İstanbul’da yaşayan 36 yaşındaki Ozan Buçan'ın boğazında takılma ve baskı hissi oluşması üzerine doktora gitti. Tiroid dokusunda 36 milimetre çapında nodül, yani beze tespit edilen Buçan'ın bu bezesinin kötü huylu olmadığı anlaşıldı. Kendisine ameliyat önerilen ve beze ile birlikte tiroid dokusunun da alınması gerektiğini öğrenen genç adam, kötü huylu olmayan bu nodül için tiroid dokusunun alınmasını ve boynunda bir kesi izi olmasını istemedi. Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Endokrin Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Erhan Ayşan'a başvuran Buçan'a, ultrasonografi cihazı yardımıyla, iğne ile eritme yöntemi yani, radyofrekans tedavisi uygulandı ve nodül eritildi.
Ailesinde birçok tiroid hastası olduğunu belirten Buçan sözlerine şöyle devam etti: “Bu nodül yani beze, rutin bir kontrol sırasında el muayenesiyle fark edildi. Ultrason kontrolünde de büyük bir nodülüm olduğu anlaşıldı. Bir süre sonra boğazımda baskı hissetmeye başladım. O dönem gittiğim doktor nodülün ameliyatla alınması gerektiğini söyledi. Ancak tiroid bezim sağlıklı olduğu için bu durum pek hoşuma gitmedi. Hemen araştırmaya başladım. Sonunda alternatif bir tedavi yaklaşımı olan radyofrekans yöntemini buldum. Erhan Hoca ile yaptığım görüşmede sorularıma doyurucu ve bilimsel cevaplar alınca, bu tedavi yöntemine karar verdim. Şu anda boynumdaki baskı hissi neredeyse tamamen ortadan kalktı. Tiroid hormonlarım normal çıktı. İki hafta içinde şikâyetlerim bitti diyebilirim."
Türkiye'de radyofrekans yönteminin çok fazla uygulanmadığını belirten Prof. Dr. Erhan Ayşan şu bilgileri verdi: "Yaptığımız ultrasonda hastamızın tiroidinin sol lobunda 36mm çapında bir nodül, yani beze tespit ettik. Biyopside nodülün iyi huylu olduğunu belirledik. Bu durumdaki hastalarımıza 3 farklı seçenek olduğunu söylüyoruz. Bunlardan birincisi hastayı takip etme, ikincisi ameliyat, üçüncüsü ise alternatif bir tedavi yaklaşımı olan radyofrekans yöntemidir. Bu hastamızda olduğu gibi, büyük boyutlu nodüllerde takip etme alternatifi risklidir; bunu ancak ileri yaşlardaki hastalarımıza öneriyoruz.”
Türkiye'de her 6 kişiden 1'i tiroid hastası. Her 5 hastadan 1'inde de nodül bulunuyor. Radyofrekans yöntemi hakkında bilgi veren Prof. Dr. Erhan Ayşan, "Bu yöntem, görece yeni bir tedavi seçeneği. İsminde “radyo” kelimesi geçtiği için farklı algılanıyor ama bu yöntemde sadece ısı enerjisi kullanılıyor. Radyoaktif madde ya da radyasyon içermiyor. ABD’de ve Güney Kore'de oldukça sık tercih ediliyor. ABD’de insanlar olaya kozmetik açıdan bakıyor ve boyunlarında kesi izi oluşmaması için bu yöntemi tercih ediyorlar. Güney Kore'de sık tercih edilmesinin nedeni ise tamamen dini inançlarla ilgili. Bu bölgede yaşayan insanların boyunlarına kesi izi olması dini olarak sıkıntılı bir durumdur. Bu yüzden radyofrekans yöntemini çok tercih ediyorlar. Radyofrekans tedavisi her hastaya uygulanmaz. Öncelikle hastada tespit edilen bezenin kanser olmadığı biyopsiyle kesinleştirilmiş olmalıdır. Nodül çapının 2-3 santimetrenin üzerinde olması ve hastanın boynunda baskı hissi olması önemlidir. Böyle hastalar için radyofrekans tedavisi uygun bir çözüm sağlar.” dedi.
Radyofrekans ile tedavi edilen hastanın, tiroid bezesinde, mutlaka bir küçülme sağlandığını ifade eden Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Endokrin Cerrahi uzmanı Prof. Dr. Erhan Ayşan, sözlerine şöyle devam etti: "Ben bunu bir balonun söndürülmesine benzetiyorum. Bezeyi, tiroid dokusu içinde şişmiş bir balon gibi düşünün. Biz balonun havasını boşaltıyoruz. Geride sadece kabuğu kalıyor. En güzeli de bu balon bir daha şişemiyor. Doğru yapılmış bir radyofrekans tedavisinden sonra bezenin tekrarlaması mümkün değildir. Çünkü bezeyle birlikte onu besleyen damarları yakıyoruz. Beze beslenemiyor ve tekrar büyümesi mümkün olmuyor."
Basın Yansımaları: mynet.com | haberler.com | dha.com | sondakika.com | oncevatan gazetesi
”
Alo Yeditepe