Kolon kanseri, kolon veya rektumda başlayan kanser türüdür. Kolon kanseri ve rektum kanseri, bağırsak kanserlerinin iki ana türünü oluşturur. Bu kanserler genellikle birbirine benzer özellikler gösterdikleri için Kolorektal Kanserler olarak birlikte alınmaktadır.
Kolon kanseri en sık karşılaşılan kanser türlerinden biridir. Bugün kadın ve erkeklerle en sık görülen üçüncü kanser türü. Bununla birlikte yaşam kaybına neden olan kanser türleri arasında da üçüncü sırada yer almaktadır. Dünya Sağlık Örgütü rakamlarına bakıldığında dünyada her yıl yaklaşık 1 milyon 800 bin kişi bu hastalığa yakalandığı ve yaklaşık 900 bin kişinin de dünyada bu hastalıktan kaybedildiği görülmekte. Ülkemizdeki kanserle ilgili rakamlara, sağlıklı rakamlara Sağlık Bakanlığı verilerinden ulaşıyoruz.
Kolon kanseri genellikle erken evrelerde belirgin belirtiler göstermeyebilir bu durum hastalığın sinsi şekilde ilerlemesine neden olmaktadır. Ancak bazı kişilerde erken evrede de belirtiler ortaya çıkabilir. Erken evrede görülebilecek belirtileri şöyle sıralamak mümkün:
Kolon kanseri genellikle polipler olarak bilinen küçük, tümör benzeri oluşumlarla başlar. Bu polipler genellikle iyi huylu (kanser olmayan) başlar, ancak zamanla bazıları kanserleşebilir. Bu nedenle, düzenli tarama testleri, polipleri erken tespit edip çıkarmak ve kolon kanserinin gelişimini önlemek için önemlidir. Ancak bu belirtiler, kolon kanserinin yanı sıra diğer sindirim sistemi hastalıklarının da belirtisi olabileceği için bu tür belirtiler fark edildiğinde zaman kaybetmeden hekime başvurmak önem taşımaktadır. Özellikle 50 yaşın üzerindeki kişiler veya ailede kolon kanseri öyküsü olanlar için. Kolonoskopi gibi tarama testleri, kanseri erken evrede yakalayarak tedavi şansını artırabilmektedir.
Kolon kanserinin neden olduğuna dair kesin nedeni bilinmemekle birlikte, genetik ve çevresel faktörler, beraberinde yaşam tarzı alışkanlıkları gibi birçok faktörün bir araya gelmesinin hastalığı ortaya çıkmasında etkili olduğu bilinmektedir.
Örneğin bir insanın yaşamı boyunca kolon kanserine yakalanma oranı yaklaşık yüzde 5 civarındadır. Ancak birinci derecede akrabalarından birinde kolon kanseri varsa, bu oran yüzde 12'ye kadar çıkabilmektedir. Eğer 2 kişi de kanser varsa bu oran üçe katlanıyor ve yüzde 35 civarında oluyor. Bunlar değiştirilemez faktörler olmakla birlikte durumun farkında olmak ve önlem almak gerekmektedir.
Bununla birlikte yaşam tarzı ve beslenme alışkanlığının da kolon kanserlerinin gelişiminde önemli olduğu bilinmektedir. Örneğin; Avrupa ya da Kuzey Amerika’daki gelişmiş ülkelerde gerek obezitenin daha fazla olması gerekse beslenme alışkanlıklarının fast food ağırlıklı olması gibi nedenlerle kolan kanseri daha fazla görülmekte. Bunun yanında, Afrika ülkelerinde çok daha az görülüyor. Bu sonuçta bölge insanının lifli besinler, tahıllar ve sebzeyi daha fazla tüketmesi önemli rol oynuyor. Yine hareketsiz yaşamı tercih edenlerde de daha fazla görülmektedir.
Kolon kanserinde hem genetik, hem de çevresel faktörler önem taşımaktadır. Kolon kanseri açısından da değiştirilebilir ve değiştirilemez risk faktörleri olduğunu bilmek gerekir. Örneğin yaşla birlikte kolon kanseri gelişme riski artar ve ileri yaşlarda yüzde 85’lere kadar ulaşır. Bununla birlikte bazı kalıtsal barsak kanserleri de genetik aktarımla gelerek riski oluşturur. Dolayısıyla bunun gibi faktörler değiştirilemez risk faktörlere arasında yer alır. Ancak bunun dışında özellikle beslenme, yaşam tarzı gibi faktörler kolan kanseri açısından değiştirilebilir risk faktörleri arasında yer alır.
Kolon kanseri için risk faktörlerini şöyle sıralamak mümkün:
Kolon kanseri risk faktörleri bilinmekle birlikte hastalığın genetik ve çevresel bir dizi faktörün bir araya gelmesi sonucu oluştuğu düşünülmektedir.
Bununla birlikte, bağırsakların sağlığını ve genel vücut sağlığını tehdit ederek kolan kanseri için risk oluşturan durumları şöyle sıralamak mümkün:
Kolon kanseri tanısı hekim değerlendirmesiyle başlar. Genel olarak hastanın öyküsü alınıp klinik muayenesinin ardından kolon kanserinden şüphelenilmesi durumunda bazı laboratuvar ve görüntüleme yöntemleriyle tanı kesinleştirilerek diğer aşamalara geçilir.
Kolonoskopi, en yaygın kullanılan kolon kanseri tarama ve teşhis testlerinden biridir. Bu testte, esnek bir tüp (kolonoskop) rektumdan geçirilir ve kolon boyunca ilerletilir. Kolon iç yüzeyini görmek için bir kamera ile tüpü inceleyerek polipleri veya kanserli alanları belirleyebilir ve gerektiğinde biyopsi alabilir.
Gerektiğinde hastanın durumuna göre Rektoskopi ve Sigmoidoskopi, Sanal Kolonoskopi gibi yöntemler de kullanılarak hastadan alınan örnekler patoloji laboratuvarında değerlendirilerek kesin tanı konur.
Sonrasında ise genel olarak hastalığın değerlendirilmesi ve hastalık evresinin belirlenmesi için görüntüleme yöntemlerine başvurulur.
Kanser tanısının kesinleşmesinin ardından hastalığın değerlendirmesinde ve hastalık evresinin belirlenmesinde Akciğer Filmi, Tüm Karın Bilgisayarlı Tomografisi (BT), Ultrasonografi (US), Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR), Endorektal Ultrasonografi (ERUS), Pozitron Emisyon Tomografisi (PET) gibi görüntüleme yöntemleri kullanılır.
Eş zamanlı olarak tam kan sayımı ve biyokimyasal tetkikler ile hastalığın seyri ve vücuttaki diğer etkilerini değerlendirmek için yapılır. CEA (Karsinoembriyonik Antijen) Testi, kolon kanserinde yükselen bu belirteç, tanı ve takipte önemli bir rol oynamaktadır.
Kolon kanseri evreleri hastalığın ne kadar yayıldığını göstermektedir. Evreleme tedavi sürecinde hangi yol haritasıyla gidileceğinin belirlenmesi adına önem taşımaktadır. Erken evrelerde teşhis edilen kolon kanseri tedavi edilebilirken, ileri evrelerde teşhis edilen kanserlerin tedavisi daha zor olabilmektedir. Kolon kanseri, birkaç farklı evrede sınıflandırılır ve bu evreler, kanserin ne kadar yayıldığını ve tedavi seçeneklerini belirlemede önemlidir. Kolon kanserinin yaygın olarak kullanılan evreleme sistemi genellikle aşağıdaki gibi adlandırılır:
1. Evre 0 (Kanserin en erken evresi): Kanser sadece kolon veya rektumun yüzey tabakasında bulunur, bu nedenle "karsinoma insitu" veya "erken kanser" olarak adlandırılır. Kanser hücreleri henüz bağ dokusuna veya lenf düğümlerine yayılmamıştır.
2. Evre I (Yerelize olmuş kanser): Kanser, kolonun veya rektumun iç tabakasını (mukoza) geçerek daha derin tabakalara yayılmıştır, ancak çevreleyen dokuya veya lenf düğümlerine ulaşmamıştır.
3. Evre II (Bölgesel kanser): Kanser, kolonun veya rektumun daha derin tabakalarına veya komşu dokulara yayılmıştır, ancak lenf düğümlerine yayılmamıştır.
4. Evre III (Bölgesel lenf nodu yayılımı olan kanser): Kanser, lenf düğümlerine yayılmıştır, ancak uzak organlara (karaciğer, akciğerler, beyin gibi) yayılmamıştır.
5. Evre IV (Uzak metastatik kanser): Kanser, kolon veya rektum dışındaki organlara (karaciğer, akciğerler, beyin gibi) yayılmıştır. Bu evre, kanserin en ileri aşamasıdır.
Kolon kanserinin tedavi planı, hastanın özel durumuna ve kanserin özelliklerine bağlı olarak kişiye özel olarak belirlenir. Onkologlar, genel cerrahlar, radyasyon onkologları, gastroenterologlar ve diğer uzmanlarında içinde bulunduğu multidisipliner bir yaklaşım içinde tedavi süreci devam eder. Tedavide, cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi (ışın tedavisi) hastanın ve hastalığının durumuna göre belirlenir ve uygulanır. Genellikle birkaç farklı yöntemin kombinasyonu kullanılır.
Kolon kanserinin tedavisinde en yaygın kullanılan yöntemlerden biri cerrahi müdahaledir. Bu, kanserli dokunun kolondan veya rektumdan çıkarılmasını içerir. Bazı durumlarda, kanserli bölgenin ve çevresindeki sağlıklı dokunun bir kısmının çıkarılması gerekebilmektedir. Cerrahi müdahale, kanserin evresine ve yerine bağlı olarak laparoskopik (kapalı) veya açık ameliyat olarak gerçekleştirilebilir.
Kolon kanserlerinde eğer bir yayılım olmamışsa, metastaz yoksa organa yayılım yoksa bu hastaların ilk tedavisi cerrahidir. İlgili kalın bağırsak hastalığın yayılabileceği lenf bezleri ile birlikte bir bütün olarak çıkarılması çok önemlidir. Sonrasında yapılan patolojik değerlendirmeye göre tıbbi onkologlarla alınan ortak karar doğrultusunda kemoterapi ihtiyacı belirlenir.
Kemoterapi, kanser hücrelerini öldürmek veya büyümelerini yavaşlatmak için kullanılan ilaçların kullanılmasıdır. Kemoterapi, cerrahi müdahaleden önce veya sonra veya kanserin yayıldığı durumlarda (örneğin, lenf düğümlerine veya diğer organlara metastaz yaptığında) kullanılabilir.
Radyoterapi, kanserli hücreleri öldürmek veya büyümelerini kontrol altına almak için yüksek enerjili ışınların kullanılmasıdır. Kolon kanseri tedavisinde özellikle rektum kanserinde sıklıkla kullanılmaktadır. Radyoterapi, kanserli bölgeyi küçültmek veya cerrahi müdahaleden önce kanseri kontrol altına almak için kullanılabilmektedir. Ancak hareketli organlarda kullanımı sınırlı olduğu için kolon kanserinde sık kullanılan yöntemlerden biri değildir.
Bazı kolon kanseri türlerinde, kanser hücrelerinin büyümesini hedefleyen belirli ilaçlar kullanılabilmektedir. Bu ilaçlar, kanser hücrelerinin belirli hedeflerine saldırarak çalışır. Hedefe yönelik tedavi seçenekleri hastanın durumu, kanserin evresine göre hekim tarafından belirlenmektedir.
Bazı durumlarda, bağışıklık sistemini kanserle savaşmaya teşvik etmek için immünoterapi kullanılabilmektedir. Bu tedavi, bağışıklık sistemini kanser hücrelerini tanıyıp yok etmeye teşvik eden ilaçları içermektedir. Kolon kanserinde immünoterapi hekimin tedavi planı çerçevesinde, cerrahi sonrasında hastalığın tekrarlama ihtimalinin önüne geçmek için kullanılabilmektedir.
Kolon kanserinde de diğer kanserlerde olduğu gibi alınacak bazı önlemlerle özellikle değiştirilebilir risk faktörlerine yönelik riski azaltmaya yardımcı olabilmektedir. Ancak erken tanı ve tedavi için asıl dikkat edilmesi gereken nokta düzenli sağlık taramalarıdır. Özellikle de riskli grupta yer alan kişilerin düzenli tarama testlerini yaptırmaları ve beraberinde yaşam tarzı değişiklikleri kolan kanserinden korunmak adına oldukça önem taşımaktadır.
Kolon kanserinden korunmak için aşağıdaki önlemlerle yaşam tarzı değişiklikleri sağlanabilir;
Lif açısından zengin yiyecekler, taze meyve ve sebzeler, tam tahıllı ürünler ve düşük yağlı protein kaynakları gibi sağlıklı yiyecekleri tercih edilmeli. Akdeniz tarzı beslenmenin yanında işlenmiş ve paketli ürünlerden uzak durulmalı.
Salam, sosis, jambon gibi işlenmiş et ürünleri ve aşırı miktarda kırmızı et tüketimi, kolon kanseri riskini artırabilir. Bu tür gıdaları mümkün olduğunca sınırlamak önemlidir.
Aşırı alkol tüketiminin kolon kanseri riskini artırabildiği bilinmektedir. Özellikle yoğun ve düzenli alkol kullananlarda karaciğer ve tüm organlar olduğu gibi bağırsaklar da negatif olarak etkilenmektedir.
Sigara tüm vücut sistemlerini olumsuz yönde etkileyen ve kanserojen etkisi bulunan bir maddedir. Başta akciğer kanseri olmak üzeri birçok kanser için risk faktörü olarak tanımlanan sigarayı bırakmak kolon kanseri açısından da önem taşımaktadır.
Düzenli egzersiz yapmak hem kilo kontrolünü sağlamak hem de genel vücut direnci ve için son derece önemlidir. Kişinin genel durumu, yaşına uygun egzersiz programı uygulamak birçok sağlık sorununda olduğu gibi kolan kanserinde de ciddi bir koruma sağlamaktadır.
Obezite veya aşırı kilo, kolon kanseri riskini artırabilen unsurlardan biridir. Bu nedenle sağlıklı bir vücut ağırlığını korumak veya kilo vermek, kolon kanseri riskini azaltmada yardımcı olmaktadır.
50 yaşın üzerindeyseniz veya ailede kolon kanseri öyküsü varsa, düzenli tarama testleri yaptırmak önemlidir. Erken teşhis, kolon kanserinde hayati önem taşımaktadır.
”
Alo Yeditepe