Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, "Ülkemizde her yıl yaklaşık 3 milyon hasta kan transfüzyonuna ihtiyaç duymaktadır." dedi.
Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, her gün dünyanın dört bir yanındaki birçok insanın hayatını kurtarmak için kan nakli yapıldığını belirterek, Türkiye'de de her yıl yaklaşık 3 milyon hastanın kan transfüzyonuna ihtiyaç duyduğunu bildirdi. Prof. Dr. Sönmezoğlu, yaptığı açıklamada, kanın, ilaç veya aşı gibi üretilemeyen ve tek kaynağı sağlıklı insanlar olan bir tedavi maddesi olduğunu belirtti.
Kan bağışının birisinin hayatını kurtarmaya yardımcı olmanın eşsiz bir yolu olduğunu aktaran Prof. Dr. Sönmezoğlu, "Ayrıca bir kan bağışı üç hayat kurtarabilir, çünkü üç farklı kişiye yardımcı olabilecek farklı kan bileşenleri oluşturulur." şeklinde konuştu.
Kan bağışının önemine değinen Prof. Dr. Meral Sönmezoğlu, şunları kaydetti:
"Her gün dünyanın dört bir yanındaki birçok insanın hayatını kurtarmak için kan nakli yapılır. Ülkemizde de her yıl yaklaşık 3 milyon hasta kan transfüzyonuna ihtiyaç duymaktadır. Kan bağışı; kanser, kanama bozuklukları, kanserle ilişkili kansızlık, diğer kalıtsal kan hastalıkları olan hastaların tedavisinde ve ameliyata alınacak hastalar için gerekli olan kan ihtiyacını sağlar. Bu yüzden kan bağışlamak ve ihtiyacı olanlara yardım etmek önemlidir. Gelecekteki ihtiyaçlarınız için kendi kanınızı saklamak da mümkündür."
Prof. Dr. Sönmezoğlu, 18-65 yaş arasında, 50 kilogramın üzerinde olan her sağlıklı kişinin kan bağışçısı adayı olabileceğini anlatarak, ilk kez kan bağışında bulunacakların 61 yaşından gün almamış olması gerektiğini söyledi.
an bağışlayacak kişilerin kronik hastalığının olmaması, kendini sağlıklı hissetmesi ve zorlama olmadan ve karşılık beklemeden bağış yapması gerektiğini ifade eden Sönmezoğlu, kan bağışı yapmaya engel durumlar hakkında şu bilgileri verdi:
"Kan bağışının birinci şartı bağış günü kendini çok sağlıklı hissetmek ve hastalık belirtileri göstermemektir. Bazı genetik hastalıklar kan bağışına engel olmayabilirken, çoğu hastalıklar ve ilaçlar kan bağışı için uygun değildir. O nedenle kan bağışı için başvuran kişilere kullandığı ilaçlar ve sağlığı ile ilgili sorular sözlü sorulurken, Sağlık Bakanlığının ulusal ve uluslararası mevzuata göre belirlediği soruları içeren bir sorgulama formu da doldurtulur. Bu sorulara verilen cevapların doğruluğu için imza alınır ve bağışçı kanuni yükümlülük taşır. Transfüzyon merkezi çalışanları bağışçılara bu yükümlülüklerini açıklar."
Sönmezoğlu, 2007'de çıkarılan "Kan ve Kan Ürünleri Kanunu" ve yönetmeliği gereği ulusal kan stoku için kan toplama yetkisinin Türk Kızılay'da olduğunu aktararak, "Bu nedenle öncelikle Kızılay kan bağış merkezleri ve gezici bağış ekipleri tarafından bağış toplanmaktadır. Ancak Kızılay stoklarında istenen kan ürünü bulunmadığı zaman hastane transfüzyon merkezlerine yetki verebilmektedir. Bu durumda bağışçı adayları hastaneye bağış için yönlendirilmektedir." diye konuştu.
Kan bağışı işleminin yasal bir süreç olduğunu, bu nedenle kimlik ve iletişim bilgilerinin Türk Kızılay'ın kullanmış olduğu sisteme kaydedildiğini anlatan Sönmezoğlu, şunları kaydetti:
"Kan verme sonrası kan yapan organlar uyarıma geçer ve kan yapmaya başlar. Kan hücreleri yenilenir. Hayat kurtaracağını bilmek rahatlama sağlar ve huzur verir. Kan vermek için bazı testler uygulanır bu da yaptıran kişi için yarar sağlayabilir. İsteyerek kan verildiği için kan hastalıkları riski de oluşmaması avantajdır. Bu durumda sağlıklı bir şekilde kan nakli de sağlanmış olması nedeni ile daha sağlıklı bir iyileşme sağlanabilecektir. Sürekli kan vermek için belli zamanlar içerisinde en az dört ay kanın tekrar toparlanması gereklidir. Bu sayede yılda 4 kez dahi kan verilebilir."
”
Alo Yeditepe