Tiroid ameliyatı boynun ön bölgesine yapılan yaklaşık 4-5 cm uzunluğundaki kesi ile başlar. Önce cildin hemen altındaki ince kaslar açılarak tiroid bezine ulaşılır. Tiroid bezi bir kelebek gibi iki kanada sahip olduğundan önce bir kanat, daha sonra diğer kanat soluk borusu üzerinden ayrılır. Bu sırada tiroid bezinin hemen arkasından geçen ve ses tellerine giden sinirlere zarar vermemek ve yine tiroid bezinin hemen arkasında bulunan birer pirinç büyüklüğündeki paratiroid bezlerini de yerinden oynatmamak gerekir. Ameliyat yaklaşık iki saat sürer ve sıklıkla hasta bir gece hastanede kaldıktan sonra taburcu edilir.
Her ameliyatın olduğu gibi tiroid ameliyatının da bazı riskleri bulunmaktadır. Bunlar içinde en önemli olanları ses kısıklığı ve kalsiyum düşüklüğüdür. Ses kısıklığı; ameliyat sırasında, tiroid bezinin hemen arkasından geçen ses sinirlerinin zarar kesilmesi sonucu, kalsiyum düşüklüğü ise paratiroid bezlerinin fark edilmeden çıkartılması ya da yerlerinden oynatılarak beslenmelerinin bozulması sonucu ortaya çıkar. Bu komplikasyonların oluşmaması için en önemli önlem ameliyatı bir endokrin cerrahının yapmasıdır. Deneyimli bir endokrin cerrahı bu noktada alınabilecek en değerli önlemdir.
Evet var. Günümüzde birçok hastanenin ameliyathanesinde bu cihaz mevcuttur. Ameliyat sırasında ses sinirlerinin bulunmasında kolaylık sağlarlar. Böylece bu sinirlerin kesilmesinin önlenmesinde büyük katkı sağlamışlardır.
Sıklıkla hastanede bir gece kalınır. Cerrahlar ameliyatın ertesi sabahı hastalarını yatağında ziyaret ederler. Hastaya dren (ameliyat sahasındaki kanamaları dışarı atacak ince hortum) konulmuşsa bundan gelen miktarı, hastanın ağrı durumunu, boynunda beklenmedik bir şişkinlik olup olmadığını kontrol edildikten sonra her şey yolundaysa (varsa drenlerini alarak) taburcu işlemlerini gerçekleştirilir. Eğer hastanın tüm tiroid bezi alınmışsa (total tiroidektomi), bir tiroid hormon ilacı kullanması istenir.
Her ameliyatta olduğu gibi, yara yerinin darbeden, travmadan uzak tutulması, kıyafetlerin yaraya temas etmemesi önemlidir. Hastalar en sık ne zaman banyo yapacaklarını ve konuşmalarının zararlı olup olmadığını merak eder. Ameliyattan birkaç gün sonra banyo yapılabilir, aşırıya kaçmamak koşuluyla konuşmanın ise hiçbir zararı yoktur.
Sadece nodülü almak cerrah için kolaylıktır. Tıpkı bir kabağın içini oyar gibi tiroid bezinin içini oyarak nodülün çıkartılması kolay, hızlı ve komplikasyon riski düşük bir işlemdir. Ancak böyle bir cerrahi sonrası nüksler kaçınılmazdır çünkü nodülün alındığı tiroid bezinde sonradan nodül oluşma riski oldukça yüksektir ve bunun için tekrar ameliyat gerekecektir.
Eğer tiroid nodülüne yapılan iğne biyopsisi kanser ya da kanser şüphesi olarak gelmişse ameliyatsız tedavi uygulamak yanlıştır. Bu hastalar mutlaka ameliyat olmalıdır. Ancak iğne biyopsisi iyi huylu gelmiş olan hastalarda ameliyat dışı tedavi seçenekleri düşünülebilir. Bunlar radyofrekans tedavisi, mikrodalga tedavisi ya da atom tedavisi (radyoaktif iyot tedavisi) olabilir. Bunlar içinde en etkilisi ve yan etki potansiyeli en düşük olan radyofrekans tedavisidir.
Herhangi bir kesi yapılmadan, özel yapılmış bir iğne ile nodülün içine girilip lokal, kontrollü ısı verilerek nodülün yakılmak suretiyle küçültülmesi işlemidir. İşlem yaklaşık 15-20 dakika sürer. Lokal anestezi ya da genel anestezi (narkoz) altında yapılabilir. Burada amaç büyük olanı yok etmek, ortadan kaldırmak değil, küçültmektir. İyi yapılmış bir radyofrekans tedavisinden sonra aynı nodülde tekrar büyüme olmaz ancak tiroid bezinin başka yerlerinden yeni nodüller çıkabilmektedir.
İlk kontrol ameliyattan sonraki ilk hafta yapılır. Hekim tarafından yara yeri muayene edilerek hastanın ameliyat sonrası ilk günleri ile ilgili şikayetleri dinlenir. Gerekli açıklamalar yapılır. Verilen tiroid ilacının doz ayarlaması için ameliyattan bir ay sonra kan tahlilleri yapılır. Daha sonra 6 aylık periyotlarla rutin takip dönemi başlar.
”
Alo Yeditepe