Karaciğer yağlanması alkol veya alkol dışı sebeplere bağlı olarak karaciğerde normalden fazla yağ birikmesidir. Dünyada ve ülkemizde giderek obeziteye bağlı karaciğer yağlanmasının kronik karaciğer hastalıklarının en sık sebebi olarak karşımıza çıkacağı öngörülmektedir.
Günümüzde obezitenin çok ciddi bir problem olmasıyla karaciğerdeki yağlanma oranları artmış durumda. Fazla kilosu olan bireylerde diabet, hipertansiyon gibi hastalıkların yanında yağlı karaciğer hastalığı da oldukça sık görülmektedir. Karaciğerdeki yağlanmanın şiddeti de genellikle kilo fazlalığıyla doğru orantılıdır. Diyabet karaciğer yağlanması için önde gelen risk faktörlerindendir. Obezite ve özellikle göbek çevresinde bulunan fazla kilo da karaciğer yağlanmasının en önemli sebeplerindendir. Bunlardan başka alkolde karaciğerde ciddi yağlanmadan sorumludur.
Bir kişide karaciğer yağlanması olduğunu gösteren belirgin işaretler hastalığın başlangıç aşamasında ne yazık ki gözlenmemekte. Erken dönemde semptomların bulunmayışı da fark edilmesini zorlaştırmaktadır. Hastalık ilerledikçe belirgin şikayetlerin arttığı gözlenmektedir.
Erken dönemde belirtilen şikayetler arasında; sürekli yorgunluk hissi, kişinin kendini halsiz ve dolgunluk hissi ve karnın sağ üst bölgesinde ağrı veya rahatsızlık yer alır.
Hastalığın ilerlemesiyle birlikte gözlemlenen daha belirgin şikayetler ise şöyle sıralanmakta:
• Açıklanamayan kilo kaybı
• İştahsızlık
• Karında şişlik
• Mide bulantısı
• Bacaklarda ve ayaklarda ödem, şişlik
• Normalden koyu renkli idrar
• Cilt ve göz aklarının sararması, karaciğer fonksiyonlarındaki ciddi bozulmanın işareti olabilir.
Bununla birlikte nadir de olsa hastalar sağ üst kadranında dolgunluk hissedebilmekte bazen de karaciğerin gerilmesine bağlı olarak sağ üst kadranda ağrı hissedebilmektedir. Tablo ilerledikçe fibrozis ve sirozun geliştiği aşamalarda bulgular daha belirginleşir; erkeklerde tüylerde dökülme, ciltte birtakım değişikler olabilir. Hastalık bir üst aşamaya ulaştığında ise karın boşluğunda sıvının birikmesine bağlı asit gelişimi, ciltte ve venöz ağda değişiklikler ile kendisini gösterebilmektedir.
Bu evre karaciğerde hafif yağ birikimi ile karakterizedir. Genellikle belirti göstermez ve hastanın genel sağlığını etkilemez. Karaciğer hücreleri yağ damlacıklarıyla doludur. Fakat iltihaplanma veya hasar belirgin değildir. Bu evre alkol tüketmeyenlerde görülen yağlanmanın en erken aşamasıdır.
2. Evre daha ciddi bir evredir. Karaciğerdeki yağ birikiminin yanı sıra hafif ile orta derecede iltihaplanma ve hücresel hasar da görülür. Belirtileri arasında yorgunluk, karın ağrısı veya halsizlik olabilir. İlerlediğinde karaciğer hasarı riski artar.
Bu evre, karaciğerde fibrozis adı verilen bağ dokusunun artışı ile karakterizedir. Karaciğerin yapısında değişiklikler meydana gelir ve bu evrede hasar daha belirgindir. Karaciğer fonksiyonları ciddi şekilde etkilenmeye başlayabilir. Karaciğer yağlanması 3. evre belirtileri genellikle artan yorgunluk, karın ağrısı ile birlikte kilo kaybı gibi belirtileri içerir.
En ciddi evre olan siroz, ilerlemiş yağlanmanın karaciğerde iltihaplanmaya ve sertleşmeye yol açması sonucudur. Karaciğerin büyük bir bölümünde doku bütünlüğü bozulmuş ve normal fonksiyonlar neredeyse kaybolmuştur. Sirotik karaciğer, karında sıvı toplanması (asit) gibi komplikasyonlara yol açabilir. Bu evrenin ilerlemesi karaciğer nakli gerektirebilir.
Ancak bunlar karaciğer yağlanmasının klinik evreleridir. Bunları ultrasonografik olarak yapılan evreleme ile karıştırmamak gereklidir. Ultrason ile saptanan yağlanma evreleri ise şunu ifade eder:
Evre 1 yağlanma: Karaciğer hücrelerinin 1/3’ü yağlı
Evre 2 yağlanma: Karaciğer hücrelerinin yaklaşık yarısı yağlı
Evre 3 yağlanma: Karaciğer hücrelerinin 2/3’ü yağlı
Ultrasonda karaciğerde daha fazla yağlanma görünürse ve bu yağlanma yıllar boyunca devam ederse siroza dönüşüm riski artmaktadır.
Tedavide en önemli aşama kilo verilmesidir. Göbek çevresinin azalmasıyla birlikte karaciğer yağlanması şiddeti de azalmaya başlar. Bu bağlamda diyet ve egzersiz tedavinin vazgeçilmezleridir. Her gün 30-45 dakika yürüyüşün tansiyon, şeker ve kilo kontrolünde etkin olduğu gösterilmiştir. Ancak diyet ve egzersizin sürekliliği önem arz etmektedir. Uzun süre ve düzenli bir şekilde yapıldığında yağlanma geriler. Karaciğer enzimlerinde düzelme tedaviye daha hızlı yanıt verirken ultrasonik iyileşme daha yavaş olmaktadır. Burada da sabırsız ve ümitsiz olunmamalıdır.
Karaciğer enzimleri de yüksek olan hastalarda bazı ilaç tedavileri ve insülin direncini kırmaya yönelik ilaçların etkinliği ispatlanmıştır.
Siroz gelişmiş hastalarda ilaç tedavileri ve karaciğer nakli, karaciğer kanseri gelişmiş hastalarda da yine karaciğer nakli kemoterapi, embolizasyon gibi tedavi metotları uygulanmaktadır.
”
Alo Yeditepe