İstatistiklere göre bugün dünya üzerinde 36.9 milyon kişi HIV enfeksiyonu ile yaşamaya devam ediyor. Epideminin başından beri 36 milyon kişinin de hayatını kaybettiğini söyleyen Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, tüm dünya ülkelerinde hızla yayılan yeni HIV enfeksiyonu sayılarının, 1996 yılında etkin ilaçların kullanıma girmesiyle azalmaya başladığını söylüyor. Yaşam kaybı oranlarının ise ancak 2004’den sonra düşmeye başladığı görülüyor.
Edinilmiş bağışıklık yetmezliği sendromu olarak tanımlanan AIDS, hastalığın tanımlanmasının üzerinden 37 yıl geçmesine rağmen hala önemini korumaya devam ediyor. Hastalığa neden olan HIV virüsü, vücudun savunma gücünü zayıflatarak, bağışıklığı yetersiz hastada sağlıklı kişilerde hastalık yapamayan basit mikropların bile yaşam kaybıyla sonuçlanan enfeksiyonlara yol açıyor. Erken tanının ve korunmanın sağlanabilmesi için toplumsal farkındalığın artırılması son derece önem taşıyor. Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, gelişmiş ülkelerde HIV epidemisinin, risk gruplarının belirlenmesi, bu gruplara hastalıktan korunma eğitimlerinin verilmesi, test yaptırmalarının sağlanması ve yeni tanı alan tüm hastalara tedavi başlanması ile kontrol altına alınabildiğini söylüyor. Beraberinde hastaların yaşam kayıpları oranlarının düşürüldüğünü, yeni hasta sayılarının azaltılabildiğini ve yaşayan hastaların da yaşam kalitelerinin artırabildiğini anlatıyor. Buna karşılık Doğu Avrupa ve Orta Asya ülkelerinde ise yeni hasta sayıları artmaya devam ediyor.
2000’li yıllarda, HIV virüsünü etkin şekilde baskılayarak bağışıklık sisteminin yeniden yapılanmasını sağlayan kombine HIV tedavilerine sadece yüzde 2 hasta ulaşabiliyorken, 2007’de bu oranın yüzde 12’ye, 2017’de ise yüzde 59’a ulaştığı görülüyor.
Türkiye’de HIV Pozitif / AIDS hasta sayısının ise dünyadaki azalmaya rağmen ters orantılı olarak hızla arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, şu bilgileri veriyor: “Ülkemizde ilk HIV olgusuna 1985 yılında tanı konulmuştur. Aynı yıl toplam 3 olgu kayıt altına alınırken yıllık hasta sayısı 1996’dan sonra 100’lü, 2012 den sonra 1000’li rakamlara ulaşmıştır. Sadece 2016’da 2573 yeni hastaya, 2017 de 2965 kişiye tanı konulmuştur.
Ülkemizde HIV enfekte hasta sayısının bu kadar hızla artması mevcut hastaların test yaptırmaya geç karar vermesi ile açıklanabildiği gibi, toplumumuzda HIV enfeksiyonu konusundaki farkındalığın, bulaş yolları ve korunma yöntemleri hakkındaki bilgi düzeyinin düşük olduğunu da ortaya çıkartıyor. T.C. Sağlık Bakanlığı Aralık 2017 verilerine göre Türkiye’de 17.884 kayıtlı HIV pozitif/AIDS hastası bulunuyor. Kayıtlı hastaların var olduğu düşünülen toplam hastaların yüzde 40’ı kadar olduğu, gerçek olgu sayısının 30.000 civarı olduğu tahmin ediliyor.”
Gelişmiş ülkelerde tespit edilen hastaların toplumda var olanın yüzde 80’i olduğu düşünülüyor. Daha az gelişmiş ülkelerde ise bu oran yüzde 20–25, Avrupa ülkelerinde ise yüzde 50 civarında seyrediyor.
Cinsel aktif genç erişkinlerin ülkemizde hastalığa yakalanma için öncelikli risk altında olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, hastalığın bulaşma yolları ve önlemleri konusunda bilgi düzeyinin artırılması gerektiğinin altını çiziyor. Prof. Dr. Sönmezoğlu şu bilgileri veriyor:
“Kişi virüsü korunmasız cinsel temas ile aldığında, ortalama 8-10 yıl hiçbir hastalık belirtisi olmadan yaşayabildiği için, yine korunmasız cinsel yolla birçok kişiye bulaştırabiliyor. Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar konusunda danışmanlık veren kurum sayısının az olması, kişilerin sağlık kurumlarına yeterli başvurularının olmaması, kayıt sistemlerinin yetersiz olması ve şüphe duyan kişilerin ücretsiz test yaptırabileceği kurum olmaması toplumda HIV virüsünün hızlı yayılmasının nedenleri olabiliyor.”
Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, 1 Aralık Dünya AIDS gününün, ülkelerin HIV epidemisindeki yerlerini, toplumdaki farkındalığı değerlendirmeleri ve güncel mesajlar vermeleri için seçilmiş bir gün olduğunu belirterek önerilerini sıralıyor:
”
Alo Yeditepe