Kadınların profesyonel olarak daha fazla spor yapmaya başlamasıyla birlikte spor yaralanmalarında cinsiyetler arası farklılığın ve yaralanma sebeplerinin güncel bir konu haline geldiğini söyleyen Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı Prof. Dr. Hasan Bombacı, epidemiyolojik çalışmaların kadın sporcuların özellikle alt ekstremite kas- iskelet sistemi spor yaralanma riskinin erkek sporculara göre daha fazla olduğunu gösterdiğini söyledi.
Spor yaralanmalarında cinsiyet farkıyla ilgili istatistikler, kadın sporcuların erkek sporculara göre yaralanma oranının yaygın spor dalları dikkate alındığında genel olarak birbirine yakın olduğunu gösteriyor. Ancak özellikle diz bölgesi yaralanmalarından ön çapraz bağ yaralanmaları kadınlarda daha sık görülürken, erkeklerde omuz ve kalça gibi farklı bölgelerdeki yaralanmaların daha yaygın görüldüğünü söyleyen Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı Prof. Bombacı, “Spor yaralanmalarının cinsiyetten bağımsız olarak her yaşta herkesi ilgilendiren önemli bir sorun. Spor hayatının devamlılığının sağlanabilmesi için hem yaralanmaların önlenmesi hem de tedavi ve sonrasında bilinçli ve tedbirli olmak gerekiyor” diye konuştu.
Kadın ve erkek spor yaralanmaları arasındaki farklılıkları vurgulayan Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı Prof. Dr. Hasan Bombacı, kadın sporcuların özellikle alt ekstremite kas-iskelet sisteminde diz ve ayak bileği bağ yaralanma riskinin daha yüksek olduğunu belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
“Kadınlar ve erkekler arasında cinsiyete özgü bazı anatomik ve biyolojik farklılıklar nedeniyle bu sonuç ortaya çıkıyor. Kadınların aylık dönemlerinde hormonların vücuttaki yoğunluğuna bağlı olarak bağlarda da gevşemeler yumuşamalar, tendonların direncinde azalmalar olabiliyor. Dolayısıyla özellikle menstural döngünün bazı dönemlerinde kadınlar yaralanmaya daha müsait hale geliyorlar.”
Kadınlardaki hormonal değişimden genel olarak tüm bağlar etkilense de en çok yaralanmaya yatkın bağ dizdeki ön çapraz olduğunu söyleyen Prof. Dr. Hasan Bombacı, şu bilgileri verdi:
“Özellikle yarışmalı sporlarda mücadele sırasında, karşılıklı mücadelenin gerektirdiği durum içerisinde aniden durmak, dönmek gibi eylemleri yaparken eklemlere ve adalelere çok daha fazla yük binmektedir. Eğer bağlarda normalden farklı olarak gevşeme varsa bu durum bağların eklemi tutucu etkisini azaltır. Doğal olarak da gelen bu anormal yüklenmeye karşı eklemlerde ve bağlarda hasar olma ihtimali artar.”
Kadınların hormonların dışında anatomik olarak erkeklerden farklı olmasının da riski artıran bir diğer etken olduğunu anlatan Prof. Dr. Hasan Bombacı konuyla ilgili şunları anlattı:
“Örneğin kadında bacaklar erkeklere göre biraz daha fazla dışarı doğru dönüktür. Kadınların biyolojisi ilgili olan bu durum “valgus açılanması” olarak tanımlanır. Dizdeki valgus açılanması özellikle ani dönüşlerde ve ani duruşlarda dizin gelen anormal stresler karşısında daha erken dengesinin bozulmasına sebep olur. Ve bu da o bölgeye binen yükün hasar yapma ihtimalini arttırır. Örneğin, hentbolda koşan bir sporcu kaleye yaklaştığı zaman şut atmak için zıplayıp bacağının üzerine indiği esnada dize normalden fazla bir dönme kuvveti uygular. Eğer sporcu bu durumlar için gerekli aktiviteyi oluşturacak refleksleri kazanamamışsa bağ yaralanmasıyla karşılaşma ihtimali yüksek olacaktır. Bunun dışında kadınlarda ön çapraz bağın erkeklere göre anatomileri gereği daha ince olmasının da bu durumdan sorumlu olduğu iddia edilmektedir.”
Yaralanmaların sadece profesyonel sporcularda değil, aynı zamanda amatör sporcular arasında da önemli bir sorun olduğunu belirten Prof. Bombacı, spor yaparken önlem almanın ve bilinçli olmanın önemine değindi. Ancak, amatör sporcuların genellikle yarışmalı sporlarda yer almadığını ve bu nedenle yaralanma riskinin daha düşük olduğunu ifade etti.
Bu tarz spor yaralanmalarında tedaviyle oldukça etkili sonuçlar alınabildiğini ve yeniden spora dönmenin mümkün olduğunun altın çizen Prof. Dr. Bombacı, ancak tedavi esnasında ve sonrasında gerekli önlemlerin alınması gerektiğinin altını çizdi. Prof. Bombacı sözlerine şöyle devam etti:
“Tedavi bir kişiyi en fazla kaza olmadan önceki duruma getirilebilir. Örneğin en sık yaşanan ön çapraz bağ yaralanması sonucu sporcuların yüzde 70-80’i spora ve eski performans seviyesine dönebiliyor. Ancak bu dezavantajı nötralize edecek bir egzersiz programına girilmezse tekrar yaralanma olması kaçınılmazdır. Üstelik bu durumda bir önceki yaralanmanın yarattığı zayıflıkla birlikte risk daha da artar.”
Prof. Dr. Hasan Bombacı uygun antrenman teknikleri ve daha da önemlisi özel “propriyosepsiyon egzersizleri” ile bu açığın büyük oranda kapatılabileceğini belirterek şunları anlattı:
“Özel egzersiz programları riski azaltmada oldukça etkili olmakla birlikte yapılan sporla ilgili tekniklerin de iyi bilinmesi önemli. Sporcunun yaralanma mekanizmasının analizine göre “egzersiz temelli” rehabilitasyon ve ayrıca, dayanıklılık, çeviklik, denge ve güçlendirme gibi pek çok açıdan yapılan antrenmanların bu yaralanmaları yüzde 27-45 oranlarında azalttığını gösteren bilimsel veriler mevcuttur. Kadın sporcuların anatomi ve biyolojisine bağlı potansiyel spor yaralanması riskleri nöromotor yeteneklerini arttıran egzersiz programları ile önemli derecede azaltılabilir. Sonuç olarak, kadın sporcuların bazı vücut bölgelerinde yaralanma riskinin erkek sporculara göre daha yüksek olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış durumdadır. Ancak, spor yaparken uygun önlemlerin alınması ve yapılan spora özel hazırlayıcı antrenman teknikleri ile çalışmak çok önemlidir. Bu sayede spor yaralanmalarının önlenmesi ve tedavi sürecinin daha etkili bir şekilde yönetilmesi mümkün olabilir.”
Basın Yansımaları: cnnturk | posta | cumhuriyet | sabah | yenicaggazetesi | halktv
”
Alo Yeditepe