlerinde bağışıklığı zayıf kişilerde etkiler daha yoğun görülür.
Yaşlanmayla birlikte, vücudumuzda yaşanan biyokimyasal fonksiyon değişiklikleri hücrelerden organlara kadar birçok süreçte değişime neden olur. Son derece karmaşık olan bu değişiklerle birlikte bağışıklık sistemi de doğal olarak yaşlanır. Bu nedenle yaşlı kişilere çok daha fazla dikkat etmek gerekir.
Koruyucu immünglobinler bize anne sütüyle birlikte geçer. Daha sonra kişinin bağışıklık sistemi organları geliştikçe antikor üretmeye başlar. Anne sütünün koruculuğu ve önemi de buradan gelir. Daha sonraki yıllarda da genetik faktörlerden beslenmeye kadar birçok faktör bağışıklık sistemini etkiler. Ancak yaşlanmayla birlikte cildimizin yaşlanması gibi bağışıklık sistemimiz de yaşlanır. Bu nedenle yaşlılar, enfeksiyonlara daha yatkınlar. Grip dahi onlar için hayatı tehdit eden bir risk haline gelir.
Daha önce yaşanılan enfeksiyon hastalıklarıyla ilgili deneyimlerden, yaşlıların ya da gençlerin nasıl etkileneceğini biliyoruz. Ancak koronavirüs hakkında yeterince bilgi sahibi değiliz. Her geçen gün de yeni bilgiler ediniyoruz. Ancak şu ana kadar elde edilen istatistiklere baktığımızda yaşlıların riskli grubu oluşturduğunu biliyoruz. Çünkü yaşlılarda hem immün yaşlanma var hem de kronik hastalıklar. Örneğin gençlere göre hipertansiyon, diyabet, kalp hastalıkları gibi kronik hastalıkların daha fazla görülür. Yaşlılar bu nedenle çok daha fazla duyarlıdır.
Ancak bu durum hastalığın gençlerde olmayacağı anlamına gelmiyor. Ki ne yazık ki gençlerde de can kayıpları yaşandı. Fakat yaşanan bu kayıplarda hastaların bağışıklık sisteminin nasıl olduğunu ya da bağışıklık sistemi güçlü bile olsa koronavirüsün bu kişilerdeki etkisini henüz bilmiyoruz. Ama her gün yeni bilgiler ediniyoruz. Bu kişilerde sonucun böyle seyretmesinde bağışıklık sisteminin ne derece etkili olduğu ise ancak epidemiyolojik çalışmalar sonrasında netleşecektir.
Gençlerde hastalıkta ölüm oranı düşük olmakla birlikte hastalık görünüyor. Yani gençlerde de bağışıklık sistemleri düşündükleri kadar güçlü olmayabilir. Altta yatan farklı kronik sorunlar olabilir ya da hiçbir şey olmayabilir ve sadece virüsün gücü nedeniyle hastalık ortaya çıkabilir. Sonuçta, evet yaşlılara göre gençlerin daha avantajlı olduğu söylenebilir ama gençlerde de immün sistemleri çok güçlü olsa bile hastalık yaşanmayacağı anlamına gelmez.
Bu nedenle, benim bağışıklık sistemim güçlü, kronik hastalığım yok ya da gencim diye düşünüp rahatlamamak gerekiyor. Özellikle sosyal izolasyona çok dikkat etmek ve tüm hijyen kurallarına sıkı sıkıya uymak çok önemlidir. Sigara ve aşırı alkol tüketimi bağışıklığı çok zayıflatır bundan mutlaka kaçınmak gerekli.
İnsanlarda pandemi dönemindeyiz, kendimi korumalıyım düşüncesiyle çok fazla takviye ürünlere yönelebiliyor ya da daha önce tüketmedikleri ürünleri yoğun olarak tükettikleri gözleniyor. Ben bu durumun doğru olmadığını düşünüyorum. Herkesin belli bir beslenme alışkanlığı ya da yaşam şekli var. Bu nedenle bünyeyi de çok fazla şaşırtacak şeyleri yapmamak gerekli. Olması gerektiği gibi, proteinden zengin, yağ, karbonhidrat oranı dengeli, sebze, meyve, kuru baklagillerin yer aldığı dengeli bir beslenme düzeninin özellikle şu dönemde güçle bir etkisi var.
Bağışıklık sisteminin aşırı güçlenmesi diye bir şey söz konusu değil. Bağışıklık sistemini güçlendirmek adına gereğinden fazla takviye ürünlere ya da gıda ürünlerine yönelmek yarardan çok zarar getirebilir. Örneğin karaciğeri hassas olan bir kişinin çok fazla bitki çayı içmesi karaciğerinde toksik etki yaratabilir. Ya da bağışıklık güçlendirmek için kullanılan ürünler tedavisi devam eden hastalıklarda istenmeyen sonuçlara neden olabilir.
Bu nedenle düzeni çok fazla değiştirmemek ve her konuda dengeli gitmek gerekir. Örneğin katı diyetler ya da tam tersi obezite de bağışıklığı zayıflatır. Kişinin normal kilosunu koruması da önemlidir.
Şu dönemde bol su ile C vitamini düzeye bakmadan alınabilir. Ancak en önemli nokta alınması gereken tüm takviye gıdaların mutlaka hekim kontrolünde kullanılmasıdır. Örneğin bilinçsiz olarak D vitaminin fazla alınması sonucunda D vitamini zehirlenmesi olabilir.
”
Alo Yeditepe