Biz bu dönemde yazın gelmesini iple çekiyoruz ancak alerjik bünyeli kişiler için bahar ayları büyük sıkıntıları da beraberinde getiriyor. Doğa uyanırken polen başta olmak üzere birçok alerjenin oradan oraya savrulması, alerji sorunu yaşayan kişilerin hastalıklarının alevlenmesine neden oluyor.
Baharın gelmesiyle birlikte doğa yeniden uyanıyor, rengarenk çiçekler açıyor, kuşlar cıvıldaşıyor… Buraya kadar her şey çok güzel, peki ya havada uçuşan polenlerin yol açtığı hastalıklar? Bu hastalıklar nedeniyle zor zaman geçirenler de aynı duygulara sahip mi? İnsan vücudunda; çevredeki ev tozu akarları, polenler, bazı gıda maddeleri, kedi-köpek tüyü, mantar sporları gibi pek çok maddeye karşı ilk karşılaşmada IgE ismi verilen bir antikor oluşması ve daha sonra bu alerjenlerle tekrar karşılaşıldığında bazı organlarda IgE-alerjen kompleksi aracılığıyla birçok kimyasal madde salınması sonucunda ortaya çıkan reaksiyonlar zinciri “alerji” olarak tanımlanıyor. Bu durumdan en çok burun, göz, akciğerler ve deri etkilenebiliyor. Soğuk ve yağışlı geçen mart ve nisan ayının ardından mayıs ayıyla birlikte etkisini daha çok gösteren mevsimsel alerjiler, tedavi yöntemleri ve bunlara karşı alınabilecek önlemler hakkında uzmanlarımızın görüşlerini aldık.
Ev tozu ve benzeri alerjenler yıl boyu süren alerjiye sebep olurken, ağaç polenleri ilkbahar aylarında ortaya çıktığından bu dönemde görülen alerjik sorunlara “bahar alerjisi” deniliyor. Bu aylarda en sık “saman nezlesi” olarak bilinen mevsimsel alerjik rinite rastlandığını belirten Yeditepe Üniversitesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Banu Musaffa Salepçi, “Hastalarda, özellikle sabah kalktıklarında ortaya çıkan hapşırma, burunda ve boğazda kaşıntı, burun tıkanıklığı ile burun akıntısı şikayetlerine rastlanıyor. En sık 20-40 yaşlarında görülmekle birlikte ailesinde alerji hikayesi olanlarda rastlanma riski daha yüksek oluyor. Genellikle çok küçük, havada uçuşan, zor görülebilen polenler, ağaç polenleri, otlar ve tahıllar gibi alerjenler nedeniyle ortaya çıkıyor. Burun şikayetlerine genellikle gözlerde kızarıklık (konjonktivit) ve şişme de eşlik ediyor” diyor.
Alerji tanısında kanda IgE antikoruna bakılıyor ve alerji testleri yapılıyor. Hastalığın tamamen yok edilmesi mümkün olmasa da tedavi, şikayetlerin ortadan kaldırılmasına yönelik uygulanıyor. En sık antihistaminik adı verilen ve alerjenle karşılaşıldığında IgE aracılığıyla vücutta salgılanan histamin gibi maddelerin etkisini ortadan kaldıran ilaçların kullanıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Salepçi, şu bilgileri veriyor: “Ayrıca burun içine uygulanan kortizon içeren spreyler ve göz şikayetleri için kortizonlu göz damlaları da tedavide öne çıkıyor. Şikayetleri bu tedavilerle kontrol altına alınamayan, çok sık tekrarlayan seçilmiş hastalarda ise alerjene karşı vücudu duyarsız hale getirmeye yönelik aşı tedavileri de uygulanabiliyor” diyor.
Nefes darlığı ataklarıyla ortaya çıkan, ataklar dışında hastaların tamamen normale dönebildiği bir solunum yolu hastalığı olan astımın başlıca sebebinin alerji olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Salepçi, şöyle devam ediyor: “Alerjene maruz kalındığında IgE antikoru aracılığıyla ortaya çıkan maddeler solunum yolu mukozasında ödem, inflamasyon ve solunum yolu kas spazmına yol açıyor. Hastada öksürük, nefes darlığı, hırıltı, hışıltı, göğüste yanma, nefes verirken ıslığa benzer bir ses oluşması gibi şikâyetler ortaya çıkıyor. Ataklar dışında hastaların genellikle şikâyeti olmuyor.”
Toplumda görülme sıklığı yüzde 5-10 arasında değişen astım, yaşamın her döneminde ortaya çıkabileceği gibi ilk şikayetler sıklıkla 25 yaşından önce kendini gösteriyor. Nadiren ileri yaşta da görülebiliyor. Hastalık erken çocukluk döneminde ortaya çıktığında genellikle ergenlik çağında kaybolsa da daha ileri yaşlarda yoğun bir maruziyete yol açabiliyor. Alerjik rinit olan hastalarda astım görülme sıklığı daha fazlayken, ailede bu hastalığın olması alerji riskini arttırıyor.
Prof. Dr. Salepçi, mesleki nedenlerle maruz kalınan kimyasal maddelere bağlı olarak da astımın ortaya çıkabildiğini belirterek, “Şikayetler, alerji mevsiminde sık görülmekle birlikte hava kirliliği, sigara içilmesi veya sigara dumanına maruz kalınması, viral enfeksiyonlar, aşırı stres gibi faktörlerle de tetiklenebiliyor. Bu gibi dönemlerde hastaların muayenesinde yaygın hava yolu spazmı olabiliyor. Tanı ise kanda IgE bakılması, alerji ve solunum fonksiyon testleriyle konuluyor” diyor.
Bahar aylarında alışılagelen alerji sorunlarının yanı sıra göz sağlığını etkileyen birtakım problemlerle de karşılaşılabiliyor. Sık görülen sorunların başında ise alerjik konjonktivit geliyor.Yeditepe Üniversitesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Sinan Tatlıpınar, bu hastalığın tedavisinde genellikle kombine tedaviler uygulandığını ama temel prensibin, alerjiye neden olan etkenden uzak durmak olduğunu belirterek, “Yoğun hava kirliliği, alerjiyi arttıran önemli bir faktör. Gözlerin kızarması, sulanması ve kaşıntıyla kendini gösteren alerjik konjonktivite çok sık rastlanıyor. Hastalık temel olarak; göz kapaklarının içi ile gözün beyaz kısmını saran ve ‘konjonktiva’ olarak adlandırılan zarın alerjiye bağlı olarak gelişen iltihabını ifade ediyor” diyor.
Alerjik konjonktivit, aslında bir grup hastalığı tanımlayan genel bir terim. Alt tipleri arasında mevsimsel alerjik konjonktivit, pereniyal alerjik konjonktivit (uzun süreli alerjik konjonktivit), vernal keratokonjonktivit, atopik keratokonjonktivit ve dev papiller konjonktivit yer alıyor. Hastalığın genellikle her iki gözü birlikte etkilediğini vurgulayan Prof. Dr. Tatlıpınar, diğer belirtileri ise şöyle sıralıyor: “Gözlerde kaşıntı ve kızarıklık, gözde yanma hissi, göz kapaklarında şişme, gözlerde sulanma görülüyor. Ancak türlerine göre bu belirtilerde değişiklik olabiliyor. İlerlemiş vakalarda saydam tabakanın (kornea) etkilenmesi halinde görme sorunlarına da yol açabiliyor.” Tanıda hastanın şikayetleri, dikkatli bir muayene ve bazı laboratuvar incelemeleri önem taşıyor. Tedavisi ise eğer biliniyorsa alerjiye yol açan etkenden uzak durmakla oluyor. Genellikle kombine tedaviler uygulandığını söyleyen Prof. Dr. Tatlıpınar, “Hastalığın tipine ve şiddetine göre alerjiyi önleyici antihistaminik damlalar ile gerektiğinde mutlaka doktor kontrolünde olmak üzere kortizon içeren ilaçlar kullanılıyor” diyor.
Baharın erken dönemlerinde ağaç, daha sonra ise çayır polenleri havada yoğun olarak bulunuyor. Kilometrelerce uzağa yayılabilen polenlerin, solunum yolu alerjisi bulunan hastalarda burun akıntısı, burun kaşıntısı, arka arkaya hapşırma, gözlerde kaşıntı ve sulanma, nefes darlığı, hırıltılı solunum gibi yakınmalara neden olduğunun altını çizen Deri Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Oktay Taşkapan, “Bu hastalarda kalıtsal-yapısal bir yatkınlık söz konusu oluyor. Herkes polenlere karşı alerjik bir tepki vermiyor. Yalnızca atopik yapılı kişilerde bu tip tepkiler ortaya çıkıyor. Solunum yolu alerjisi, pek çok hastada atopik egzamaya eşlik ediyor. Polinasyon döneminde, polen alerjisi olan hastalarda, özellikle de atopik egzamalı olgularda hem deride, hem de solunum yolu yakınmalarında artışlar gözlenebiliyor” diyor.
Polinasyon dönemlerinde alerjik yapılı hastaların dikkat etmesi gereken birtakım konular var. Prof. Dr. Mehmet Oktay Taşkapan, aşağıdaki önerilerin dikkate alınması halinde şikayetlerde azalma olacağını vurguluyor.
• Sıcak, kuru ve esintili havalarda dışarıda olabildiğince az kalın.
• Güneş doğduktan sonra ve akşamüstü polen yoğunluğunun en üst düzeyde olduğunu unutmayın.
• Polen mevsiminde açık havada gezinti, piknik, bahçe işleri gibi etkinliklerde bulunmayın.
• Gözlük kullanmıyorsanız bile polen mevsiminde güneş gözlüğü takın.
• Geceleri pencerelerinizi açık bırakmayın.
• Çamaşırlarınızı dışarıda kurutmayın.
• Uzun saçlıysanız, saçlarınızı her gün yıkayın.
• Arabanızı kullanırken camlarının açık olmamasına dikkat edin.
”
Alo Yeditepe