Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı özellikle menopoz sonrası ileri yaşta, kilo problemi olan hastaların, meme küçültme ameliyatını güvenli bir şekilde yapmak ve sonrasında yaşam konforlarını yükseltmek için yeni bir yöntem geliştirdi. Yayımlanan çalışmasında hastalarda ameliyat süresinin çok önemli olduğuna değinen uzmanımız yöntem sayesinde ameliyatların daha kısa sürdüğünü ve kişinin 2-3 gün içinde normal hayatına dönebildiğini dile getirdi. Doç. Dr. Kelahmetoğlu, 74 yaşındaki bir hastaya da uygulanan yöntemden kişilerin genel olarak memnun kaldığını aktardı.
Meme büyüklüğünün insanların sosyal yaşamlarını olumsuz etkilediğine dikkat çeken Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi, Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Osman Kelahmetoğlu, “Omuz, boyun ve sırt ağrıları hastaların en çok şikâyet ettikleri konuların başında geliyor. Bu ağrılara bel ve boyun fıtıkları da eşlik edebiliyor. Ayrıca, meme altındaki pişikler de oldukça rahatsızlık veriyor. Memelerinin büyüklüğünden şikâyet eden kadınlara 18 yaşından itibaren küçültme ameliyatları yapılabiliyor. Eğer ek bir hastalığı yoksa 40-45 yaşına kadar bu ameliyatlar güvenli bir şekilde yaptırabilir” dedi.
Özellikle ileri yaşta bu ameliyatların yapılmasının daha da önem arz ettiğine değinen uzmanımız “Çünkü menopozdan sonra memenin de şekli değişir. İçindeki meme dokusu azalır, yağ dokusu artar. Bununla birlikte yaş ilerledikçe insanlar daha az hareket ettiği için kilo da artmaya başlıyor. Kas ve kemik gücündeki azalmaya bağlı olarak omurga sorunları gelişebiliyor. Bu durum da hayatı ciddi rahatsız eder” diye konuştu.
İleri yaştakilerin meme küçültme ameliyatı olmaktan korktuğunu, çekindiği belirten uzmanımız “Öncelikle bu ameliyatlardan korkulmaması gerektiğini bilmeliler. Üstelik meme küçültmeyle birlikte hayatlarına gelecek sağlık ve konfor bu cerrahinin önemini daha da artırıyor. Ameliyat öncesi hastanın genel bir değerlendirmesi yapılır. Ek hastalıkları, kullandığı ilaçları öğrenilerek ameliyat sonrasında olası riskleri incelenir. Anestezi doktoru yaptığı değerlendirmede ‘ameliyata uygun değil’ raporu vermesi durumunda ameliyat yapılmıyor. Ancak şunun altını çizmek gerekirse, şeker, tansiyon rahatsızlığı durumunda da ameliyat güvenli bir şekilde yapılabiliyor. Geliştirdiğim yöntem ile ameliyatın daha kısa sürede tamamlanmasını sağlayarak anestezinin olası riskleri azaltılıyor ve hasta konforunu artırmaya odaklanıyoruz” ifadelerini kullandı.
Meme küçültme işleminde boyutun kişinin vücuduyla orantılı olmasına dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çeken uzmanımız sözlerine şöyle devam etti: “Boyunda bulunan çukurdan (sternal çentik) meme ucuna olan mesafe normalde yaklaşık 20-24 santim arasında değişir. Büyük memelerde bu mesafe 30-40 santime kadar çıkılabiliyor. Öncelikle kadının vücuduna göre orantısız olup, olmadığına belli parametrelere göre bakılır. Ameliyat öncesi ölçümlerde meme hariç göğüs çevresinin ölçüsü alınarak genel muayene yapılır. Bu, hastanın beden ölçüsünü verecektir ve ameliyattan sonra değişmeyecektir. Ameliyat sonrası sadece cup size dediğimiz ölçü değişir.” dedi.
Ameliyattan çıkınca o bölgede ağrı olacağını söyleyen uzmanımız, “Fakat hasta ilk ayağa kalkışında bir ‘oh’ diyecektir. Farkı hemen hissedecektir. Çünkü bazen 1 bazen de 6 kilo yükü bir anda alınmış oluyor. Ameliyat akşamı çoğu hasta o ağırlığın üzerinden alındığını fark edince ameliyat ağrısını dahi unutuyor. Hasta 2-3 gün içinde, özel sutyen giymek suretiyle normal hayatına dönebiliyor. Ancak bu süre kişiden kişiye ve ameliyatın tekniğine göre değişebiliyor” diye konuştu.
Geliştirdiği tekniğe ilişkin bilgi veren uzmanımız “Özellikle menopoz sonrası, ileri yaşta ve kilolu hastalar için basitleştirilmiş bir yöntem geliştirmeye çalıştık. Çünkü ileri yaş, birçok kişide ek hastalığın ortaya çıkması, obezite, diyabet gibi kişinin sağlık durumunu etkileyecek rahatsızlıkların ortaya çıkması anlamına geliyor. Bu durumda çok büyük memeye sahip olan hastalar için ameliyat süresi uzayabiliyor. Bu da daha fazla anestezi anlamına geliyor. Dolayısıyla ameliyatın süresi uzadıkça gelişme riski artan pıhtı atma v.b gibi ameliyata bağlı oluşabilecek riskleri azaltmak için operasyon süresini kısaltmak gerekiyor. Bu yöntemle birlikte süre kısalıyor. Hastanın beklentisini karşılayacak şekilde memeye şeklini daha kısa sürede vermiş oluyoruz” ifadelerini kullandı.
Yöntemi şu ana kadar 30 hastada (23’ü makalede yer alan) başarıyla uyguladığını aktaran Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı “Hastalar sonuçlardan oldukça memnun. Elbette ileri yaşta örneğin 70’li yaşlarda deri sarkmasından dolayı meme kabul edilebilir şeklinden uzaklaşabiliyor. Ancak bu grup hastalarda önemli olan nokta ağırlığı almak olduğu için bu hasta grubu da sonuçtan memnun oluyor. Bu yöntemi uyguladığımız hastaların en yaşlısı 74 yaşındaydı. Bugün artık hastalarımızın çocukları ve torunları bize ulaşıyor ve çözüm arıyor.”
”
Alo Yeditepe