Bağışıklık sistemini, vücuda dışarıdan gelen, mikrop ya da zararlı maddeler gibi tüm etmenlere karşı vücudumuzun oluşturduğu savunma mekanizması olarak tanımlanabileceğini söyleyen Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi İç Hastalıkları ve Geriatri uzmanı bağışıklık sistemimiz ne kadar güçlü olursa, enfeksiyon hastalıklarını nispeten daha hafif geçirilebileceğine dikkat çekti.
Günlük yaşam içinde, virüsler, bakteriler, kanserojen maddeler gibi birçok zararlı etkenle vücudumuz karşı karşıya kalabiliyor. Yaşamın devam etmesi ve hastalanmamak için bu maddelerle savaşmak gerekiyor ki bağışıklık sistemi bu noktada devreye giriyor. Bu maddelerin vücudumuza verebileceği zararlı etkileri yok etmeye çalıştığı için bağışıklık sistemi bizim hayatta kalabilmemiz açısından çok önemli.
Bağışık sistemi hücreleri tüm vücuda yayılmış olmakla birlikte, dalak, timüs, lenf bezi ve kemik iliği gibi bağışıklık sistemi organları olduğunu belirten Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri İç Hastalıkları ve Geriatri uzmanı ‘’Bu sistem, vücuda mikrop ya da kanser hücresi gibi yabancı bir madde girdiğinde ya da geliştiğinde bunları yok edebilmek için antikorlar denilen maddeleri üretmeye başlar. Yabancı maddeler hedeflenir ve onu yok edinceye kadar da antikorlar aracılığıyla savaşır. Bir nevi hafızası olduğu için bağışıklık sistemi yaşanan her deneyimi bir sonraki mücadelede kullanır. Sistemin amacı sadece yabancı ve zararlı maddelerle savaşmaktır ve bunu yaparken de kendini de korur ve farklı bir organa da zarar vermez.’’ diye belirtti.
Bağışıklık sisteminin güçlü olup olmadığını ölçümlemek çok mümkün değildir. Yani bağışıklık sisteminin güçlü olup olmadığını gösteren bir test de yoktur. Yapılan bazı kan testleri ise kesin sonuç vermez, sadece ipuçlarıyla yol gösterici olur. Bunun için en önemli gösterge enfeksiyonlara yakalanmamak ya da hastalıklarla karşılaşıldığında en az zararla atlatabilmektir.
Bağışıklık sistemi herkeste genetik yapı, genel vücut yapısı gibi birçok farklı nedenlerden dolayı değişiklik gösterir. Yani herkesin bir bağışıklık sistemi haritası vardır. Çok yorulmak, stres altında kalmak ya da yetersiz beslenmek, diyabet, kanser, kalp hastalıkları gibi birçok etken bağışıklık sistemini zayıflatır.
Bağışıklık sisteminin zayıfladığının en önemli göstergesi kişinin sık enfeksiyon geçirmesidir. Örneğin kışın 3-4 kez üst solunum yolu enfeksiyonu geçirmek zayıf bağışıklık sisteminin en önemli göstergesidir. Genel olarak enfeksiyonlara yatkınlık zayıf bağışıklığı işaret eder. Özellikle şu an içinde bulunduğumuz pandemi ya da salgın dönemlerinde bağışıklığı zayıf kişilerde etkiler daha yoğun görülür.
Yaşlanmayla birlikte, vücudumuzda yaşanan biyokimyasal fonksiyon değişiklikleri hücrelerden organlara kadar birçok süreçte değişime neden olur. Son derece karmaşık olan bu değişiklerle birlikte bağışıklık sistemi de doğal olarak yaşlanır. Bu nedenle yaşlı kişilere çok daha fazla dikkat etmek gerekir.
Koruyucu immünglobinler bize anne sütüyle birlikte geçer. Daha sonra kişinin bağışıklık sistemi organları geliştikçe antikor üretmeye başlar. Anne sütünün koruculuğu ve önemi de buradan gelir. Daha sonraki yıllarda da genetik faktörlerden beslenmeye kadar birçok faktör bağışıklık sistemini etkiler. Ancak yaşlanmayla birlikte cildimizin yaşlanması gibi bağışıklık sistemimiz de yaşlanır. Bu nedenle yaşlılar, enfeksiyonlara daha yatkınlar. Grip dahi onlar için hayatı tehdit eden bir risk haline gelir.
Daha önce yaşanılan enfeksiyon hastalıklarıyla ilgili deneyimlerden, yaşlıların ya da gençlerin nasıl etkileneceğini biliyoruz. Ancak koronavirüs hakkında yeterince bilgi sahibi değiliz. Her geçen gün de yeni bilgiler ediniyoruz. şu ana kadar elde edilen istatistiklere baktığımızda yaşlıların riskli grubu oluşturduğunu biliyoruz. Çünkü yaşlılarda hem immün yaşlanma var hem de kronik hastalıklar. Örneğin gençlere göre hipertansiyon, diyabet, kalp hastalıkları gibi kronik hastalıklar daha fazla görülür. Yaşlılar bu nedenle çok daha fazla duyarlıdır.
Ancak bu durum hastalığın gençlerde olmayacağı anlamına gelmiyor. Ki ne yazık ki gençlerde de can kayıpları yaşandı. Fakat yaşanan bu kayıplarda hastaların bağışıklık sisteminin nasıl olduğunu ya da bağışıklık sistemi güçlü bile olsa koronavirüsün bu kişilerdeki etkisini henüz bilmiyoruz. Ama her gün yeni bilgiler ediniyoruz. Bu kişilerde sonucun böyle seyretmesinde bağışıklık sisteminin ne derece etkili olduğu ise ancak epidemiyolojik çalışmalar sonrasında netleşecektir.
Gençlerde koronavirüs salgınında ölüm oranı düşük olmakla birlikte yine de hastalık görünüyor. Yani gençlerin de bağışıklık sistemleri düşündükleri kadar güçlü olmayabilir. Altta yatan farklı kronik sorunlar olabilir ya da hiçbir şey olmayabilir ve sadece virüsün gücü nedeniyle hastalık ortaya çıkabilir. Sonuçta, evet yaşlılara göre gençlerin daha avantajlı olduğu söylenebilir ama gençlerde de immün sistemleri çok güçlü olsa bile hastalık yaşanmayacağı anlamına gelmez.
Bu nedenle, benim bağışıklık sistemim güçlü, kronik hastalığım yok ya da gencim diye düşünüp rahatlamamak gerekiyor. Özellikle sosyal izolasyona çok dikkat etmek ve tüm hijyen kurallarına sıkı sıkıya uymak çok önemlidir. Sigara ve aşırı alkol tüketimi bağışıklığı çok zayıflatır bundan mutlaka kaçınmak gerekli.
İnsanlarda pandemi döneminde kendimi korumalıyım düşüncesiyle çok fazla takviye ürünlere yönelme ya da daha önce tüketmedikleri ürünleri yoğun olarak tükettikleri gözlenmekte. Ben bu durumun doğru olmadığını düşünüyorum. Herkesin belli bir beslenme alışkanlığı ya da yaşam şekli var. Bu nedenle bünyeyi de çok fazla şaşırtacak şeyleri yapmamak gerekli. Olması gerektiği gibi, proteinden zengin, yağ, karbonhidrat oranı dengeli, sebze, meyve, kuru baklagillerin yer aldığı dengeli bir beslenme düzeninin özellikle şu dönemde güçle bir etkisi var.
Bağışıklık sisteminin aşırı güçlenmesi diye bir şey söz konusu değil. Bağışıklık sistemini güçlendirmek adına gereğinden fazla takviye ürünlere ya da gıda ürünlerine yönelmek yarardan çok zarar getirebilir. Örneğin karaciğeri hassas olan bir kişinin çok fazla bitki çayı içmesi karaciğerinde toksik etki yaratabilir. Ya da bağışıklık güçlendirmek için kullanılan ürünler tedavisi devam eden hastalıklarda istenmeyen sonuçlara neden olabilir.
Bu nedenle düzeni çok fazla değiştirmemek ve her konuda dengeli gitmek gerekir. Örneğin katı diyetler ya da tam tersi obezite de bağışıklığı zayıflatır. Kişinin normal kilosunu koruması da önemlidir.
Bol su ile C vitamini düzeye bakmadan alınabilir. Ancak en önemli nokta alınması gereken tüm takviye gıdaların mutlaka hekim kontrolünde kullanılmasıdır. Örneğin bilinçsiz olarak D vitaminin fazla alınması sonucunda D vitamini zehirlenmesi olabilir.
Dengeli beslenin; Bağışıklık sisteminin zayıflamasının en önemli nedenlerinden biri kötü beslenmek ve hareketsiz bir yaşam sürmektir. Bu nedenle düzenli ve dengeli beslenmeye çalışın.
Akdeniz tipi beslenmenin bağışıklığı kuvvetlendirdiği de kanıtlanmıştır. Haftada en az üç gün balık yemek, beslenmede kuru baklagillere ağırlık vermek, mevsim sebzeleri yemek, süt ayran, yoğurt, kefir gibi hayvansal gıdaları tüketmek bağışıklık sistemini güçlendirmede önemlidir. Güçlü bir bağışıklık sistemi için antioksidan kapasitesi yüksek gıdaları tüketmek de yarar sağlar. Semizotu, turunçgiller, ceviz, ıspanak, badem, nar, enginar, brokoli, havuç, kivi, balık, ananas, kuru baklagiller, kuşburnu, zeytin, zeytinyağı, yulaf kepeği ve yoğurt gibi besinler bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Özellikle yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, semizotu, pazı, dereotu, nane, marul ) içerdikleri A, C ve E vitaminleri, folik asit ve Omega 3 sayesinde kuvvetli antioksidan özellik gösterirler. Omega 3 oranını artırabilmek için haftada 3 gün balık tüketilmeli, salatalara 1 tatlı kaşığı keten tohumu eklenilebilir. Güçlü bir Omega 3 kaynağı olan ceviz tüketmekte vücuda antioksidan açısından destek olur.
Yeterli ve kaliteli uyuyun; Bağışıklık sistemini güçlü tutan etmenlerin başında kaliteli ve yeterli uyku geliyor. Uyurken salgılanan serotonin hormonu sayesinde enfeksiyonlara daha hızlı yanıt verir. Bu nedenle günde 7-8 saat uyumaya dikkat edin.
Su için: Su vücut direncinin artırılmasında ve bağışıklığı güçlü tutmakta çok önemlidir. Bu nedenle günde 2 litre su tüketmeye çalışın.
Egzersiz yapın: Mümkünse bol oksijenli açık alanda egzersiz yapmak güçlü bir bağışıklık sistemi için gereklidir. Şu dönemle bu çok mümkün olmamakla birlikte evde basit egzersiz yapmak, yürümek gibi ılımlı egzersizler de yarar sağlayacaktır. Bunu yaparken evde camları açın ve içeriye oksijen girmesini sağlayın.
”
Alo Yeditepe