Tiroid Bezindeki Sorunlara Bağlı Olarak Hangi Hastalıklar Ortaya Çıkar? Hipertiroidizm Tedavisi Nasıl Yapılır? Bu Konuda Nelere Dikkat Etmek Gerekir? Tiroid Hastalıkları ve Gebelik Arasında Bağlantı Var mı? Hashimato Hastalığı ile Kemik Erimesi Osteopeni Arasına Bağlantı Var mıdır? Endokrin Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erhan Ayşan Tiroid Hastalıkları ile ilgili merak edilen soruları yanıtladı.
Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Genel Cerrahi & Endokrin Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Erhan Ayşan Tiroid Hastalıkları ile ilgili merak edilen soruları yanıtladı.
Tiroid bezindeki sorunlara bağlı olarak çok sayıda hastalık gelişebilmektedir. Çünkü tiroid bezi vücudun gaz pedalı gibidir. Eğer tiroid bezi yavaş çalışıyorsa, düşünce hızından, hareket hızına kadar vücuttaki her şey yavaşlar. Bununla birlikte, saç dökülmesi, cilt kuruluğu, kabızlık, görme bozukluğu gibi birçok sorunun kaynağı yine tiroid bezinin az çalışmasına bağlı olarak ortaya çıkabilecek sorunlar arasında yer almaktadır.
Tiroid bezinin hızlı çalışması durumunda ise bu belirtilerin tam tersi ortaya çıkar. Vücuttaki her şey hızlanır. Kilo kaybı artar, vücut ritmi bozulur daha çok terleme yaşanır ve kişi daha hareketli bir insan haline gelir. Daha az uyku ile ayakta kalınabilir ama kişi kendini çok daha yorgun hisseder. Dolayısıyla tiroid ile ilgili hastalıklar hemen hemen vücudun her yerinde rahatsızlık verir.
Tiroid boynun hemen ön kısmında, adem elması olarak tanımlanan çıkıntının altında yer alan organımızdır. Bu noktada yanlış anlaşılan ve yanlış ifade edilen guatrın bir hastalık olarak tanımlanmasıdır. Peki guatr bir hastalık mıdır? Eğer bir şikayete sebep oluyorsa “evet hastalıktır”. Eğer guatr herhangi bir rahatsızlığa sebebiyet vermiyorsa ağrı yapmıyorsa, hızlı çalışmıyorsa, nodül oluşturmamışsa yani sadece büyümüşse bir hastalık değildir. Bu durumu şöyle ifade etmek mümkün; Örneğin iri bir burun solunumla ilgili bir problem yaratmıyorsa hasta bir burun değildir. Ya da iri bir kulak duyma sorunu yaratmıyorsa yine hasta olarak tanımlanmaz. Aynı şekilde tiroid bezinin büyümesine guart denir. Herhangi bir sorun ortaya çıkarmıyorsa da hastalık değimdir. Kısaca tiroid sağlıklı organımız, guatr ise bu organın büyümüş halidir.
Hipertiroidizm tedavisinin nasıl yapıldığından önce hastalığın ne olduğunu tanımlamak gerekir. Hipertiroidizm, Latincede “hiper” çok fazla anlamına gelir. Tiroid bezinin fazla çalışması durumu da “hipertirodizm” olarak tanımlanır. Hipertiroidizm durumunda, tiroid hormonları olan T3 ve T4 fazla salgılanır. Hipertiroidzm yaşayanlarda dikkat edilmesi gerekenler ise şöyle sıralanır; Öncelikle vücutta beyin fonksiyonlarından, uyku düzenine, kilo kontrolünden kalp ritmine kadar her şey hızlanacaktır. Ve bu değişimin farkında olmak ve şikayetler ortaya çıktığında mümkün olduğunca hızlı hareket etmek ve bir olabilmektedir. Yapılacak bir kan testi sonrasında bu hormonlarda artış görülmesiyle birlikte hipertiroidi tanısı konulabilmektedir. Sonrasında da tedaviye geçilir.
Tiroid bezinin büyümesinin bulgularından biri, boğazda adem elması olarak tanımlanan çıkıntının hemen altında irileşme, kalınlaşma görülmesidir. Ancak bu ender görülen bulgulardan birini oluşturmaktadır. Halk arasında dışarıdan görünmeyen bu guatr “iç guatr” olarak ifade edilmektedir. Bu durumda büyüme içe doğru olduğu için dışarıdan fark edilmemektedir. Dolayısıyla da fark edilmez. Tiroid bezinin büyüdüğünü gösteren diğer belirtiler arasında şunlar yer alır;
Yutkunma güçlüğü; Boğazımızın önünde soluk borusu hemen arkasında da yemek borusu yer alır. Tiroid bezinin büyümesi durumunda da yutkunma güçlüğü yaşanabilmektedir.
Solunum zorluğu; Tiroid bezi büyümesi yaşayan kişilerin şikayet ettiği konulardan biri de solunum zorluğudur. Hastalar, yaşadıkları durumu “belli bir süredir sanki boğuluyormuşum gibi oluyor” şeklinde ifade eder. Bu önemli bulgunun nedeni, tiroid bezinin kelebek şeklinde olarak tarif edilen iki kanadının solunum borusuna baskı yapmasından kaynaklanır.
Baş ağrısı; Beyne giden damarlar boyun bölgesinden geçtiği için tiroid bezinin büyümesi durumunda bu damarlara da baskı oluşturmakta. Bu da beyne giden kan akımında değişiklikler yaparak baş ağrısına neden olabilmektedir.
Tiroid hastalarında gebe kalma ilişkisi hormon seviyeleriyle ilişkilidir. Eğer T3 ve T4 hormonları normal ise gebe kalmak ve gebelik süreci ile ilgili herhangi bir sorun yaşanmamaktadır. Bu noktada önemli olan hormon testlerinin düzenli olarak yapılması ve bir hekim kontrolünde olunmasıdır.
Tüm kronik hastalıklarda olduğu gibi tiroid için de ilaçların doğru ve düzenli kullanımı son derece önem taşımaktadır. Ancak diyabet hastalarının ilaçlarını kullanım saatindeki hassasiyetin önemi kadar değil. Tiroid ilaçları vücutta depolanır ve depolardan harcanır. Bu nedenle bir iki gün ilaçların alınmaması hasta açısından ciddi bir sorun yaratmaz. Ancak buna rağmen ilaçların düzenli alınmaya çalışılması gerekmektedir.
Her iki hastalık da birbirleriyle bağlantılıdır. Hashimato tiroidi yaşayan bir kişide vücudun her bölgesinde yavaşlama yaşanır. Vücut yavaşladığında kemik döngüsüyle birlikte kemiklerdeki kalsiyum döngüsü de yavaşlar. Dolayısıyla kemik erimeleri ortaya çıkabilmektedir. Bu duruma özellikle daha ileri yaşlarda, menopoz sonrası kadınlarda daha sık rastlanmaktadır. Menopoz sonrası kemik erimesi sık karşılaşılan bir sorun bununla birlikte kadının hashimato yaşaması tablonun daha da ağırlaşmasına neden olabilmektedir.
Genel olarak tiroid hastaları için iyot çok büyük önem taşımaktadır. Özellikle de cerrahi geçiren hastalar. İyotun en doğal alınabileceği kaynak ise tuz. Bu nedenle mutlaka iyotlu tuz tüketilmeli. Marketlerde bulunan ve üzerinde “iyotlu tuz” ibaresi bulunan tuzlar tercih edilmeli.
Tiroid hastalarında özellikle de kadın hastalar arasında tiroid ilaçlarının kilo aldırdığına dair yaygın bir yanlış inanış bulunmakta. Bu son derece yanlış bir bilgilendirme. Zira, tiroid ilaçlarının kilo aldırmasından ziyade düzenli kullanıldığında kilo vermeye yardımcı olur. Bunun tam tersi tiroid ilaçlarının doğru şekilde ve dozda kullanılmaması kilo almaya neden olmaktadır. Çünkü metabolizma giderek yavaşladığı için her yenilen şey yağ olarak depolanır. Ancak tiroid ilaçlarını doğru doz, doğru şekilde alıyorsanız onlar hızlı bir şekilde eritilir, yakıt olarak harcanır ve vücuttan atılır.
Tiroidden salgılanan T3 ve T4 hormon testlerinin düşük ya da yüksek olmasının ne anlama geldiği en çok merak edilen konuların başında gelmektedir. Tiroid tarafından üretildikten sonra bu hormonlar kana verilir. Genel olarak metabolizmanın hızını belirleyen bu hormonlar, birçok metabolik ve biyokimyasal olayda katalizör görevini üstlenmektedir. Tiroid hormonlarının yüksek olması hipertiroidi yani çok çalışma, düşük olması da hipotiroidi az çalışma olarak isimlendirilebilir.
Kısaca “TSH” olarak tanımlanan Tiroid Sitimülan yani tirodi uyaran hormon beyindeki hipofiz bezinden salgılanır. TSH’ın görevi T3 ve T4 hormonlarının salgılama hızını belirlemektir. TSH çok salgılandığında tiroid çok uyarılır ve buna bağlı olarak da T3 ve T4 hormonları daha fazla salgılanmaya başlar. TSH beyinden tiroide az geldiğinde ise T3 ve T4 hormonlarının salgısı da azalır. Ancak TSH’ın ne anlama geldiği ve sağlık açısından yaratabileceği sonuçları anlayabilmek bir uzmanlık işidir. Bununla birlikte yüksek ve düşük olmasının T3 ve T4’ün seviyesini belirlemede etkili olduğunu söylemek mümkün.
Tiroid bezinin az çalışması metabolizmanın yavaşlaması anlamına gelir. En önemli bulgu da kilo almaktır. Bu noktada bazı yanlış anlaşılmaları giderebilmek için sınırı çok iyi belirlemek gerekmekte. Tiroid bezinin yavaş çalışması elbette kilo almaya neden olabilmekte. Ancak tüm kilo problemlerinin temelinde sadece yavaş çalışan tiroidi koymak doğru olmayacaktır. Zira obezite altta yatan birçok nedeni olan çok büyük bir problem. Tiroidlerin yavaş çalışması da bunlardan sadece biri. Bu nedenle kilo problemi nedeniyle hekime başvuran bir kişi içi ilk istenen tahlillerin başında T3 ve T4 hormonları gelir. Burada bir problem tespit edilirse endokrin uzmanına yönlendirilir.
Tiroid bezinin az çalışmasının bir diğer önemli göstergesi de saç dökülmesidir. Özellikle kadınlarda. Bir diğer belirti de cilt kuruluğu. Yine kadınlarda daha sık karşılaşılan, “cildim pul pul oluyor, dökülüyor, ellerimde derin bir kabalaşma var” gibi şikayetler de tiroid bezinin yavaş çalıştığının bulgularından. Tırnak bozuklukları, tırnak kırılmaları, kabızlık da tiroidin yavaş çalıştığını gösterebilir.
Hipotiroidizm tedavisinde ilaçlardan yararlanılır. Burada bir cerrahi girişim söz konusu değildir. İlaçlarla, tiroid bezinin salgılamadığı hormon hastaya dışarıdan verilir. Bu noktada önemli olan hastaya uygun dozu belirlemektir. Hormonun kandaki seviyesine göre hekim tarafından her hastaya farklı bir doz ilaç tedavisi uygulanır. Bu nedenle buna ilaç tedavi demek doğru bir yaklaşım olmayacağı için, replasman, yani yerine koyma tedavisi demek daha doğru olacaktır. Diyabet hastalarının kendisi için eksik insülini dışarıdan alması gibi.
Hashimato bir hipertiroidi yani tiroidin yavaş çalışma hastalığıdır. En sık görülen hastalıklardan biri olduğu için hastalar tarafından da daha iyi tanınmaktadır. Hashimato tiroidinde vücuda dışarıdan virüs, bakteri ya da parazit gibi herhangi organizma girmiyor. Vücut kendi organına yani tiroide karşı bir protein geliştiriyor ve bu protein zarar veriyor. Otoimmün hastalık yani vücudun kendi kendine zarar verdiği hastalık grubunda yer alan hashimato için de tetikleyici faktörler önemlidir. Sıklıkla da stres etkilidir. Ağır bir üzüntü, ağır bir stres ya da günlük hayatta yaşanan bazı problemler hastalığın ortaya çıkmasını tetiklemektedir.
Zehirli guatr, tiroid bezinin fazla çalışması, yani fazla hormon üretmesiyle ortaya çıkan bir hastalıktır. Hormonların toksik doza çıktığında yani kanda aşırı yükseldiğinde metabolik aktivitelerde değişiklikler ortaya çıkarak her şey hızlanmaya başlar. Bu hastalar hekime genellikle çarpıntı şikayetiyle başvurmaktadır. “Sol göğsümün üzerinde pır pır ediyor sanki. Yürüsem de, otursam da, istirahat etsem de bu devam ediyor” şeklinde yaşadıkları durumu ifade eder. Çarpıntının dinlenme sırasında ya da efor halindeyken gelmesi arasında önemli bir fark bulunur. Merdiven çıkarken, yolda yürürken, marketten eve gelirken hissedilen çarpıntının altında yatan genellikle kalp ilgilidir. Ancak, otururken, televizyon izlerken ya da sohbet ederken yine çarpıntı hissediliyorsa bu önemlidir. Bu durumda altta yatan bir tiroid hastalığı olabilmektedir. Yani eforsuzken ortaya çıkan çarpıntı önemli bir zehirli guatr yani hipertiroidi bulgusu olabileceği için dikkat etmek gerekmektedir.
Tiroid ultrasonu, tiroid hastalıklarının tanı aşamasında son derece önemli bir yöntemdir. Endokrin ile ilgilenen hekimlerin stetoskopu olarak tanımlanan bu yöntem ile bir nevi tiroidin fotoğrafı çekilmektedir. Hastanın boynuna ultrason probu yerleştirildikten sonra tiroid yapısının haritası çıkarılır. Rutin bir endoktrin muayenesinin bir parçası olması gereken tiroid ultrasonu zararlı ışın içermediğinden hastaya da bir zararı yoktur.
Tiroidinde nodül bulanan vakaların bazılarında hekim gerekli gördüğü taktirde yapılan biyopsi işlemidir. Vücudun farklı bölgelerde tespit edilen nodüllerde genellikle küçük kesilerle girilerek gerçekleştirilen parça alma işlemi tiroidin naif bir organ olması nedeniyle iğne yardımıyla yapılır. Ultrason kılavuzluğunda gerçekleştirilen işlem sonrasında nodülden hücresel boyutta parça alınarak patolojiye gönderilir. Patologlar tarafından kullanılan özel boyalar ile nodülün içeriği hakkında bilgi edinilerek hastada kanser olup olmadığının bilgisine ulaşılır. İnce iğne biyopsisi birkaç dakika içinde tamamlanmaktadır.
Tiroid bezinin şişmesi, yani büyümesi guatr anlamına gelmektedir. Tiroid bezinin büyümesi durumunda bası bulguları ortaya çıkabilir ya da nodüller oluşturabilmektedir. Ancak bu noktada önemli bir unsur var. Tiroid bezinin büyümesine karşın herhangi bir şikayet oluşturmuyorsa herhangi bir anlam taşımamaktadır. Sadece büyük bir tiroid bezi var demektir. Bununla birlikte nodüller ya da bezeler ortaya çıkması durumunda, sorun bir hastalık haline gelmiştir ve mutlaka tedavi edilmesi gerekir.
Çok ender de olsa tiroid hastalığı nedeniyle ses kısıklığı ortaya çıkabilmektedir. Ancak tiroid hastalığı ve beraberinde ses kısıklığı yaşanan kişilerde, bu durum ileri evre hastalığa işaret etmektedir. Sonuçta ya çok büyümüş bir tiroid ya da malign bir tümör vardır. Ancak tiroid hastalığına bağlı ses kısıklığı oldukça ender bir durumdur.
Nodül; beze, kitle anlamına gelir. Ancak her nodül kanser demek değil. Bu ayrım oldukça sık karıştırılan ve hastalar tarafından da endişe edilen bir durumdur. İstatistikler de her nodülün kanser olmadığını göstermektedir. Şöyle ki; tiroid nodüllerinin sadece yüzde 5’i kanser olmakla birlikte yüzde 95’i iyi huyludur. Bununla birlikte nodül ortaya çıktıktan sonra mutlaka bir endokrin uzmanına gidip değerlendirme yapılmasını sağlamak gerekmektedir.
Birçok nodül sessiz ilerler ve dolayısıyla hiçbir belirti vermez. Bu nedenle hastaların çoğu farklı nedenlerle yapılan incelemeler sonlarında tesadüfen tespit edilmektedir. Örneğin boyun ağrısı nedeniyle MR çekilmesi tiroid nodüllerinin tesadüfen tespit edilmesini sağlayan bir görüntülemedir. Bunun nedeni de nodüllerin çok ender bulgu vermesinden kaynaklanmaktadır. Yani nodüller sık görülmekle birlikte belirti vermesi enderdir. Ancak belirti vermemesi bir şey olmadığı anlamına da gelmediği için dikkatli olmak gerekmektedir. Bu noktada erken tanı devreye girmektedir.
Tiroid kanserlerinde de diğer kanserlerde olduğu gibi erten tanı hastalığın seyri açısından son derece önem taşımaktadır. Örneğin nodül 2 cm’in altında yakalanan kötü huylu bir nodüle yapılacak doğru bir cerrahi müdahale ile hastayı hayati tehlikeye sokabilecek bir durumdan kurtarmak mümkün.
Tiroid nodüllerinin hepsi için mutlaka cerrahi önerilmemektedir. Kanser riski olmayan ve boyut olarak çok büyük olmayan tümörler genellikle takibe alınmakta. Hastanın durumuna ve hekiminin isteğine göre belirlenen periyodlarda gerekli kontroller yapılarak değişim olup olmadığı gözlenmektedir. Yapılan fizik muayene ve tiroid ultrasonundan sonra yine hekim gerekli görürse, ortada şüpheli bir durum varsa biyopsi de yapılabilmektedir.
Çapı 3-4 cm ve üzerinde olan nodüller büyük nodül olarak tanımlanmaktadır. Yapılan incelemelerle kanser riski taşımadığı ortaya konan bu nodüllerde ameliyatsız tedavi yöntemleri devreye girmektedir. Günümüzde, dünyada da en sık kullanılan yöntemlerden biri olan “radyofrekans ablosyon” kullanılmaktadır. Genel anesteziye ihtiyaç duyulmadan gerçekleştirilen bu işlemde, özel bir iğne ucuyla nodülün içine girilerek yakılması esasına dayanıyor. İşlem sonrasında nodülde bir daha büyüme olmaz.
Tiroid kelebek şeklinde bir organdır. Ve nodülün bulunduğu yere göre tek taraf ya da tamamının alındığı bir ameliyat yapılabilmektedir. Cerrahinin tek taraflı ya da çift taraflı olmasının birçok nedeni vardır. Bu kararı hekim hastanın durumuna göre karar verecektir.
Tiroidler bulundukları hassas alan itibariyle cerrahi sırasında deneyim gerektirmektedir. Boyun bölgesinden açılan kesiler yardımıyla nodüllü olan bölge çıkarılmaktadır. Çok büyük nodülü olmayan hastalarda 3-4 cm’lik kesi yeterli olabilmektedir. Ses tellerine giden sinirler de buradan geçtiği için çok dikkatli olmak gerekmektedir. Günümüzde ameliyathanelerde ses tellerini ve sis sinirlerini gösteren cihazlarla bu konudaki olası komplikasyonun önüne geçilmesi sağlanabilmektedir.
Tiroid cerrahisi için olası bir diğer komplikasyon ise ameliyat sırasında paratiroid bezlerinin alınmasıdır. Tiroidin hemen arkasında yer alan pirinç tanesi büyüklüğündeki bu özel bezler kandaki kalsiyumu düzenleyen vücudun en küçük organlarıdır. Tiroid cerrahisi sırasında bu yapıların yerinde bırakılması çok önemlidir.
Tiroid hastalıklarının tedavi edilmemesi durumunda öncelikle hastanın şikayetleri artarak devam eder. Örneğin hipotiroidisi tedavi altında olmayan bir kişi, giderek kilo alır, git gide durgunlaşır ve beraberinde birçok metabolik sorun oluşmaya devam eder. Hipertiroidinin tedavi edilmemesi durumunda ise çarpıntı şikayetleri devam eder ve hastada kalp sorunları ortaya çıkar. Bir de tiroid hastalarının sıklıkla yaşadığı sinirlilik hali durumu var. Bu durum hem hastayı hem de çevresini ciddi şekilde etkileyebilmektedir. Dolayısıyla tiroid hastalıkları tedavi edilmediği taktirde kişinin yaşam kalitesini önemi oranda etkilemeye devam etmektedir.
”
Alo Yeditepe